Ahmet Ataç, Tepebaşı Belediye Başkanı.

Ahmet Ataç’ı düşündüğümde, her zaman aklıma gelen ilk şey, Yılmaz Büyükerşen’le birlikte benim hayatta gördüğüm en iyi iki fotojenik (fotoğraflarda hep güzel çıkan) insandan biri olduğudur. Amatörce de olsa, fotoğrafçılıkla uğraştığım için bilirim, bazı insanlar (kadın, erkek, çocuk) ne kadar güzel, hoş, yakışıklı olurlarsa olsunlar, işin içine fotoğraf girince, o senkronu bir türlü tutturamazlar. Olmaz, fotoğraflarında hep aksayan, eksik, yanlış bir şey kalır. Dünyanın en iyi fotoğraf sanatçısını bulup getirseniz, o pürüzü düzeltemez.

Ahmet Ataç ise, yüzündeki eksilmez tebessümü, gülüşü ile insanları daha en başında cezbeden, kendisine çeken bir portredir. ABD’de yapılan bir araştırmada, seçilmişlerin ya da seçilmek için aday olanların fotoğraflarının, onların seçilip seçilmemeleri üzerindeki etkisinin en az yüzde 30 olduğu ortaya çıkmıştır. Yani seçmenin kendisini hiç görmemiş olsa bile, seçilecek kişinin fotoğraflarından aldığı elektrik neredeyse işin yarısıdır. Ahmet Ataç’ın daha işin en başında böyle bir avantajı var.

1999 yılında Yılmaz Büyükerşen’le birlikte DSP’den belediye başkan adayı oldu. Büyükerşen Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na, Ataç Tepebaşı Belediye Başkanlığı’na. DSP’nin Odunpazarı Belediye Başkan adayı İsmail Haşim Ateş ile birlikte, üçü de kazandı. Ateş bir süre sonra Büyükerşen’le arasında çıkan anlaşmazlıklar üzerine DSP’den istifa edip CHP’ye geçti. Ataç yola, Yılmaz Büyükerşen’le devam etti. 2004 yerel seçimlerinde kaybetti. AKP 2002’de tek başına iktidar olmuştu ve ülkenin her köşesinde AKP rüzgârı esiyordu. Büyükerşen kazandı, Ataç ise 5 yıl süreyle ara vermek zorunda kaldı.

Bu 5 yıllık arada (2004-2009) asla “kaybetmişlik psikolojisine” girmedi. İnsanlarla, özellikle Tepebaşı seçmeniyle bağını hiç koparmadı. Ev ziyaretleri yaptı, sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli bir araya geldi. Her hafta farklı ortamlarda farklı etkinlikler düzenleyerek ya da katılarak, seçmenin gözünden, aklından ve nazarından asla uzak kalmadı.

2009 yerel seçimlerinde yeniden DSP’den Tepebaşı Belediye Başkan adayıydı. Dönemin AKP’nin ağır toplarından Murat Canözer’i geçerek ipi göğüsledi. 5 yıl ara verdiği Tepebaşı Belediye Başkanlığı’nı yeniden kazanmıştı. Ardından 2014 geldi, kazandı. 2019 geldi yine kazandı. Aralıksız 5 dönem seçim kazanan Yılmaz Büyükerşen’den sonra Eskişehir’de en uzun süre belediye başkanlığı yapmış isim haline gelmişti. Siyasi rakipleri bile, aynı Yılmaz Büyükerşen örneğinde olduğu gibi, aday olduğu takdirde, Tepebaşı’nda Ahmet Ataç’a karşı seçim kazanmanın imkânsızlığını anlamışlardı. Nitekim hep, hedefi Tepebaşı Belediye Başkanlığı değil de, ilerideki genel seçimlerde milletvekilliği için ismini bir kenara yazdırmak isteyenler aday oldu. Çünkü kazanamayacaklarını daha en başından kabul ediyor ve kaderlerine razı oluyorlardı.

