2017 yılının sonlarında verimi topraklarımızın külle kaplanacağını, ciğerlerimize dolan temiz havamızın yerine duman soluyacağımızı "tesadüfen" öğrenmiştik. En verimli ovamıza “Kömürlü Termik Santral” kuracaklardı. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun hazırlandığı ve bilgilendirme toplantısı yapılacağı haberini alır almaz kendimizi Sepetçi Köyü’nde bulduk. İste bizim için engebeli, uzun soluklu ve mücadele dolu bir süreç̧ o zaman başladı. Bu bizim için toprak, hava, su ve yaşam davasıydı, kıymetli Eskişehir’imizin davası...

 Soluğu Sepetçi Köyü’nde aldık ancak ilk etapta hoş karşılanmadık. Kömürlü̈ Termik Santralin 300 bin nüfuslu Tepebaşı’nın 26 km uzağına yapılması planlanıyordu ve Eskişehir’i de etkileyecekti. Ancak bazı yetkililer bölgedeki vatandaşlara arsalarının değerleneceği ve satıp şehre göç edebilecekleri, santralden kazançlı çıkacakları söylenmişti. Bu yanlış bilgilendirmelerin sonucunda vatandaşlarımız bölgede olmamızdan hoşlanmadı. Kandırılmışlardı...

Bir şeyler yapmalıydık hem de derhal.  Bu algıyı değiştirmek için uzun soluklu bir kampanya başlattık. Daha önce böyle bir felaketle karşı karşıya kalan çevrecilerin deneyimlerinden faydalanmak amacıyla Çatalağzı ve Bursa’da termik santral karşıtı mücadele veren aktivistler ile bir araya geldik. Onların çalışmalarından anladık ki bireysel yapılan çabalar anlamsız kalacaktı. Bölge halkını doğru ve etkin bir şekilde bilgilendirerek güvenlerini kazanmak ve mücadeleyi onlarla birlikte yürütmek gerekiyordu.2018 yılı başına geldiğimizde yerel yönetimlerimiz, Eskişehir Kent Konseyimiz, TMMOB’a bağlı odalar, Eskişehir Barosu, Tabip Odası, sendikalar, Gündüzler Derneği, ilçe kent konseyleri, ilimizdeki sivil toplum kuruluşları ve iktidar partisi dışında tüm siyasi parti temsilcileriyle çevre dostu gönüllülerimizin bir araya geldiği Eskişehir Çevre ve Yaşam Platformu’nu (ESÇEP) kurduk.

Bileşen kurumlarımız bir yandan davalar açarak hukuki yollardan termik santral projesini iptal ettirmeye uğraşırken bizler de bir yandan köy köy gezerek kahvehanelerde kömürlü termik santralin ovamızı nasıl mahvedeceğini anlatmaya çalıştık. Tabi tepkiler gecikmedi. O engebeli, dikenli yollardan yürüyorduk işte. İstenmedik, dinlenmedik zaman zaman kovulduk, devletin yatırımlarını engellemekle suçlandık. Hâlbuki biz devlet yatırım yapsın istiyorduk Ancak yenilenebilir enerji istiyorduk. Fosil yakıt kullanılsın istemiyorduk. İnançlıydık, pes etmiyorduk ve etmeyecektik. 9 ay boyunca bölgede bulunan kahvehanelere ziyaretlerimizi sürdürdük ve halkımıza termik santralin sağlığımıza, tarım arazilerimize, hayvanlarımıza, suyumuza havamıza vereceği zararları işin uzmanı arkadaşlarımızla anlattık.

Bu sırada kömürlü termik santralin kurulması için çalışanlar da boş durmuyordu tabi. Vatandaşlarımızı, en son teknolojiyle yapıldığını söyledikleri Çanakkale/ Çan’a götürdüler. Otobüslerle yeme, içme ve eğlencelerini de karşılayarak… Beyaz önlüklü mühendisler santralin içerisini tanıtmış ve övmüşler. Bahçedeki gül ağaçlarını gösterip ‘Bakın, çevreye zararlı değil’ demişler. Bu dönemde ayrıca yerel halka kömür tozundan yapılan kremler hediye edilmiş̧, birçok ikramda bulunulmuştu. Ancak termik santralin bir de diğer yüzü vardı ve halk o yüzü de görmeliydi. Sunulan pembe tabloydu fakat bir tablo daha vardı. Dumanlı, simsiyah bir tablo. Termik santral lehine yapılan bu çalışmalara karşılık olarak bölgedeki halkı kötü durumda olan termik santrallerin bulunduğu bölgelerdeki halkın ve orada mücadele veren aktivistlerin ziyaretine götürdük. Orada ‘tarlamda yetişen ürünü yediğinde öküzüm hastalanıyor’ diyen çiftçiyi, her bir ailede en az bir kişinin kanser olduğunu dinlediler. Yılın 365 günü nefes alamadan, gri bir havayı solduklarını söylediler.  Çok fazla kişi dönüş yolculuğunda duydukları sebebiyle otobüslerde ağladı. Bu ziyaretler sonrası 'siz bilmiyorsunuz, biz gördük' isimli bir kampanya başlattık. Termik santral bulunan şehirlerde incelemeye götürdüğümüz vatandaşlarımız kendi çektikleri videoları, fotoğrafları tüm bölge halkıyla paylaştı. Kendilerini, şehrimizi, topraklarımızı bekleyen tehlikeyi eşlerine, dostlarına, akrabalarına, komşularına belgeleriyle anlattılar.

