Benzin koymayı unuttular. Zamanın Cumhurbaşkanı törene gidemedi. Devrim adı verilen otomobilin seri üretime geçişi iptal edildi. Kısaca hikaye böyle özetleniyor.

Ancak biraz detaylı bakılırsa kızıp seri üretime izin vermediği söylenen Cumhurbaşkanı Gürsel 31 Ocak 1965’te katıldığı konferansta “Bu memlekette otomobil endüstrisi kurulur ve sonuç alınmış olurdu. Ama istemediler. (Eliyle kalbini göstererek) Burası yanık bir sanayi bakanına düşmedik. Gelenler hep uyuttular. Üzülüyorum, yerli otomobilin yapıldığını görmeden öleceğim” diyordu.

Peki dönemin Sanayi Bakanı kim? 30’lu yıllarda devlet bursu ile ABD’ye gönderilen ve darbe dönemlerinin vazgeçilmez Sanayi Bakanı, TÜSİAD kurucusu ve ilk başkanlardan Şahap Kocatopçu. Kendisiyle yapılan bir röportajda “Gürsel Paşa emretti, Sanayi Bakanı olarak göreve başladım. Bir gün beni huzuruna çağırdı. Yerli otomobil üretmenin olasılıklarını sordu. Bunun mümkün olmadığını söyledim. Aradan bir süre geçti. Projeyi başlatacaklarını söylediler. Ben şiddetle karşı çıktım. Üretim mümkün olsa bile, rantabl olmazdı. 60’lı yıllarda ülkede kaç araç vardı ki, seri üretime geçilse, o kadar aracı alacak potansiyel müşteri yoktu” demiştir. Projeye sadece Sanayi bakanı değil, Maliye Bakanı ve Devlet Planlama Teşkilatı da karşıdır. Onlara göre bu arabaları üretebilecek sanayi ve alabilecek halk yoktur.

Devletin içindeki bürokratik takozlara” basından destek tamdır. 25.03.1961 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde Mazhar Kunt şöyle yazıyordu: “Senelerdir bira bulamayız, iki bira fabrikası kurmak akla gelmez. Şimdi de tutmuşuz otomobil yapmaya merak salmışız.” 31.03.1961 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Çetin Altan “Gazozda henüz İtalya ayarında değiliz ama musluk ve toplu iğne imalatında epey başarı gösterdik. El arabasıyla at arabasını da kusursuz şekilde yapıyoruz. Otomobil bunun bir adım ötesi… Uçak fabrikası gibi büyük bir fabrika kurarsın, otomobil yapmazsan bile lehim, oluk, soba borusu gibi şeylere büyük faydası dokunur. Yalnız Avrupa’ya gidip iyi bakmak gerek… Onlar nasıl yapıyorlar… İyi bakmalı iyi… Gerçi atalar bakmakla yapmak aynı olsa, kediler kasap olurdu, demişler ama, biz kedi değiliz ki; baka baka bir gün elbet yaparız” yazarak yerli otomobil imalatı fikriyle dalga geçiyordu. O dönemin gazetelerinde bunlar gibi onlarca örnek bulmak mümkündür.

Yaklaşık 5 yıl sonra Koç ve Ford ortaklığıyla kurulan Anadol fabrikasına, o dönemde iç talep 3-5 bin adet olarak hesaplanırken, ilk çıkacak Anadol için 76 bin kişi başvurdu. Devrim durdurulmuştu ve Ford ülkemizde Anadol adı altında yılda 8 bin araba üretiyor ve almak isteyene de 1,5 yıl sonraya sıra veriyordu. Aynı yıl Kore’nin kurduğu Hyundai kendi imkanlarını zorlayarak kendi markasını üretmeye koyuldu ve bugün dünyanın en büyük altıncı otomobil üreticisi haline geldi.

Bir zamanlar “Türkiye otomobil yapamaz. Yapsa da o nesneye otomobil denmez” cümlesini kuranlardan bugün azalan yoktur. 18.04.2013 tarihinde Milliyet gazetesinde ülkemizin en büyük sanayicisi “yerli otomobil ticari açıdan intihar olur” demecini vermiştir. Aynı grubun damadının holdingi TOGG grubuna girmiş. Üretilecek otomobilin önce günümüz şartlarına uygun olmadığını açıklayıp, daha sonra sağlık şartlarının uygun olmadığını bahane edip gruptan ayrılmıştır. Gerçek sebebin bu olmadığını bilmek için kahin olmaya gerek yoktur. Bu gün medyayı incelerseniz, “tasarım bizim değil”, “motor Alman”, “fabrika yok”, “altyapı yok”, “pahalı satılmaz” vb. onlarca yazı görürsünüz. Fikri ve Mülkiyet hakkı nedir? bilmeyen ya da bizim bilmediğimizi sananlara diyeceğimiz şudur ki; Hepimizin bildiği Iphone markasının kendine ait bir fabrikası bile yoktur. Hatta kendi ülkesinde de üretilmez. Ancak kime sorarsanız sorunuz, Iphone Amerikan malıdır.

Bu ülke bu numarayı defalarca gördü ve bu kez olacak. Satılmaz denilen TOGG’un gelecek yıl üreteceği ilk 18 bin otomobil satışa çıktığı gün ilk 18 dakikada satılacak.

Saygılarımla…