Bu ülkenin en ağır sorusu budur… Ve artık herkesin yüreğinden yükselen bu soruyu kimse susturamaz: “Madem bugün söylediğiniz doğruydu, biz niye bu kadar şehit verdik?” “Niye binlerce eve ateş düştü?” “O annelerin gözyaşı, o babaların çaresizliği, o çocukların yetimliği ne olacak?”

Bu memlekette siyasetçiler konuştu, karar aldı, değişti, döndü…
Ama bedeli hep gençler ödedi.
Bedeli hep yoksul ailelerin çocukları ödedi.
Bedeli hep bu topraklarda yaşayan millet ödedi.

Ve bugün iktidar ortaklarının yaptığı ani dönüş, dün söylediklerinin tam tersini savunmaları, şehir şehir şu soruyu yükseltiyor:

“20 yıldır yanlış yönettiyseniz, bu milletin kaybını kim ödeyecek?”

--------

Bu Dönüşün Gölgesinde Yanan Ocaklar Var

Kolay değil…
20 yılda binlerce şehit, binlerce yaralı, binlerce yetim bırakılmış yaşam…
Her biri bir hikâye, bir hayat, bir umut.

Her bir şehidin arkasında;
• bir annenin bitmeyen ağıdı,
• bir babanın içten içe çığlığı,
• bir kardeşin yarım kalan çocukluğu,
• bir eşin omzunda taşımak zorunda kaldığı koca bir boşluk var.

Bugün çıkıp “biz aslında şimdi böyle düşünüyoruz” demek bu kayıpları yok eder mi?

Etmez.
Edemez.

Çünkü bu millet biliyor ki:

Bir devlet yönetimi, bir ülke politikası, bir güvenlik stratejisi; seçim malzemesi yapılamaz.
Ama yapıldı.

----------

Siyaset Değişti, Söylemler Değişti… Ama Bedel Aynı Kaldı

AKP ve MHP yıllarca bu ülkenin bütün siyasetini “terör” üzerinden dizayn etti.
Seçim meydanlarında yükselen her slogan, ekranlara taşınan her itham, aslında gençlerin kaderine yön verdi.

Bugün 90 derece dönenler şunu görmek zorunda:

Bu ülkenin kaybettikleri öyle bir cümleyle, bir açıklamayla unutulmaz.

Eğer bugün ortaya konan doğruysa,
o zaman yıllarca sürdürülen yanlışın, sert dilin, yıpratıcı propagandanın, kutuplaştırmanın, politik hesapların bedeli ne olacak?

Bu soruyu kim cevaplayacak?

-----------

“Devletin Bekası” Diye Diye Gençliğimiz Yandı

Siyasetçiler mikrofon başında, koltuklarında rahatça konuşurken,
bu ülkenin gerçek çilesini çekenler kimdi?
• Sınır karakollarında nöbet tutan Mehmetçik…
• Nişan yüzüğünü bile takmaya fırsat bulamadan toprağa düşen gençler…
• Elini öpecek yaşa bile gelmeden babasını kaybeden çocuklar…

O gün bu politikaları savunanlar şimdi “biz başka bir noktadayız” diyebilir ama bir baba asla diyemez:

“Ben oğlumu geri istiyorum…”

İşte mesele bu kadar ağır.

Sorumluluk Sadece Sözle Değil, Hesapla da Ödenir

Bugün yapılan dönüş siyaseten tartışılabilir ama ahlaken tartışılamaz:

Bir ülkede binlerce insanı ilgilendiren bir politika,
seçim dönemlerinde değişen bir söyleme indirgenemez.

Eğer bugün gerçekten “doğru yol” buysa,
o zaman dün yürütülen yol yanlıştı.

Ve yanlışın bedelini kim ödedi?

Millet.

Kim ödeyecek?

Yine millet mi?

İşte bu soruyu artık kimse susturamaz:

“Biz niye bu kadar şehit verdik?”
“Bu kadar ailenin yüreği niye yakıldı?”
“Bu kadar gençliğimizi niye toprağa verdik?”

Bunun cevabı sadece siyasette değil;
tarihin vicdanında aranır.

-----------

Son Söz: Bu Ülkenin Geleceği Bir Daha Böyle Savrulmalara Kurban Edilemez

Artık kimse kolay kolay “yanlış yaptık” deyip geçemez.
Bu ülkenin gençliği, emekçisi, şehit aileleri, anneleri, babaları;
siyasetin zikzaklarıyla alay konusu edilemez.

Türkiye’nin bir daha böyle bir bedel ödemeye tahammülü yok.

Ve bu millet, yarın sandık geldiğinde bu soruları unutmadan karar verecek:

“20 yılın yanlışını kim ödeyecek?”
“Madem bugün doğruydu, dün niye bizi ateşin içine attınız?”
“Bu kadar şehidin hesabı nasıl verilecek?”

Bu hesap öyle kolay kapanmayacak.