Bir masal anlatıyorlar bize… Her fırsatta, her kürsüde, her seçim meydanında aynı nakarat: “Sağlıkta çağ atladık.” Televizyon ekranlarından, billboardlardan yükselen bu sözler öyle bir tekrar ediliyor ki, sanki yüzbinlerce insan her gün hastane kapılarında sıra beklemiyor, sanki kimse randevu bulamıyor, sanki sağlık sistemi tıkır tıkır işliyor…

Peki gerçek ne?

Randevu Almak Piyango Çekmek Gibi

Bugün bir devlet hastanesinden randevu almak, neredeyse piyango bileti almakla eşdeğer. Sisteme giriyorsunuz: “Dolu.” Ertesi gün tekrar deniyorsunuz: “Dolu.” Aylar sonrasına bir boşluk bulursanız şanslısınız.
Bir MR, bir ultrason ya da basit bir poliklinik randevusu için üç ay, dört ay sonraya gün veriliyor. Acısı olan bir insan üç ay bekleyebilir mi? Hastalık üç ay bekler mi?
İktidarın “çağ atlattık” dediği sistem, vatandaşına ekran başında nöbet tutturuyor.

İlaçta Katkı Payı Vatandaşa Yük

Randevu çilesi bir yana… İlaç almak artık başlı başına bir mücadeleye dönüşmüş durumda. Katkı payları neredeyse reçete bedelini geçmiş. Her eczane ziyaretinde bir yandan devlete, bir yandan eczaneye ödeme yapılıyor.
SGK’nın ödeme listeleri daraltıldı, eşdeğer bahanesiyle pek çok ilaçta fark ücretleri vatandaşa yüklendi. Kronik hastalığı olan yaşlılar, emekliler reçetelerindeki tüm ilaçları alamıyor. Çünkü maaşları yetmiyor. İktidar “çağ atladık” derken, vatandaş ya ilacını eksik alıyor ya da borçla tedavi olmaya çalışıyor.

Üniversite Hastanelerinde Ameliyat İçin Para

Bir zamanlar bilimin, güvenin, kamusal sağlık hizmetinin sembolü olan üniversite hastanelerinde bile artık tablo değişti.
Bütçe yetersizliği nedeniyle hastalardan ameliyatlarda kullanılan malzemeler için “katkı payı” adı altında yüklü paralar isteniyor. Kalp ameliyatı olacak bir vatandaş, protez ya da stent için cebinden binlerce lira çıkarmak zorunda kalıyor.
Üstelik bu paralar çoğu zaman resmi faturaya bile girmiyor. “Malzemeyi siz almazsanız ameliyat yapılamaz” deniyor. Kısacası devlet, kendi vatandaşına açıkça “ya cebinden öde ya da ameliyatını beklet” diyor.

Özel Hastanelerin Kucağına Atılan Halk

“Özel muayeneleri kaldırdık” diyerek övündüler ama milyonlarca vatandaşı özel hastanelerin kucağına attılar. Kamu hastanesinde aylarca sıra beklemekten umudunu kesen vatandaş, mecburen özel hastaneye gidiyor.
Orada da “fark ücreti” adı altında neredeyse ikinci bir maaş bırakıyor. Bugün sağlıkta temel kural net:
Paran varsa hemen muayene, paran yoksa bekle, sürün, kaderine razı ol.

Gerçek Çağ Atlama: Vatandaşın Cebine Uzanan El

Bu mudur sağlıkta devrim?
Bu mudur çağ atlamak?
Vatandaşı çaresiz bırakıp “özelin kapısına git” demek midir başarı?
İlaç için katkı payı öde, randevu için aylarca bekle, ameliyat için cebinden binlerce lira çıkar… Sonra da çık televizyona, “Sağlıkta çağ atladık” de!

Unutmayın: Sağlık ticaret değil, en temel insan hakkıdır.
Ama bu düzende her şey gibi sağlık da artık parayla ölçülüyor.
Ve bu sistemde geçerli tek kural var:
Ne kadar para, o kadar muayene. Ne kadar para, o kadar tedavi