Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretimdeki 70 bin 385 okuldaki yaklaşık 19 milyon öğrenci ve 1 milyon 140 bin öğretmen 2022-2023 eğitim öğretim yılını tamamlayarak yaz tatiline girdi.

22 yılda 9 Bakan 17 eğitim sistemi değiştiren MEB’in eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları maalesef bu yılda devam etti.

OKUL VE DERSLİKLER YETERSİZ!

Bu öğretim yılında da ihtiyaç duyulan sayıda derslik ve okul inşa edilemedi. Birçok kentimizde bir okula birkaç okulu dolduracak sayıda öğrenci sıkıştırıldı. Eğitim adeta vardiyalı hale getirildi. İkili ve taşımalı eğitim sorunları devam etti.

Çocuklarımız sabah gün doğmadan uykusuz ders dinlemeye, akşamın geç saatlerinde evlerine dönmeye mahkum edildi.

ZORUNLU EĞİTİM LAFTA KALDI…

Örgün öğretimde kayıtlı 17 milyon 417 bin öğrenciden 232 bin 152’si örgün öğretimi terk etti.

İlkokul, ortaokul, lise yaşındaki 280 bin çocuk ise okullara hiç kayıt olmadı. Örgün eğitimden kopmalar arttı. MEB, bu çocukların takibini yapamadı.

Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 738 bin 198 sayısına ulaştı. Zorunlu eğitim lafta kaldı.

DERİN YOKSULLUK
Derin yoksulluk yaşayan veli ve öğrencilerin sorunları çözülemedi. Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamadı, çocuk istismarı anlamına gelen çocuk yaşta evlendirmeyi engelleyen adımlar yeterince atılamadı.

Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere kız çocukları ve kırsal kesimde yaşayan çocuklar açısından eğitime erişim konusunda yaşanan sorunlar devam etti.

Çocuk işçi sayısı arttı. Mesleki eğitim projeleri adı altında binlerce öğrenci örgün eğitimden koparılıp ucuz işgücü haline getirildi.

Bütçeden, Milli Eğitime ayrılan pay, bu yıl daha da düştü. Belirlenen bütçe,  eğitimin önem sırasında ne kadar arkalara itildiğinin de en güncel kanıtı oldu. Ülkemiz, çocuk yoksulluğu açısından OECD’ye üye 41 ülke arasında yüzde 22,4 oranıyla en yüksek yoksulluk oranına sahip ikinci ülke konumundan kurtulamadı.

ÖĞRETMENLERİN İTİBARI…

Dünyada Başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti'nde ülkenin geleceğinin mimarı olan eğitim emekçileri Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ayrıştırıldı, çalışma barışı bozuldu.

Öğretmenlerin ekonomik ve özlük hakları sınav ve kariyer odaklı hale getirildi.

Okullara kadrolu yardımcı personel atamaları yetersiz kaldı. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik karmaşası sürdürüldü.

ÖĞRENCİLERİN BESLENME SORUNU

2022-2023 eğitim öğretim yılının en dikkat çekici sorunlardan birisi öğrencilerin beslenme sorununa ilişkin oldu. Ana sınıflarında başlatılan kahvaltı takviyesi olumlu bir gelişme olarak gözlenirken, Türkiye’de çok sayıda öğrencinin okulda ücretsiz yemek yemeden günü tamamlama sorunu çözümlenemedi.

LAİK VE BİLİMSEL EĞİTİM

Türkiye’nin eğitim sisteminin en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaştığı iddiaları ve karma eğitimi ortadan kaldırma girişimleri ile ilgili söylemler giderek arttı.

Milli Eğitim Müdürlükleri ile Müftülükler arasında yapılan(Eskişehir dahil..) protokoller gereği okullara değerler eğitimi kapsamından imamların gönderilmesi ile tartışmalar tüm eğitim sorunlarının önüne geçti.

ELEŞTİREL DÜŞÜNME ŞART…

Eğitim öğretim devam ederken yaşanan deprem felaketi hepimizi üzüntüye boğdu. Deprem bölgesinde bulunan 12 bin 500 okulda; 4 milyona yakın öğrenci ve 210 bin öğretmen can ve mal kayıpları yaşadı. Doğal olarak eğitim öğretimde çok ciddi kırılmalar oldu.

Deprem felaketi ile artan eğitim öğretim sorunlarının, ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerinden ayrı ve bağımsız olmadığı bu öğretim yılında daha belirgin gözlendi.

Kuralları sürekli değişen küresel rekabet yarışında başarılı olabilmenin yolunun nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinden geçtiği; eğitim öğretim süreçlerinin öğrencilere çağın gerektirdiği eleştirel düşünme, analiz etme, sorgulama, öz yönetim, problem çözme gibi üst düzey becerileri kazandıracak bir yapıya kavuşturulması gerektiği çoğu kez yine unutuldu.

“OKUYORUZ DA NE OLUYOR ?”

 Önümüzdeki eğitim öğretim yıllarında, eğitimden gelecek adına umutlu beklentilerimiz  “Okuyoruz da ne oluyor?” umutsuzluğuna dönüşmemelidir. Bu nedenle eğitim alanındaki yenilikler, gelişmeler, çağdaş, laik ve kamusal öncelikli olarak ele alınmalıdır.

Nicelikle ilgili belirlenen izlemin tüm eğitim süreçlerine "nitelik" olarak yansıması ve eğitime duyulan inancın tazelenmesi; rekabet gücü yüksek bir ülke olma yolunda tercih değil zorunluluk olarak benimsenmelidir.