Kendi betimlesiyle kendini bildiğinden beri solcu. Yanlış bilmiyorsam, önceleri Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) mensup ya da onları destekliyor. Siyasi mücadelesine TİP’te başlıyor. Ardından CHP’li yıllar geliyor. 1980 yılından itibaren avukat olarak meslek yaşamına devam eden Kurt, bir taraftan da CHP üyesi olarak siyasi faaliyetlerini sürdürüyor. Bir dönem merkez ilçe başkanlığı, çeşitli dönemlerde il yöneticiliği yapıyor. 1980’den itibaren koyu bir CHP sempatizanı ve üyesi olan, CHP’den iki kere milletvekili adayı olmasına rağmen kazanamayan, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile ters düştüğü için 2 kere partiden ihraç edilen Kazım Kurt, 2008 yılının son aylarında ani bir kararla CHP’den istifa edip DSP saflarına katılıyor. Daha önce ne milletvekilliği adaylığında ne de Eskişehir Baro seçimlerinde başarılı olabilen Kazım Kurt, DSP’ye geçmesinin ardından siyaset sahnesinde hızla yükselmeye başlıyor.

Önce 2009 yerel seçimlerinde Odunpazarı ve Büyükşehir Belediye Meclis üyesi oluyor. 2010 yılında Yılmaz Büyükerşen, tüm DSP’li meclis üyeleriyle birlikte DSP’den ayrılıp CHP’ye üye oluyor. Ardından 2011 yılında yapılan genel seçimlerde Kazım Kurt Eskişehir’den CHP ikinci sıra milletvekili adayı oluyor ve kazanıyor. 2014 yılında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ricası ile milletvekilliğinden istifa ederek Eskişehir merkez ilçesi Odunpazarı’ndan belediye başkan adayı oluyor ve yine kazanıyor. 2019’da ikinci kere Odunpazarı Belediye Başkan adayı oluyor ve kazanıyor.

Yukarıda kısaca özetlediğimiz Kazım Kurt’un siyasi yaşamındaki kırılmanın daha doğrusu başarı çıtasının birden yükselmeye başlamasının eşiği, 2008’in son günlerinde, hep çok sevdiğini söylediği CHP’den ayrılıp DSP’ye geçmesi. Yalnızca bu mu? Elbette değil. Asıl neden Yılmaz Büyükerşen’in Kazım Kurt’a sahip çıkması, hep kol kanat germesi. DSP’de de, CHP’de de adaylıklarını bu kadar kolay elde etmesi, neredeyse “armut piş ağzıma düş” şeklinde cereyan etmesinin aslında tek bir nedeni var, Yılmaz Büyükerşen. Bunu herkes, hatta Kazım Kurt’un kendisi bile inkâr etse (inkar ettiğini iddia etmiyorum.) tarih ve gerçekler inkar etmez.

2014-2019 dönemini canlı olarak izleme imkânı bulduğum süreçte, 2019 yerel seçimlerine ve 2020 yılının Şubat ayında yapılan İl Kongresi’ne kadar Büyükerşen ile Kurt arasından su dahi sızmıyordu. Hatta öyle şeyler kulağımıza geldi ki, yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Seyit Torun, 2019 yerel seçimlerinin hemen öncesinde (adayların açıklanmasına yakın günlerde) Ankara’dan Eskişehir’e gelerek Yılmaz Büyükerşen’le “Kazım Kurt konusunu” görüşüyor. Genel Merkezin yaptığı araştırmalarda Odunpazarı’nda Kazım Kurt ile kazanılamayacağı görüşünün ağırlık kazandığını, alternatif bir isim üzerinde durmamaları gerektiğini ifade ediyor Seyit Torun.

Yılmaz Büyükerşen’in tavrı son derece açık ve net. “Kazım Kurt’u aday yapmayacaksanız, Eskişehir’de kendinize Büyükşehir ve Tepebaşı başkan adayları da bulun…” Yani bunun özeti “Kazım Kurt olmazsa ben de, Ataç da yokuz” demek. “Bizim yerimize de aday bulun” demek.

Hemen hemen tüm ayrıntılarını zaten bildiğiniz bu olayları neden mi anlatıyorum? “Siyasette ebedi dostluk da olmaz, ebedi düşmanlık da…” gibi bir sloganı kendine şiar edinmiş bir siyasetçi profilini daha iyi anlatabilmek için. Karşımızda siyaseten bir yerlere gelebilmek için, yere göğe sığdıramadığı partisinden (CHP’den) kolaylıkla istifa edip, kendisine siyasi bir gelecek kurmak anlamında tek çıkar yol olarak Yılmaz Büyükerşen’i gören bir siyasetçinin profilini daha iyi anlatabilmek için yazıyorum.

2008 yılının sonlarında “bana CHP’de siyaset yapma hakkı tanımayacaklar” şeklinde, o dönemde makul görülebilecek bir nedenle Yılmaz Büyükerşen’in yanında saf tutan Kazım Kurt, bugün ne olmuştur da, siyasi kariyerini hem kurtaran hem de arş-ı alaya çıkaran Yılmaz Büyükerşen’in karşısında saf tutmuştur? “Siyasette ebedi dostluk da olmaz, ebedi düşmanlık da…” şiarının tipik bir tevekkülü müdür bu tavır değişikliği? Sorulara muhatap olduğu her ortamda, “Yılmaz Hoca Eskişehir’de bizim liderimizdir, asla ona saygısızlık yapmayız” gibi mercimek misali, nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan cevaplar veren Kazım Kurt, ortaya koyduğu tavrın “kör gözüme parmağın” haline dönüştüğünü neden anlamamakta ya da anlamamak için direnmektedir?

Siyasi kariyerinin devamı için yanına sığındığı adama dirsek göstermenin, aynı şekilde siyasi kariyerini bitirebileceği olasılığını neden göz ardı etmektedir? 302 il kongresi delegesinin, 11-12 Kurultay delegesinin oylarına güvenip, 600 bin seçmene sahip Eskişehir’de rahatlıkla seçim kazabileceğini ona düşündüren “akıllılar” kimlerdir acaba?

Kestirmeden sorular şöyle;

Kazım Kurt olarak hep çok sevdiğinizi söylediğiniz, hala da aynı nakaratı sürekli tekrarladığınız CHP’den neden istifa edip DSP’ye geçtiniz? Amacınız neydi? Kişisel ve siyasi ikmal mi yoksa CHP için mi?

Erman Gölet kendisine altın tepsi içinde sunulan DSP Odunpazarı Belediye Başkan adaylığı teklifini sırf CHP’yi bırakmamak için reddetmişti.

İsmet Süder, Abdülkadir Adar, daha birçok isim; asla CHP’den vazgeçmediler. Ne zaman ki, Yılmaz Büyükerşen ve ekibi CHP’ye katıldı, sonrasında birlikte yol yürüdüler.

Bitti mi? Bence bitmedi. Sürecin ilk dönemlerinde amacı CHP Genel Merkezi’nde siyaset yapmak ve hatta CHP Genel Başkan Yardımcılığına tırmanmak olan Kazım Kurt neden hedef küçülttü ve kendisini neden Odunpazarı ve CHP Eskişehir örgütü içine hapsetti? Bir sonraki yazıda da bu konudaki fikirlerimi paylaşmak isterim.