Ben hatırlatıyorum: Tarihi kahramanlarımıza laf sokmak, tarih bilincini değil, sadece kendi bilgisizliğinizi açığa çıkarır. Atatürk’e laf eden, bir gün kendi tarih dersiyle baş başa kalır… ve o gün çok komik olur.

Yeni Şafak internet sayfasında bir yazı çıktı, sonra tepkiler üzerine internetten kaldırıldı. Yazının sahibi Aydın Ünal, Atatürk’ü hedef alıyor. Okudukça insanın aklına geliyor: “Böyle birini mi milletin tarihi kahramanını eleştirmekle görevlendirdik?” Ünal, yazısında Atatürk’ü şöyle tanımlıyor: "Askeri safahati vasatın altındaydı, risk almazdı, fikirleri özgünlükten uzaktı, kolektif çabanın ürünü olarak zafer kazandı."

Peki, gerçekten öyle miydi?

Çanakkale, Sakarya, Büyük Taarruz… Bunlar, yalnızca bir askerin değil, bir liderin, bir vizyonun ve bir milletin kaderini değiştiren tarihi dönemeçlerdir. Mustafa Kemal, hangi görev verildiyse, hangi zorlu koşulla karşılaştıysa, üzerine düşeni fazlasıyla yapmış; bazen kendi sağlığını, bazen de güvenliğini riske atarak halkının bağımsızlığı için mücadele etmiştir. Kudüs’ün işgali öncesinde ordu kumandanlığından istifa edip Viyana’ya kaplıcalara gittiği, Medine komutanlığını reddettiği gibi iddialar, küçük bir bağlam kaymasıyla abartılı hale getirilen rivayetlerdir. Filistin’deki askerî geri çekilme ise stratejik bir karar olarak değerlendirilmelidir; tarihi bağlamdan koparılarak “başarısızlık" ilan etmek, tarihi çarpıtmaktır.

İlginç olan, bu sözleri söyleyen kişinin geçmişidir: Aydın Ünal, bir zamanlar Cumhurbaşkanlığı metin yazarlığı yapmış, devletin en üst kademelerinde devlet dilini, stratejisini kaleme almış; ardından milletvekili olarak parlamentoda görev almış bir isimdir. Yani, siyasetin merkezinde bulunmuş, devletin en kritik karar mekanizmalarında yer almış bir kişi, şimdi Türkiye’nin en büyük tarihsel figürünü eleştiriyor. Bu durum, sadece tarih bilgisinin değil, tarihsel perspektifin de ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor.

Ünal’ın “fikirleri özgünlükten uzaktı" iddiası da dikkat çekici. Atatürk’ün fikirleri, bir dönemin değil, bir çağın sınırlarını zorlamış, bir milletin kaderini değiştirmiştir. Laiklik, bağımsızlık, çağdaş eğitim, modern devlet… Bunlar sadece tarih sayfalarında değil, bugün hâlâ yaşamaya devam eden değerlerdir. Müslüman bir halkı Batılılaştırmak, laikliği bir toplumda uygulamak, seküler bir toplum yaratmak gibi cesur ve köklü hamleler, dönemin şartlarında olağanüstü bir vizyon gerektiriyordu ve Atatürk bunu başardı. Ünal’ın iddia ettiği gibi “başarısız" mı? Eğer bu ülkede özgürce yaşamamız, kendi kimliğimizle var olmamız bir başarı ise, o başarı Atatürk’ ündür.

Unutulmamalıdır ki, tarih tek bir kalemin çizgisine sığmaz. Büyük zaferler kolektif çabanın ürünüdür, ama bu çabayı örgütleyen, stratejik kararları alan, cesaret ve vizyonla ileriyi gören kişi de Atatürk’ tür. Onu karalamaya çalışmak, sadece kendinizi küçük düşürür; milletin tarihine zarar vermez.

Ben hatırlatıyorum: Tarihi kahramanlarımıza laf sokmak, tarih bilincini değil, sadece kendi bilgisizliğinizi açığa çıkarır. Atatürk’e laf eden, bir gün kendi tarih dersiyle baş başa kalır… ve o gün çok komik olur.