Bir önceki yazımızda CHP İl Başkanı Recep Taşel’in, “iletişim dili” konusundaki kimi eksiklerini ya da yanlışlarını dile getirmiş ve “halk hiçbir siyasi partiye “özlediği için” iktidarı vermez” demiştik. Derken kulağımıza başka bir takım söylentiler ulaştı.

Aslında söylenti demeyelim, sosyal mecrada da paylaşıldı. CHP Eskişehir Kurultay delegeleri parti binasında bir araya gelmişler. Öyle biliyorum ki Eskişehir’in 14 kurultay delegesi var. Toplantıya katılan delege sayısı 11. Yılmaz Büyükerşen ile birlikte 3 delege yok. Kurultay delegeleri genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na olan desteklerini açıklarken, Gaye Usluer’in parti meclisi adaylığı için de imza vermişler. Birlik ve beraberlik adına verilmiş, son derece olumlu ve iyi niyetli bir fotoğraf.

Şimdi soru şu; bu olumlu tablonun içinde neden Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ile Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç yok? Ahmet Ataç kurultay delegesi değil ancak bu şehrin en önemli siyasi simalarından biri. Belediye başkanı, kanaat önderi. O nedenledir ki, Ahmet Ataç'ın Kurultay ile ilgili görüşleri önemsenmeli. Onların olmaması, başka bir adayı destekleyecekleri anlamına mı geliyor? Yılmaz Büyükerşen’in de Ahmet Ataç’ın da CHP Kurultayında Kılıçdaroğlu’n un dışında bir isme destek-oy vereceklerine asla inanmıyorum. Peki öyleyse, Büyükerşen ve Ataç neden bu fotoğrafın içinde yoklar? Bu, sizce de önemli ve cevaplanması gereken bir soru değil mi?

Kurultay delegesi ve eski il başkanı Sinan Özkar, görüştüğü kurultay delegelerine şöyle bir telkinde bulunuyor.

“Beni genel merkezden arıyorlar. Kurultayla ilgili düşüncelerimi ve tercihimi soruyorlar. Ben her birine, ‘biz Odunpazarı Belediye Başkanımız Kazım Kurt ne karar alırsa ve bize hangi tercihi gösterirse ona göre hareket edeceğiz’ diyorum. Bence ararlarsa siz de aynı şeyi söyleyin…”

Böyle bir keyfiyetten şöyle bir sonuç çıkmıyor mu? Yılmaz Büyükerşen, Kurultay’da ne yapacağını, kime oy vereceğini Kazım Kurt’a soracak ve ona göre karar verecek. Sinan Özkar’ın telkininden benim anladığım bu. Sinan Özkar, neden “biz Eskişehir’deki 14 kurultay delegesi olarak oturup, durum değerlendirmesi yapacak ve partimiz için en yararlı olacak şekilde karar alacağız. Kimse tereddüt etmesin, partinin geleceği açısından en iyi kararı vereceğiz” demez de, Kazım Kurt’un ismini öne çıkarmak için böyle bir söylem kullanır?

Nedeni belli dediğinizi duyar gibiyim.

Ama lütfen, siyasetin nasıl işlediği konusunda birilerine ders vermek niyetinde asla değilim. Ancak bir gerçeği de göz ardı edemiyorum. O da şu. Bir aday adayının (milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi) genel merkez tarafından aday olarak gösterilmesi, onun seçimi kazanmasının garantisi değildir. İş, seçim günü seçmenin elindeki mührü vuracağı parti ve isme geldiğinde çok şey değişir. Ve korkarım ki önümüzdeki yerel seçimlerde Eskişehirli seçmenlerin önemli bir kısmı, Yılmaz Büyükerşen’e oy verirken sahip oldukları güven duygusuna (Yılmaz Büyükerşen aday olmazsa) bu sefer sahip olmayacaklar.

O nedenle…

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’u, en geç 2024 yılında yapılacak yerel seçimlerde CHP’nin büyükşehir adayı yapmak için bu kadar dolambaçlı yollara girmeyin. Yılmaz Büyükerşen’i karşınıza almak demek, Eskişehir’i karşınıza almak demektir. Eskişehir’i 1999’daki haliyle alıp, 2020’de bugünkü durumuna getirmek ve birçok merkezde “Anadolu’nun en modern şehri” olarak anılmasını sağlamak, öyle çocuk oyuncağı falan değildir. Adamı gerer, adamı zorlar. Sol, sosyal demokrat ve hatta sosyalizm gibi gerdanlıklarla süslenerek başarılacak şeyler değildir bunlar. Başka meziyetler ister. Başka ufuklar, başka öngörüler.

Hepimizin derdi Eskişehir. Eskişehir’in sahip olduğu konumunu geliştirerek sürdürmesi. Eskişehir halkı bunun son derece farkında. Sırf bir takım taraftarlığı gibi, yanmaz yıkılmaz bir bağlılıktan geçmediğini biliyor. O nedenle 21 yıldır gösterdiği siyasi bağlılığını değiştirmekte en küçük bir tereddüt bile etmez.

Hiçbir şey çantada keklik değil. Hele Eskişehir asla değil…

Yavaş, yerler yaş…