Veli yani sözlükte bir çocuğun her türlü durumundan ve davranışlarından sorumlu kimse olmaktan bahsedeceğiz. Ama öncelikle veliyi veli yapan çocuk sahibi olmaktan başlamak gereklidir.       

Ebeveynler çocuk sahibi olmak isterler. Neden çocuk sahibi olmak isterler?

Doğan Cüceloğlu merhum bu konuda bir soruyu şöyle cevaplamıştır;

  1. Gerçekten bir anne ve baba olma isteğiyle, yani o sorumluluğu almak ve o duyguyu yaşamak için.
  2. Evliliği pekiştirsin diye. Korkulan, sonu ayrılıkla sonuçlansın istenmeyen bir yapıyı bağlayıcı sebep olarak çocukta görmek.
  3. Kendi yaşadığı mutsuzluğu hayata dair yapamadıklarını kendisinden bir parça taşıyacak çocuğa yaptırarak ona yaşatarak.
  4. Gerçekleştiremediği umutlarını hayallerini olması gerektiğine inandığı her şeyi onda görerek bir nevi mutlu olmak ve kendini iyi hissetmek.
  5. Ölüm gerçekliği ile sonuçlanacak bu yaşamdan ayrılırken arkasından onu sürdürecek bir neslin olmasını isteme isteği.
  6. İleri yaşlarda ne olurum ne yaparım kaygısıyla teminat için bakılan bir çocuk anlayışı.

İnsanların çocuk sahibi olmalarında ki amaçları bu şekilde maddeleyebiliyoruz. Ama fark ettiğiniz üzere sebeplerin tamamında çocuğa yüklenen bir anlam ve sorumluluk var. Veli olmanın zor olduğu kadar çocuk olmanın da zorlukları var. Şekillendirmek istediğimiz bir hayat ve o hayatın sahibi olan çocuk bizim bencilce vermek istediğimiz şekle karşı muhalif olabiliyor. Sonunda da veli ile çocuk arasında ortaya bir çatışma çıkması kaçınılmazdır.

Çocukların düşünme şekilleri farklı olabildiği için ailelerin koydukları kuralları anlamsız bularak bu kurallara uymak istemeyebilirler. Ebeveynler ile çocuk arasında iletişim problemleri sıkça yaşanır. Ebeveynler kendi gerçekleştiremediği şeyleri çocuklardan bekleyebilirler. Aile içinde çocuk sayısı birden fazla ise çocuklar arasında denge kurulamayabilir. Çocukların bir süre avutulmasını sağlayan teknolojik aletler o anda ailenin yaşamını kolaylaştırsa dahi sonrasında çocuk hala teknolojik aletler ile fazla vakit geçirmek isteyebilir. İşte çatışmaların birkaç sebebi.

Sonrasında aileler çocuklarına karşı farklı tutumlar takınırlar. Bunlardan bir tanesi sert davranış şekilleridir. Aile çocukları adına kararlar verir ve çocuğun bu kararlara sorgulamadan uyması beklenir. Eğer çocuk sorgulamadan ve yormadan bu kararlara uyarsa problem kalmaz. Ama çocuk kendisinin katkısı olmayan bu kararlara uymakta direnir ise ki o zaman önce ikna edilmeye çalışılır, ardından çocuk üzerinde otorite kurmaya çalışılarak; ceza ile tehdit edilir. Belki de cezalandırılır. Sert davranış biçimi ile karşı karşıya kalan çocuklar yaşamları boyu yalan söyleyebilir. Uyum problemleri yaşayabilir. Sırf otorite kurmak adına bir yaşamı etkileyebilirsiniz. Yapılan birçok araştırma, cezaların şekli ile ahlaki gelişim arasında ileri düzeyde bir ilişki olduğunu, çocukların maruz kaldığı cezalar sonucunda iç denetimlerinin yani vicdani gelişimlerinin olumsuz etkilendiğini ve zayıf kaldığını ortaya koymuştur. Bulgulara göre, benlik değerini azaltan ve ahlaki yargıları zayıflatan bu tür cezalara maruz kalan çocukların öfkeli ve saldırgan olmaya meyilli oldukları görülmektedir.

Diğer bir davranış şekli ise yumuşak davranış biçimidir. Bu davranış biçiminde ailelere bir çatışmada kendileri bir yol belirleyerek bunu çocuğa kabul ettirmeye çalışırlar. Çocuk eğer bu çözüm yoluna uymaz ise anne ve baba çocuğun istediğini yapar. İleri ki dönemlerde çocuk istendiği yaptırmayı alışkanlık haline getirir. İstediği yapılmayan çocuk öfke nöbetlerine girebilir, anne ve babasını suçlayabilir. Çocuk büyür. Bu davranış biçimine alışık olarak büyütülen çocuk büyüdüğünde çevresine de istediğini yaptırmaya çalışır. Çevresi ile işbirliği yapamaz. Kendisini çevresindekilerden üstün görür. Ailesinde de otorite kurmaya çalışarak ailesini yıpratır.

Hocam ne yapacağız derseniz; bunun cevabı arabulucu bir davranış biçimi ile çocuğa yaklaşmaktır. Aile hem kendi koymaları gereken kuralları hem de çocuğun isteklerini, ilgi duyduğu ve sevdiği şeyleri göz önünde bulundurur. Böylece orta yol bulunur. Çatışmaların çözümünde arabulucu davranışlar sergileyen ailelerin çocuklarıyla ilişkileri daha sağlıklı olur. Çocuklar, karar verilirken bu aşamaya dahil edildikleri için ailelerine güvenirler. Önemsendikleri ve ciddiye alındıklarını hissederler. Bu çözüm süreci içinde yer alan çocuklar hem aile ilişkilerini hem de zihinsel becerilerini daha rahat geliştirirler.

Onları dinleyelim. Anlamaya çalışalım. Bu sorunların çözümünün ilk aşamasıdır. Onlarla konuşurken bağırmak ve suçlamak yerine sakin bir dille konuşmalısınız. Özellikle sen dili “ödevlerini yapmıyorsun!” yerine ben dili “ödevlerini yapmadığın için geleceğinle ilgili endişeleniyorum.” Kullanılmalıdır. Böylece çocuklara duygusal olarak sizde o davranışın ortaya çıkardığı sonuç gösterilir. Hangi durumda olursa olsun, “empati” kurmak her çatışmanın çözümüdür. Onun ayakkabısını giymektir. Onun olaylar karşısında nasıl hissettiğini anlamak için, kendinizi çocuğunuzun yerine koyun. Sizden daha yakın kimsesi olmadığını ve gelecekte yanınızda olamayacağını unutmayın. Çocuklara iki seçenek sunabilirsiniz. Bu iki seçenekten istediğini seçebilir. Böylece size ve kendisine karşı güven duygusu artar. Ama seçenekleri de siz belirlediğiniz için, siz de istediğinizi elde edersiniz.

Yıllardır elde ettiğiniz tecrübe ile, yaşadıklarınızın sizde bıraktığı etkiler ile karar verirsiniz. Ancak çocukların acı veya tatlı o tecrübeleri daha yaşamadıklarını unutmayalım.

Bir sonra ki yazımızda “biz evde çok zorlanırken acaba öğretmenler uyum sorunu yaşayan çocuklar ile nasıl baş ediyor” sorunuzu cevaplayacağız. Çocuklarınızla ilgili soruları [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

            Sevgiyle kalın.