Hepimiz bu hayata yaşamaya, hissetmeye, paylaşmaya, iletişim kurmaya geldik. Sadece sevilmeye, mutlu olmaya, neşeli vakitler geçirmeye değil; bazen yalnız kalmaya, bazen de yalnız bırakmaya geldik; bazen üzülmeye, öfkelenmeye, zorlanmaya ve sevdiklerimizin yokluğunun acısını çekmeye geldik. Bazen kırmaya bazen de kırılarak yaşamaya ve her şeye rağmen yaşama “Evet” demeye geldik...

Bizler hissettiğimiz her duygumuzla yaşamda varız. Tüm yaşadığımız duygular bizim hayatımızda yönümüzü, hedeflerimizi, korkularımızı, sınırlarımızı ve kalıplarımızı belirler. Hayat yolunda birçok deneyimi yaşarken farklı duyguları da hisseder ve tadarız. Hissettiğimiz tüm duygu ve düşünceler ışığında, bazen kendimizi korumaya alırken bazen de iyi halimizi sürdürebilmek için çeşitli yollar ararız.

Hayat yolculuğumuzda bize eşlik eden duygular düşüncelerimizi, düşüncelerimiz ise davranışlarımızı belirlerken, bazen bizi üzen, kıran ve yaşamımızı olumsuz etkileyen olaylar karşısında sorumluluk almayı, bazen de kaçmayı ya da içinde kalmayı tercih ederiz.

Sorumluluk almak farkındalıkla mümkündür. Değiştiremeyeceğimiz bazı şeyleri kabullenmek, kontrolümüz dışında olanlara değil de kontrolümüz altında olan şeylere odaklanmak ve adımlarımızı belirlemek bize güç veriri.

Hayat bu...Yaşantımızda sadece iyi şeyler olmayacak. Hayat ne sadece beyaz ne de sadece siyahtır. Hayatın içinde sayısız renk ve her renginde binlerce tonu vardır. Siyah ve beyaz...Bu iki renk sadece gölgedir. Hep iyiye odaklandığımızda uyarıları fark edemeyebiliriz. Aynı şekilde sadece kötüye odaklandığımızda da onun içindeki kazanımları göremeyebiliriz.

Hayatı bir prizma gibi hayal et. Prizmanın nasıl işlediğini hepimiz biliriz. Beyaz ışık prizmaya girdiğinde bu prizmanın içinden sarı, mavi, yeşil, turuncu, mor ve lacivert renkler dışarı çıkar. Sen de kendini bir prizma gibi hayal etmeyi dene... Sen yaşamında birçok olayları yaşıyorsun ve bu yaşadığın olaylar karşısında birçok duygu ve düşünceleri de hissediyor ve açığa çıkartıyorsun.

Beyaz ışığın prizmadan girişi gibi her yaşadığın olay neticesinde etrafına bir sürü renk saçıyorsun. Bu renklerin her biri farklı tonlarda da olsa hepsi sensin ve hepsi sana ait...

Bütün bu farklı tonlar hayatta seni bir sonraki anına taşır. Bu tonlar senin kendini nasıl hissedeceğini, yaşadığın duygu ve düşünceler ışığında nasıl hareket edeceğini ve hangi kararları alacağını belirler. Tabii ki önce yaşadığın bu duyguyu kabul edip saçtığın renkleri fark etmen gerekir. Farkındalık olmadan, neyi neden hissettiğini ve bu duygu ve düşüncelerin yaşamına nasıl etki ettiğini anlayamazsın. Tüm saçtığın renkleri kabul ederek kendini yargılamadan bu renklere yaklaştığında her birinin sana nasıl bir katkı sağladığını, sana ne anlatmak istediğini fark edebilirsin.

Kendini ve hayatı sevmek, sahiplenmek sadece iyi duygularla olmaz. Hayattaki tüm mücadelelerimizi düşündüğümüzde bizi zorlayan, üzen, kıran ve sıkan şeylerde aklımıza gelebilir. Bunlar aklımıza geldiğinde bu duyguları tekrar yaşamak yerine mücadelene nasıl katkıda bulunduğuna odaklanabilirsin. Belki kırmızı bir kaygı seni geleceğinle ilgili güzel planlara götürdü. Belki de yeşil bir öfke senin karşı tarafa kendini ifade etmene fırsat tanıdı. Kim bilir belki de kırmızı ve yeşil tonları birleşerek mor renk olan samimiyeti doğurdu.

Zorlayıcı olsun ya da olmasın hangi duyguların seni nasıl etkilediğini, sana nasıl bir yol açtığını fark etmeye çalış. Kendi iç dünyanda yaptığın yolculukta, karşılaştığın her duygunun sana ne kattığını, sana hangi renkleri yansıttığını ve nasıl bir yol açtığını fark edebilirsin.

Bir düşün yaşamın boyunca hiç öfke hissetmediğin oldu mu? Ya da kırgın, kızgın, üzgün ...Sence bu mümkün mü? Hiç korku olmayan bir hayat, hiç öfke hissetmediğin bir yaşam olabilir mi?

Bazen bizi zorlayan ya da kurtulmak istediğimiz duygulardan kaçmak gerekiyormuş gibi düşünebiliriz. Her ne kadar bazı duygular zorlayıcı olsa da bu duyguların gerçek olduğunu ve hayat yolculuğumuzda bize farklı yollar açtığını görebildiğimizde, onlara farklı bir bakış açılarıyla yaklaşabiliriz.

Bir düşün...hiç korkmasaydın kendini tehlikelere karşı korumayı öğrenebilir miydin? Ya da hiç üzülmeseydin kendine iyi gelen şeylerin neler olduğunu bulabilir miydin?

Tüm yaşadığımız bu duygu ve düşünceler sayesinde kendimizi her gün biraz daha iyi tanıyabiliyoruz. Tüm bu prizmadan çıkan farklı renkler sayesinde sevmek, mutlu olmak ve coşkulu hissetmek gibi duyguları tekrar tekrar deneyimleyebiliyoruz. Bu nedenlerle hissettiğin tüm duygu ve düşüncelere sana kattıklarından dolayı teşekkür et. Çünkü sen yaşadığın her şeyle, hissettiğin her duyguyla sen sensin...