Merhabalar değerli müzik dostlarım, dergimizin bu sayısından itibaren her ay şarkıların hikayelerini anlatacağım sizlere. Bu sayıda hepimizin kulağında olan bir şarkıdan başlamak istiyorum. Müzikle yakinen ilgilenen ya da sosyal ortamlarda özellikle Türk Sanat Müziği çalınan yerlerde çokça duyduğumuz bir eserden başlamak istedim; Bu şarkıyı duyduğunuzda aklınıza gelen şeylerin çok dışında bir olaydan etkilenerek bestelendiğini göreceksiniz.

Üstat Osman Nihat Akın genel kültürel manada bilgili ve donanımlı biriydi. Geniş ansiklopedik bilgilerinin dışında kendine has nükteleri ile de kendine haklı bir şöhret kazanmış bir bestekardır. Çok sayıda klasik sanat müziği eserlerinin bestekarı ve güfte yazarıdır aynı zamanda.

Osman Nihat Akın uzun yıllar, o zamanki adıyla PTT (Posta-Telgraf-Telefon) kurumunun müfettişliği yapmıştır. Bir gün kendisine gelen bir görevlendirme ile PTT müdürlüğüne teftişe gidecektir. Daha önceki yazışmalardan ve gelen haberlerden de teftişe gideceği şubenin müdürünün eşinin hasta olduğunu duymuştur. Ertesi gün ilgili şubenin kapısına geldiklerinde müdür şaşırır ve panikler ama yapacak bir şey yoktur.

Şubenin hesap defterleri istenir ve teftiş başlar. Teftişin sonunda şube kasasında para açığı tespit edilir. Müdürün o andaki hal ve davranışları ile mahcubiyetini gören Osman Nihat Akın farklı bir şey olduğunu hissetmiştir ama bir açıklama gelmeyince müdüre; ‘’Sayım hatası yapmış olabiliriz, Mal Müdürünü de alın gelin bir de o saysın’’ der.

Böyle bir teklif alışılagelmiş bir şey değildir. Ama çaresizlik içinde Mal Müdürünü de çağırır ve kasa tekrar sayılır. Kasa tamamdır. Osman Nihat Bey teftişini tamamlar ve teşekkür ederek ilgili şubeden ayrılır. Şube müdürü olayı şaşkınlıkla izlemiş fakat hiçbir şey söyleyememiştir.

Aradan kısa bir süre geçmiştir. Osman Nihat Bey odasında arkadaşları ile otururken bir mektup gelir kendisine. Mektup teftiş ettiği şube müdüründen gelmiştir. Hemen açar ve hemen okur. Ağlayarak okur mektubu. Odasındakiler merakla sorarlar kendisine;

‘’Üstat neler oluyor? Kötü bir şey yoktur inşallah?

‘’Hayır yok yok… Sadece duygulandım biraz.’’

Odasında oturanlar Osman Nihat Beyi bu kadar duygulandıran mektubu kendilerine de okumasını isterler.

Üstat okumaya başlar;

‘’Osman Nihat Bey, o gün teftişte beni Mal Müdürünü çağırmaya gönderdiğinizde kasadaki eksik parayı kendi cebinizden tamamladınız, biliyorum. Ve haliyle kasa tamam çıktı. O gün hanımım çok rahatsızdı ve bende ilaç ve doktor parasını ödeyebilmek için kasadan para almıştım. Sonrasında derhal iade edecektim. Maalesef siz aniden geldiğiniz için bu mümkün olmadı.

Sizin ince ve hassas kalbiniz durumu anladı ki bana mesele yaşatmadınız. Bu yüzden size minnettarım.

Mektubun içinde de eksik olan para iadesi de vardır.

Bu durum kendisini çok etkilemiştir üstadı. Kısa bir süre sonra yıllık izne çıkar ve Bakırköy’de her zaman gittiği yerde elindeki kâğıda şu mısraları yazar;

Bir ihtimal daha var
O da ölmek mi dersin
Söyle canım ne dersin
Vuslatın başka alem
Sen bir ömre bedelsin

Sükût etme nazlı yar
Beni mecnun edersin
Vuslatın başka alem
Sen bir ömre bedelsin

Mekânın Cennet olsun üstat…

Bir sonraki hikâyede buluşmak üzere…