Soğuk savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği arasında başlayan mücadele, Sovyetlerin, 1957 yılında Sputnik casus uydusunu atmosfer dışına yerleştirmesi ile birlikte “uzay yarışına” dönüştü. Aynı yıl, Sovyetler Birliği ilk kez uzaya insan gönderdi. Rus kozmonot Yuri Gagarin, Dünya’nın çevresini uzay aracı ile dönmeyi başardı.

Uzay çalışmalarında Rusya’nın gerisinde kaldığını hisseden ABD, uzaya olmasa da Ay’a ilk insanı gönderen ülke olmayı hedefledi, 1962 yılında Başkanı Kennedy’nin ağzından o ünlü açıklamayı yaptı: Biz Ay’a gitmeyi tercih ediyoruz!

ABD’nin uzay kurumu NASA, 17 adet Apollo adı verilen aracın uzay görevlerini yapabilmesi için yaklaşık 400 bin kişinin çalıştığı ve 25 milyar dolar (bugünkü değerle 240 milyar dolar tahmin ediliyor) harcamanın yapıldığı “Apollo” programını başlattı. Satürn 5 roketi dünyadan ayrıldıktan 110 saat sonra 20 Temmuz 1969 günü Apollo kapsülünü Ay’a indirmeyi başardı. Neil Armstrong Ay’a ayak basan ilk insan oldu. Onu 20 dakika sonra Buzz Aldrin izledi. 1972’nin sonuna gelindiğinde, ABD’nin Ay’a insanlı uçuş sayısı 6’ya ulaşmıştı.

İnsanlı Ay’a gidiş daha sonra herhangi bir ülke tarafından başarılamadı. Aya gidiş programları uzun süre durdurulsa da uzay programları devam etti. Bunlar genelde inceleme ve araştırma programları idi. Ancak 2015 yılından itibaren Ay yarışı yeniden başladı. ABD ve Rusya’ya ilaveten Japonya, Çin ve Hindistan yarışa katıldı. Bu ülkeler şimdiye kadar çeşitli uzay programları ile robotik inceleme araçlarını Ay’a indirmeyi başardılar.

Ay’daki kaynakların değerine ilişkin tahminler geniş bir yelpazeye yayılıyor. 2015 yılında NASA’nın yaptığı açıklamaya göre Ay “yüz milyarlarca dolarlık” kullanılmamış kaynağa sahip, bunlar nükleer füzyonda kullanılabilecek Helyum-3’ün yanı sıra, elektronikte kullanılan, lantanid, skandiyum ve itriyum gibi nadir toprak elementlerdir.

Bir yıl önce Daily Mail’de yer alan bir araştırmaya göre Ay’da bulunan helyum-3’ün değeri 1,5 katrilyon dolar tutarındayken diğer metaller 2,5 trilyon dolar değerindedir. 2015 yılında açıklanan, ABD Ticari Uzay Fırlatma Rekabet Yasası’na göre şirketlere uzayda çıkarılan malzemeler üzerinde yasal hak tanınmıştır. Bu nedenle birçok firma teorik olarak bu işi yapabilecek teknolojileri geliştirmek için yarışıyorlar.

Her ne kadar konu Ay’da bulunan zenginlik gibi görünse de Ay yarışına giren ülkelerin asıl amacı teknolojik olarak üstünlüklerini göstermek ve dünya üzerindeki teknoloji geliştirebilen ülkeler arasında yer alabildiğini ispatlamaktır. Rusya’nın devlet uzay ajansı başkanı Yury Borisov, Russia-24’e yaptığı açıklamada “Ay yarışına geri dönmenin asıl sebebi savunma kabiliyetlerini sağlama alma ve teknolojik egemenlik elde etme meselesidir” diyerek gerçek sebebi ilan etmiştir.

Ay yarışına sonradan katılan ülkelerden biri de Türkiye, yarışa 13 Aralık 2018’de Türkiye Uzay Ajansı (TUA)’yı kurarak başladı. İlk hedef uzaya çıkabilecek roketlerin motorlarını tasarlamaktır. Delta5 şirketi roket motorlarında ciddi ilerlemeler kaydetti ve geliştirilen motorları sergilemeye başladı. İkinci hedef, TÜBİTAK UZAY tarafından tasarımına başlanan ve iki ayrı modülden oluşan uzay aracını imal etmek ve geliştirmektir. Üçüncü hedef, bu aracı kontrol edecek güneş panellerinin, S-bant alıcı-verici yama antenlerin, yardımcı itki motorlarının, yıldız izlerlerin, yüksek çözünürlüklü kamera vb. alt sistemlerin tasarımı ve imalatını yapmaktır. Biz de varız! Hedef Ay.

Bazıları her zaman olduğu gibi bu programa dudak büküp, alaycı bir gülümsemeyle tepki verse de, bu milletin çocukları yüzyıllardır imkansız denileni başardılar. Olur mu? Olur!