Ülkemizde hukuk eğitim ve öğretimi öteden beri tartışılmakta, uluslararası standartlar dikkate alındığında yetersiz olduğu ve bu ko­nuda köklü reformlara ihtiyaç olduğu çeşitli platformlarda dile getirilmektedir. 3 Mart 2021 tarihinde kamuoyuna açıklanan ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nın alt başlıklarından birisini hukuk öğretiminin gözden geçirilmesidir.

Hâkim veya savcı olabilmek veya avukatlık yapabilmek için hu­kuk lisans diplomasına sahip olmak yeterli değildir. Bu mesleklere yö­nelecek olanların, aranan özel koşulların yanı sıra yapılacak sınavlar­da başarılı olmaları ve staj süresini başarılı bir şekilde tamamlamaları da gerekmektedir. Diğer tüm eğitim programlarında olduğu gibi, hukuk fakülteleri eğitim ve öğretiminde de çok önemli sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlara çö­züm bulunmadığı takdirde gelecekte hukuk eğitimini de çıkmazlar beklemektedir.

Türkiye'de çok sayıda hukuk fakültesi vardır ve yeni hukuk fakültesi uzun yıllar açılmamalıdır. Ülkemizde 38’i devlet, 35’i vakıf, 11’i Kıbrıs’ta olmak üzere toplamda 84 hukuk fakültesi bulunmaktayken, bu yıl açılan 5 yeni fakülteyle bu sayı 89 olmuştur. Bu rakam, henüz öğrenci kabul etmeyen ve akademik kadrosu oluşturulmamış fakültelerle birlikte 100'ün üstündedir. Mevcut durum itibariyle yeni hukuk fakültesi açmak yerine, mevcut hukuk fakültelerinin niteliğini artırmak başlıca amaç olmalıdır. Zira hukuk güvenliğinin, etkin yargılama faaliyetinin olmazsa olmazı, kaliteli hukuk eğitimi verebilmektir.

Türkiye'de bu kadar çok hukuk fakültesi öğretim üyesi ihtiyacını da karşılamadığı gibi eğitim öğretim kadroları mevcutlar açısından dahi yeterli değildir. Aynı hukuk eğitimini vermesi gereken fakültelerde, tam zamanlı öğretim üye sayıları arasındaki farklılıklar oldukça düşündürücüdür. Fakülteler, yeterli ve tam zamanlı akademik kadrolara sahip olduktan sonra açılma­lıdır.

Hukuk fakültelerine, ÖSYM tarafındanr yerleştirilen öğrencilerin puanları arasındaki fark çoz fazladır. Özellikle puanlar düştükçe, bir puanlık farkta bile, binlerce öğrenci fark etmektedir. Bu da hukuk fakül­telerine başarısı yüksek olmayan öğrencilerin de yerleştirildiğini gös­termektedir. Kaldı ki 2021 yılında ÖSYM tarafından YKS sınavı tercih sonuçlarının açıklanmasının ardından, eğitim uzmanlarının görüşlerine göre, gözde programlardan tıp ve hukuk taban puanlarında ve başarı sırasında ciddi düşüş görüldüğü, gelecek sene için büyük bir yatay geçiş dalgası beklendiği belirtilmektedir. Hukuk fakültesine bu sene giren öğrenciler, 1. Yargı reformu paketi olarak adlandırılan 7188 sayılı kanun gereğince,  2024 yılında avukatlık stajı öncesinde yeterlilik sınavına girecektir. Yargının kalitesinin artırılması amaçlanırken, mesleğe giriş sınavındaki barajlar düşürülmemeli, aksine avukat, yargıç ve savcı olmak isteyenlerin en yüksek puanlara sahip olması sağlanmalı, yeterli öğretim üyesi bulunmayan, gerçek ve nitelikli eğitim veremeyen hukuk fakülteleri ivedilikle kapatılmalıdır.

Hukuk fakültelerinin eğitim-öğretim kalitesi artırılmalı ve kontenjanları düşürülmelidir. Başarı eşiğini geçemeyenlerin, kuralı dolanmak maksadıyla başka fakültelere girdikten sonra hukuk fakültesine geçişlerine izin verilmemelidir.

Halihazırda yaklaşık 150 bin kayıtlı avukat, 25 bin Stajyer avukat 90 bin civarında Hukuk fakültesi öğrencisi bulunmaktadır. Beş yıl sonra avukat sayısı 220 bini geçecektir. 2021-2022 adli yılına girdiğimiz bugünlerde, baro başkanları tarafından çeşitli platformlarda yıllardır dile getirilen talep ve sorunlarımızdan bazıları başlıklar halinde şöyledir;

  • Mahkeme kalemlerinde, noterlik dairelerinde, banka şubelerinde, tapu dairelerinde hukuk fakültesi mezunları için belirli sayıda kadronun ayrılması hem uyuşmazlıkları önleyecek hem plansız programsız açılan hukuk fakültelerinin işsiz mezunlarına iş imkânı oluşturulmalıdır. 
  • Avukatsız arabuluculuğu teşvik eden yaklaşımın temelden hatalıdır.
  • Aynı gerekçeyle, ceza uyuşmazlıklarında hukukçu olmayanların uzlaştırmacı yapılması yanlıştır.
  • Adil yargılanma hakkını özellikle maddi durumu elverişli olmayan vatandaşlarımız için sağlamaya yönelik olan ve işkence iddialarının önüne geçilmesi açısından vazgeçilmez önemde bulunan CMK avukatlığında öngörülen ücretler düşüktür.
  • Adli yardım hizmetinin karşılığının bir, bir buçuk yıl geriden ödenebilir durumda olması da çok büyük bir sorundur.
  • Avukatlık ücretlerine uygulanan KDV’nin düşürülmesi, vatandaşın etkili bir adalet hizmeti almasını sağlayacaktır.
  • CMK ve adli yardım hizmetlerinde ise KDV kaldırılmalıdır.
  • Kamuda çalışan avukatların ek göstergeleri hâkimlerle eşit hale getirilmelidir.
    Avukatların emeklilik hakları da hâkimlerle eşit olmalıdır.
  • Adliyelerin yönetiminde görevli olan komisyonlarda baro başkanlarının da yer alması, yönetimi kolaylaştıracaktır. Mesleğin icrasında karşılaşılan iletişim kaynaklı sorunların da önüne geçecektir.
  • Avukatlara yönelik fiziksel saldırıların giderek artması endişe vericidir. Şiddet kültürünün gelişmesi mutlaka önlenmelidir. Avukatlara yönelik saldırıların yargı mensuplarına yönelik saldırılar olduğunu unutmamalıdır.
  • Dosyalara, bilgi ve belgelere ulaşımda Avukatlık Yasamızın 2. maddesiyle tanınan yetkilerimiz, etkin olarak hayata geçirilmelidir.
  • Çoklu baro düzenlemesi, savunma mesleğinde ayrışmaya, giderek kutuplaşmaya yol açacağından, Türk Yargı sistemine, ciddi zararlar vermektedir.
  • Adli, idari ve hukuksal alanda birçok krizi de beraberinde getiren Covid-19 pandemisi nedeniyle, yargı süreçleri uzun süre durdurulmuş, avukatlık faaliyetleri ciddi oranda sınırlanmıştır. Avukatların gerek pandemi, gerekse de işsizlik nedeniyle ciddi oranda etkilendiği ekonomik krizden, büro giderleri, SGK primleri ve vergilerin ödenmesinde yaşadıkları ciddi sıkıntıların giderilmesine yönelik iyileştirici bir düzenlemeler yapılmalıdır.