Ahmet Ataç bugün, sol, sosyal demokrat ve CHP tabanında, Yılmaz Büyükerşen’den sonra gelen ikinci isimdir. Yılmaz Büyükerşen’in 2024 yılında olası bir alan boşaltması durumunda, CHP’nin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yeniden kazanabilmesinin, yüzdesi en yüksek adayıdır. Zira Tepebaşı gibi, uzun yıllar boyunca Eskişehir’in “muhafazakâr” seçmeninin egemen olduğu bir bölgede 4 kez yerel seçim kazanmak, hiç de öyle kolay bir şey değildir. Büyükşehir adayı olduğunda, Tepebaşı Bölgesi seçmeni ile sorunu olmayan bir CHP adayının, sol oyların yoğunlukta olduğu Odunpazarı’nda sorun yaşayacağı, çok da itibar edilebilir bir varsayım olmayacaktır.

Bu değerlendirme ve varsayımlar, elbette bugünden geleceğe akıl yürütmek üzerine kurgulanıyor. Yılmaz Büyükerşen “benden tamam” derse, kimi işaret edeceği, CHP Genel Merkezi’nin tercihini nasıl kullanacağı, 2024 (yaklaşık 3,5 yıl sonra) siyasi konjonktürün nasıl olacağıyla çok yakından ilgili şeyler. Şu anda geleceğe ilişkin projeksiyonda, Yılmaz Büyükerşen sonrası iki isim öne çıkıyor. Ahmet Ataç ve Kazım Kurt. Bu ikiliye, üçüncü, belki de dördüncü bir isim eklenebilir mi, bilmiyoruz. Bugün itibariyle CHP Eskişehir İl Örgütüne hâkim bir görüntü veren Kazım Kurt’un, farklı varyasyonlara girip girmeyeceğini de bilmiyoruz. Bildiğimiz ya da gördüğümüz, Eskişehir seçmeninin gözünde bu ikiliden Ahmet Ataç’ın fersah fersah önde olduğu.

2014-2019 döneminde Ahmet Ataç, tabiri yerindeyse bir “panik atak” dönemi yaşadı. Kazım Kurt’un milletvekilliğinden geri çağrılıp Odunpazarı Belediye Başkanlığına aday gösterilmesi ve sonrasında kazanmasıyla, Ataç’ta, sanki Yılmaz Büyükerşen sonrası için Kazım Kurt’un Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na hazırlandığı gibi bir algı oluştu. Aslında bütün mesele, 2004-2009 ve 2009-2014 dönemlerinde üst üste iki kere kazanan AKP adayı Burhan Sakallı’nın karşısına güçlü bir isim çıkarmaktı. Kazım Kurt bu nedenle aday gösterildi ve beklendiği gibi kazandı. Amaç hâsıl olmuştu. Ancak Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın, (bence gereksiz olan panik atağı) olayı alıp bambaşka bir noktaya çekti. “Yılmaz Büyükerşen, ‘ben aday olmayacağım derse’ Büyükşehir için aday benim” şeklindeki (mealen) açıklamaları bir anda şehir gündeminin en önemli konusu oldu ve Eskişehir yerel siyasetini dizayn etmeye çalışanların en büyük kozu oldu. “Baba ölmeden miras paylaşmaya kalkışmak” olarak algılandı, böyle bir iklim oluşturuldu ve şehir kamuoyu tarafından hiç de iyi karşılanmadı.

Yılmaz Büyükerşen’in 2019 yerel seçimlerinde yeniden aday olması ve kazanması, ortamı bir anda bambaşka bir biçime soktu. Ahmet Ataç, bir önceki dönemdeki “panik atak” sanrısından kurtulmuş, hepimizin bildiği, beğendiği ve sevdiği Ahmet Ataç kimliğine geri dönmüştü. Ancak bu sefer, kimlik, tavır, hedef değiştiren Kazım Kurt’tu.

Yazı Ahmet Ataç üzerine kurgulu olduğu halde, Kazım Kurt’a doğru kaydığı için burada kesiyorum. Ahmet Ataç ve bu şehrin Ahmet Ataç’tan ileriki yıllarda beklentileri konusunda konuşmaya, sonraki yazılarda devam edelim.