“Veba geceleri pek çok kişinin uykuları yalnızca baş ağrıları, hıyarcık acıları ve ölüm korkusu yüzünden değil, (…) sınırsız bir karmaşa ve mutsuzlukla iç içe geçtiği için korkunçtu.” (s.461)

***

İnsan, bir devlet adamını, bir sanatçıyı, bir yazarı ya da herhangi bir kişiyi sevmeyebilir. Depersonalizasyon rahatsızlığı yoksa sevmeme halinin de bir nedeni olmalı.  Eğer bu neden birilerinden işitilmiş kulaktan dolma söylentiye dayanıyorsa, ortada üzücü bir durum var demektir.

İşin erbapları tarafından göğsüne bir yığın “en” madalyası takılmış, Nobel ödüllü tek yazarımız Orhan Pamuk’a da bu kapsamda yaklaşmanın doğru olacağı düşüncesindeyim.

Ben, yazarların var olup olmadığı bile belli olmayan siyasi anlayışı, atılan söylenti deryası kaynaklı çamurlar, ortalığa saçılan eleştirel cümlelerin etkisinden uzak durarak sanatçı kişiliğiyle ilgilenmeyi tercih edenlerdenim.

Orhan Pamuk, Türk edebiyatında çıtayı yükselten yazarlardan biridir. Romanlarını okurum ve okunması gerektiğine inanırım.

Benim açımdan The Newyork Times’ta yer alan değerlendirme önemlidir.

“O ne bir ideolog, ne bir siyasetçi, ne de bir gazetecidir. O bir romancıdır.”

***

“Veba Geceleri” de, zannedildiği gibi yayın tarihi itibarıyla içinden geçmekte olduğumuz salgın rüzgârına fırsat yelkeni açılarak çalakalem yazılmış ticari bir kitap değil, zihinsel kurgusu ve yazımına yıllar öncesinden başlanmış, (belki son anda ders niteliğinde birkaç güncellemeye uğramış) kült olmaya aday bir eserdir.

Okuma arzusuyla başlayıp kısa sürede bitirdiğim bu kitapta; 120 yıl öncesinin tarihine sırtını dayamış kurgu olaylar, Osmanlı sultanı V. Murat’ın kızı, II. Abdülhamit’in yeğeni, Pakize Sultan’ın hayali torunu Mina Mingerli’den aktarılmaktadır.

Her ne kadar Uzakdoğulu hacılardan kaynaklı, Hicaz üzerinden ulaşan bir veba salgını ile paralelinde hayali bir adanın bağımsızlık hikâyesi anlatılsa da;

Osmanlı’nın son döneminden günümüze kadar izlerini gördüğümüz mevki-makam kavgası, toplumda kadının yeri, temel hak ve hürriyetler, adaletsiz baskıcı yönetim anlayışı, ahlaksızlık ve bozgunculuk; tekke, zaviye, hurafe, şeyh, mürit, gibi kavramlarla bezenmiş sosyal hayat karmaşık bir renk cümbüşü olarak romana yerleştirilmiş.

Geneline bakılınca tarihi bir romanmış gibi dursa da; içeriğine göre bir aşk, bir siyaset, bir polisiye, bir toplumsal mücadele romanı özellikleri taşıdığı da görülür. Son günlerde zihnimizi meşgul eden konular, “salgın, birey, devlet” kavramları çerçevesinde bir masal havasıyla anlatılmaktadır.

Basından Orhan Pamuk’un tarihi bir roman yazmasının yadırgandığını okuyorum. İlginç tarafı, bu eleştiriyi yapanların tarihle ne kadar örtüştüğü tartışılabilecek tarihi diziler için ekran önlerini dolduranlardan oluşmasıdır.

Romandaki karakter kurguları, yaşanan olaylar ve geri plandaki hayali mekâna bakılınca, içinde debelendiğimiz salgın süreci, kriz zamanlarında gösterilen basiretsizlik gibi konularda günümüze epeyi gönderme yapıldığını fark etmemek mümkün değildir.

Bu doğrultuda “Veba Geceleri” için panoramik bir dönem romanıdır bile diyebiliriz.

***

Kimi kitaplar anlattığı konu ile okurun yüreğini dağlar.

Ne anlatıldığı kadar nasıl anlatıldığına dikkat edilince, bu teşhisin izlerini taşır gibi görünse de, “Veba Geceleri”nin edebi unsurların öne çıktığı bir eser olduğu da hemen anlaşılır.

Anlatıcının anlatıya dâhil olduğu üst kurmaca, günümüze kadar yansıyan dönemin simgesellik anlayışı, olaylar ve kişiler arasında göze çarpan bazen paralel, bazen karşıt ilerleyen ilişkiler ve bunların ironik bir dille sayfalara dökülmesi; velhasıl barındırdığı teknikle okurunu mest edebilme özelliğini de taşımaktadır.

Bu da seven-sevmeyen her okurun Orhan Pamuk’un romancılığı konusunda hemfikir olmasını sağlamaktadır.

***

Toplumsal hafızamızın bir yerlerinde sürekli var olan kimlik arayışı, liyakatsiz bürokrasi, Doğu-Batı çatışması, aydınların sorunları, sosyal hayatı kaplayan hastalık, cehalet, cemaatler, bağnazlık, hilafet, saltanat, siyasal İslam, milliyetçi ruh, anarşizm vb. kavramların sayfalar arasında kendilerine bolca yer bulduğu bir roman olmuş “Veba Geceleri.”

Bu romanda, akıcı anlatım sahibi, kurgu üstadı Orhan Pamuk’un, en küçük detayı bile satırları sündürerek anlatmaya çalışan sıkıcı dilli Orhan Pamuk’a üstün geldiğini düşünüyorum.

Veba Geceleri için son olarak bir şeyler söylemek gerekirse,

Kısmen tarihe uygun, kısmen kurgudur diyebilirim.

***

 “Yasakları faydasız kılan onları ciddiye almayanlardır. Sonunda kendileri de ölürler.” (s.177)