Perde açılır… Sahnenin ortasında kocaman bir sandık. Vatandaş sıraya girmiş, oy atıyor. Sandık doluyor, doluyor… Derken bir görevli geliyor, kapağı açıp içindekileri çöpe atıyor. Yerine koca bir damga basıyor: “KAYYUM!”

Halk şaşkın:
— Ee bizim oylar?
Görevli gülerek:
— Ooooy oy oy… Siz hâlâ sandığa inanıyorsunuz ha?

İşte Türkiye siyaseti, tam da böyle bir skeç artık.

İstanbul CHP İl Başkanlığı’na kayyum atanması konuşuluyor. Düşünün, halk kendi temsilcisini seçmiş, iktidar diyor ki:
— Kusura bakmayın, siz yanlış seçmişsiniz. Biz sizin yerinize doğru olanı atadık.
— E peki doğru olanı biz seçsek olmaz mıydı?
— Hayır, çünkü siz sürekli yanlış yapıyorsunuz!

Burası öyle bir ülke ki, belediye başkanından parti il başkanına kadar herkesin üzerinde görünmez bir yazı var:
“Her an kayyum gelebilir.”
Tıpkı otobüs duraklarındaki tabelalar gibi: “Saatler tahminidir, garanti değildir.”

İktidarın mantığı basit: Kayyum = Demokrasi Plus. Yani halkın iradesi halktan alınır, iktidara teslim edilir, sonra tekrar halka satılır. Tıpkı bedava olması gereken suyun faturalandırılması gibi.

Bir de utanmadan “halk için yapıyoruz” diyorlar. Yahu halk içinse bırakın halk kendi temsilcisini seçsin. Ama yok… Bu ülkede halk sadece kuyrukta beklemek için var: seçim kuyruğu, market kuyruğu, ekmek kuyruğu… Ama iş seçtiklerinin yanında durmaya gelince, hop kayyum!

Hani Levent Kırca’nın meşhur repliği vardı ya:
— “Vatandaş rahat etsin diye…”
İşte aynen öyle! Kayyumlar da vatandaş rahat etsin diye atanıyor. Ama öyle bir rahat ki, halk oturmuş zincire bağlanmış; zincir o kadar sıkı ki, nefes alırken bile gıcırdıyor.

Ve sahne kapanır… Arkadan bir ses duyulur:
— “Bu oyun halkın isteği üzerine değil, iktidarın isteği üzerine sahnelenmektedir.”

Perde…