Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü Hakan Cırıt göreve geldiği ilk günden beri adaletli uygulamaları, eğitimcilerle,  velilerde kurduğu doğru iletişim, kentimize yeni okulların kazandırılması için devletin diğer kurumlarıyla yaptığı başarılı diyaloglarla öne çıkıyor. Viktor Hugo ‘İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır’ der. Cırıt, yandaş sendikanın tüm baskılarına rağmen hep zor olanı seçiyor. Çalışanlarla ilgili adil kararlar veriyor. Göreve geldiğinde eski müdür Necmi Özen’in uygulamadığı mahkeme kararlarını uygulayarak, Milli Eğitim kurumunun itibarını korudu.  Gömleğinizin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz ondan sonrası hep yanlış gider. Cırıt ilk başta gömleğinin düğmesini doğru iliklediği için düğmeler hep doğru iliklenmeye devam ediyor.  Cırıt pandemi sürecini de çok iyi yönetti. Tüm okulların hijyen konusunda eğitime hazır hale gelmesini sağladı. İlimizde eğitimin bir an önce başlaması, çocukların okullarına kavuşması için tüm gerekli önlem ve çalışmayı yaptırdı. Eskişehir’in okulları maske, dezenfektan, siperlik üreterek halkına destek oldu. Cırıt, yaşanan salgın ortamında eğitim çalışanlarının da ellerini taşın altına sokmasını sağladı. Tüm yardım ve denetim ekiplerinde eğitimciler hep ön safta yer aldı. Pandemi sürecinde başarılı performans sergileyen tüm eğitim çalışanlarını kutluyorum. Bizlere dayanışmanın, paylaşmanın, insan sevgisinin önemini hatırlattıkları için başta Cırıt olmak üzere tüm eğitim ordusuna teşekkür ediyorum…

/////////////////////////////

TABİPLERDEN ÖNCE TECAVÜZCÜ TARİKATLAR KAPATILMALI

Ülkemiz uzunca bir süredir salgın hastalıkla boğuşuyor. Çok sayıda insanımız hayatını kaybederden, tüm Türkiye genelinde sağlık çalışanları kahramanlık destanı yazıyor. Devleti yönetenler büyük özveriyle görev yapan sağlık çalışanlarının tüm haklarını vermelidir. Onların morallerinin bozulmasına asla müsaade etmemelidir.  İşe gitmeden maaş alanlar, esnek çalışanlarla canlarını hiçe sayarak görevlerini yapan sağlık çalışanları asla aynı kefeye konmamalıdır. Onlara ayrı zam uygulanmalı. 3600 ek göstergeler ilk sağlık çalışanlarına uygulanmalı. Bugün birileri Türk Tabipler Birliğini kapatmak istiyor. Türk Tabipler Birliğinden önce Allah’a sirk koşan soytarıların şeyhlik yaptığı ve içerisinde tecavüzcü sapıkların cirit attığı tarikatlar ve yurtları kapatılmalıdır. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için ilk önce bu mikrop yuvaları kurutulmalıdır…

//////////////////////////////

AKINCI’YA İADE-İ İTİBAR

Attila Akıncı Eskişehir’in başarılı eğitim yöneticilerinden birisiydi. İlimizde yıllarca okul müdürlüğü yaptı.Çalıştığı okullarda disiplinli tavrıyla hep öne çıktı. İl Milli Eğitim Müdürleri yönetim ve disiplin zafiyeti yaşanan liselerde sorunu çözmeye kalksalar hep akıllarına Akıncı gelirdi. Bu liselere Akıncı’yı gönderip, bu zafiyeti onunla giderirlerdi. Akıncı 2017 Şubat ayında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile meslekten ihraç edildi. Ülkücü bir gelenekten gelen Akıncı’nın FETÖ ile bir bağlantısı nasıl olabilirdi? Zaten eğitim camiasında onu tanıyan hiç kimse bu FETÖ iddialarına asla inanmadı.‘Ekşi yemedim ki karnım ağrısın’ diyen Akıncı yaşadığı zor günlerde ‘hep dik’ durdu. Yaşadığı haksızlığı gidermek için hukuk mücadelesi başlattı. Akıncı,12 Ocak 2018 tarihinde yayınlanan KHK ile görevine iade edildi.Son KHK ile aklanan Akıncı 11 aylık mağduriyet sonrasında büyük sevinç yaşadı. Ancak yöneticilik görevi üzerinden alındı. Eski çalıştığı okulda öğretmen olarak görevlendirildi. Akıncı tekrar okul müdürlüğüne dönebilmek için hukuk mücadelesine devam etti. Ve bunda da başarılı oldu. Geçtiğimiz günlerde mahkeme kararıyla Fahri Keskin Fen Lisesi’ne müdür olarak atandı. Hakan Cırıt İl Milli Eğitim Müdürü olarak atandıktan itibaren kurumda mahkeme kararları uygulanmaya başladı. Cırıt sayesinde Akıncı gibi mağduriyet yaşayanlar yıllar sonra bile olsa haklarını kavuştu. Son kararla hak yerini buldu. Geçen bu sürede sadece Attila Akıncı değil, eşi, çocukları ve yakınları da bu mağduriyeti yaşadı. Çok acılar çektiler. Akıncı’ya iftira atıp, ailesiyle birlikte büyük acılar çekmesine neden olanlar, bu yaptıklarının hesabını nasıl verecekler?

///////

NOSTALJİ

//////////

CUMARTESİ HİKAYESİ

GELECEĞİNİ BİLİYORDUM ARKADAŞIM

Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu:
- Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim? “Delirdin mi?” der gibi baktı teğmen.
-Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma. Asker ısrar etti.
Teğmen:- Peki, dedi. Git o zaman. İnanılır gibi değildi. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar.
Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:
-Sana hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bak haklı çıktım. Bu zaten ölmüş.
-Değdi teğmenim, dedi asker hıçkırarak. Gene de değdi, çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için.
“Geleceğini biliyordum canım arkadaşım, diyordu arkadaşım… Geleceğini biliyordum!..”

///////

FIKRA

PAZAR AKŞAMI

Genç, güzel, üstelik oldukça dekolte kırmızı bir elbise giymiş bir kadın, Pazar akşamı gittiği bir pub da, bara doğru yürür.
Barmene yaklaşır, elleri ile barmenin saçlarını okşayarak:
“Bu barın sahibi sen misin ?” diye sorar.
“Hayır” der içi eriyen barmen, “Barın sahibi bizim patron…”
Genç kadın elini barmenin dudaklarına götürür ve öpmesine izin verir. “Patrona bir söyleyeceğim vardı…”
Barmen resmen erimiştir. Kendinden geçmek üzereyken sorar :
“Neydi patrona söylemek istediğiniz ?”
Kadın gülümser: “Kadınlar tuvaletinde ne tuvalet kağıdı var, ne sabun var, ne de havlu…”

//////////

ÇİVİ

“Bütün susturulmuşlar yada dilleri elinden alınmışlar, dünyaya gözleriyle söylerler söyleyeceklerini.” Murathan Mungan