Daha önce de söz etmiştim, hayatının önemli bir bölümünü dünyanın bir diğer ucunda geçiren bir Eskişehirli olarak, uzaklarda bile Eskişehir’le ilgili anılarım içinde hemen hiç silinmeyen birkaç anıdan biri sıcak sular, diğeri de Kalabak Suydu. Onun içindir ki, her Eskişehirli gibi benim içinden anlamı ve değeri büyüktür. Yalnızca severek içtiğimiz bir su olmasının yanında, Eskişehir’e has olması, sanki bize sunulan bir ayrıcalık, bir lütuf olmasıydı.

Son günlerde, yaklaşık 20 gündür ciddi bir sorun yaşanıyor. Eskişehirliler Kalabak Suyuna ulaşmak konusunda ciddi bir sıkıntı yaşıyorlar, susuz yaşayamayacakları için de, ya bin bir eziyetle suya ulaşıyor ya da başka marka sulara yöneliyorlar. Sıkıntının ne kadar süreceğini tahmin edememekle birlikte, bu kriz döneminde başka markalara yönelen Eskişehirlilerin, krizin bitmesinden sonra Kalabak Suları’na yeniden döneceklerine eminim. Sıkıntının ciddiyetinin bir diğer önemli göstergesi de, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yaptığı ön inceleme ve araştırma sonrasında ivedilikle ESKİ Genel Müdürünün istifası alması. Sorun gösterilmeye çalışıldığı kadar büyük olmasaydı Yılmaz Büyükerşen, genel müdürü görevden almazdı.

Gündemi takip ettiğimde görüyorum ki, bazı mecralarda şu görüş yüksek sesle dillendiriliyor, “Genel Müdür gitti, sıkıntı bitmedi.” Sıkıntının genel müdürün istifasıyla bitmeyeceğini, başta Yılmaz Büyükerşen olmak üzere herkes biliyordu zaten. Yılmaz Büyükerşen de bence, istifayı böyle bir beklenti içinde almadı. Belki de, genel müdürün sıkıntının atlatılma sürecinde yeterli performansı gösteremeyeceğini düşündü.

Evet ortada, bir sürü ihmalin sonucunda ortaya çıkan, belki geçmiş uzun yıllara dayanan kusur ve hatalardan ortaya çıkan bir sıkıntı var. Bunu görmezden gelmeye kalkmak ancak komik olur. Kimse de görmezden gelmiyor zaten. Bu düşüncem somut bir bilgiye dayanmıyor ama, kanımca kurum içi inceleme ve soruşturma genel müdürün istifasıyla sona ermiş değil. Devam ediyor olmalı. Zira görevden ayrılan genel müdür 2-2 buçuk yıldır bu görevdeydi. Kalabak Su Dolum Tesislerinin başında yıllar içinde farklı isimler yöneticilik yapmışlardı. En azından 10 yıl geriye gidecek bir inceleme-araştırma, belki de bir soruşturma yapılıyor olması gerekir.

Benim ilgimi çeken konulardan biri şu. Çeşitli haber, köşe yazısı, yorum ve bilgilerden öğreniyorum. Eskişehir’de son 10 yıl içinde 910 bin damacana piyasaya sürülmüş. Bunun 500 bini, 2016-2017 ve 2019 yıllarında alınmış. Eskişehirhaber.com sitesinde Hakkı Kutlu’nun yazısından öğrendim. 2016 yılında 200 bin, 2017 yılında 100 bin, 2018 yılında hiç alınmamış, 2019 yılında da 200 bin olmak üzere 500 bin damacana demek bu. Peki günde ortalama 65 bin damacana suyun satıldığı Eskişehir’de, en az 500 bin tarihi geçmemiş damacana var ise, nerede bu damacanalar? 500 bin tarihi geçmemiş damacana var ise, günlük 65 bin damacana satışı neden düzenli bir şekilde yapılamıyor? Son 4 yılda alınan 500 bin damacana nerede? Yoksa birileri onları sakladı mı? Gizlice toplayıp götürüp bir yerlerde imha mı etti? Eskişehir ve Kalabak Su Dolum Tesislerinin tarihi geçmiş damacanalara mecbur kalması için özel bir organizasyon mu hayata geçirildi?

Hayatımda komplo teorilerine hiç inanmadım. Dış güçler, dış mihraklar sözleri, bana hep itici geldi. Ancak son 4-5 yıl içinde 500 bin damacana değişimi gerçekleştirilmiş, yani piyasaya sürülmüş ise, bu 500 bin damacananın, belki bir kısmı hariç, büyük bölümünün ortalarda olmamasının bir nedeni olmalı. Mevcut durum benim mantığıma hiç mi hiç oturmuyor. İhmal vardır, kusur vardır elbette ama sanki başka bir şeyler de varmış gibi geliyor bana.

Ben de Eskişehir’de yaşayan ve Kalabak Su kullanan biri olarak ne yapacağım ya da ne yapıyorum? Krizin başlangıcına kadar Kalabak Su siparişi verdiğim market, şimdi bana büyük çoğunlukla 12 litrelik damacana olmadığını söylüyor ya, ben de önceleri, susuz yaşayamayacağıma göre, ne varsa onu göndermesini istedim. Değişik markalar geldi, her birinin değişik lezzeti vardı. Mecbur kullandım, içtim. Son günlerde, 12 litrelik Kalabak Su damacana yok ama 8 litrelik Kalabak pet damacana var, diyor. Onu kullanıyorum. Duyduklarım doğruysa sakalar 4 liradan satıyormuş. Market, kapıya kadar getirdiği için küçük bir fark koyuyor üzerine. O da çok önemli bir fiyat farkı çıkarmıyor ortaya. Bence yapılacak şey bu. Dünyanın sonu değil yani.

Ancak bu, Büyükşehir Belediyesi’ni ve ESKİ’yi eleştirmediğim anlamına gelmesin. Kalabak Su satışından yine Hakkı Kutlu’nun yazısından öğreniyorum, yılda 100 milyon TL’nin üzerinde bir gelir söz konusu. Böyle bir gelirin azalmasını ne ESKİ ister, ne Büyükşehir Belediyesi. Bir de geçimini Kalabak damacana su satışından kazanan sakalar var. Onlar da istemez. Ancak ortada bir gerçek var. Bu sıkıntının ortaya çıkmasında ihmali, kusuru belki de art niyetleri olanların tespit edilip, gerekenlerin yapılması, biz Eskişehirliler için de teselli olacak.