Artık bölge halkı olayın vahametinin ve topraklarını kaybedeceğinin farkına varmıştı. İmza kampanyaları, maskelerle eylemler, festivaller, çalıştaylar, sendikalarımızın düzenlediği mitingler ve Porsuk Çayı etrafında bin 500 kişilik sevgi zinciri eylemi düzenledik. Bu sırada halkımızla birlikte çok zorlu bir mücadele veriyorduk. Bir gün Alpu Ovası Gündüzler’de 100’e yakın traktörle festival düzenledik. Basının ilgisi de çok büyük oldu. Bu olay artık tüm Türkiye’de duyulmuştu.

Bütün bunlar olurken işin en önemli olan hukuki kısmı için Büyükşehir, Odunpazarı, Tepebaşı Belediyelerimiz, Eskişehir Baromuz, odalarımız ve bölge halkımızın açtığı davalar devam ediyordu. Biz sosyal mücadeleyi yürütürken hukuk alanında çalışan arkadaşlar da büyük bir çaba gösterdi. Alanda büyük bir mücadele verdiler. Açtığımız davalar tüm Türkiye’ye örnek oldu.

Ve artık tüm Eskişehir halkının beklediği o müjdeli haber gelmişti. Kül ve duman değil toprak, hava, su kazanmıştı. Kıymetli Eskişehir’imizin verimli tarım arazisi Alpu Ovası’nda yapılmak istenen kömürlü termik santrale karşı verilen uzun soluklu mücadelemiz kazanımla sonuçlandı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK), bölgede termik santral yapılması için kömür rezerv alanlarının özelleştirilmesine ilişkin kararı iptal etti.

Gerekçe olarak ise alanın, Büyük Ova Koruma Alanı olarak belirlenen Alpu Ovası içinde kalması nedeniyle bölgenin en verimli tarım arazilerinin tarımsal bütünlüğünün bozulacağına tereddüt bulunmaması ve insan sağlığına olası etkilerin hesaba katılmaması gösterildi.

Elbette bu kararın alınmasında hukuki süreç̧ yanında oluşan toplumsal tepkinin de büyük etkisi oldu. Mücadelenin arka planında büyük bir organizasyon vardı. Bizler mücadelemizi siyasallaştırmadan sürdürdük. Özellikle hiçbirimiz ön plana geçmedik. Halktan kişilerin ön planda olması önemliydi. Biz sadece kolaylaştırıcı olduk. İşte bizim, Eskişehirli ’nin mutlu sonla biten gerçek hikâyesi budur. Bu; sevgi, inanç̧, mücadele ve zaferin hikâyesidir. Eskişehir Kent Konseyi olarak yapılmak istenen kömürlü termik santralin, insanımıza, güzel havamıza, suyumuza, verimli toprağımıza ve geleceğimize vereceği büyük zararın farkında olarak iptal edilmesi için Eskişehir Çevre ve Yasam Platformu çatısı altında bulunan tüm paydaşlarımız, yerel yöneticilerimiz ve hemşerilerimiz ile omuz omuza, büyük bir kararlılıkla verdiğimiz mücadelenin sonunda bu yanlışın hukuksal düzlemde bozulacağına yürekten inanıyorduk ve başarmıştık.

Yaşadığımız zor günlerde başta yöre halkı olmak üzere tüm hemşerilerimize büyük moral olan bu karar için mücadele veren tüm çevre dostlarına teşekkür ediyor ayrıca bizlere sağlam raporlar hazırlayarak mücadelemize önemli bir katkı sağlayan TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanlarına ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.