Merhabalar değerli dostlar, herkese iyi bir hafta sonu diliyorum. Sağlık ve huzur dolu olsun. Malum, Pandemi neredeyse ışık hızıyla yayılıyor. Dikkat edelim de ışığımızı söndürmesin.

Bir başka ışığımız da çok kıymetli doktorlarımız, hemşire ve diğer sağlık çalışanlarımızdır. Normal insandan kat kat daha çok efor harcıyorlar. Bir yandan tehlikenin farkında olmayanlar, bir yandan tehlikenin farkında olup farkında değilmiş gibi yapanlar bir yandan da siyasetçiler, vallahi zor. Birlik olsalar ayrı bir dert, ayrı çalışsalar ayrı bir dert, tedavi etseler ayrı bir dert, etmeseler ayrı bir dert.

E zaten hayata geç başlıyorlar. Altı yıl fakülte üstüne bir de uzmanlık nereden baksan en az onbir koca yıl. Sadece ders çalışmak değil olay, bunun stajı var, nöbeti var, sınavı zaten var. Hayatının en güzel yıllarını verirler ve göreve başlarlar. Senin dilinin bile dönmeyeceği teknik bir sürü tabir, hastalıklar, hastalar. İşte bu andan itibaren, aslında sanatın en güzeli olan ‘’yaşatma sanatını’’ hayata geçiren sanatkârlardır doktorlar.

Azrail’in elinden alırlar en sevdiğini, ağzın açık kalır. Arabanın dörtlülerini yakıp hızla gidersin eşin doğum yapmak üzereyken doktorun yanına. Gece ateşlenir çocuğun panik halinde gidersin acile. Senin bir çocuğun vardır bakılacak ama sen gelene kadar onlarca çocuğa, kendi çocuğu gibi bakmıştır. Bazen medet umduğun bazen onurunu kırdığın kişidir doktor.

Hepimiz üniversite sınavlarına girerken tıp fakültesini kazanmayı gönlümüzden geçiririz. E ne de olsa tüm dünyada en çok tercih edilen meslektir doktorluk. Elbette ki her meslek emek ve çalışma gerektirir, çizgisi kalitesi mutlaka vardır ama doktorluk başkadır farklı bir prestij katar insanın hayatına. Kalabalıkta ‘’açılın ben doktorum’’ diye bir haykırış duyduğunuzda hiç itiraz edemezsiniz. Mesela ‘’doktora çıkmak’’ gibi bir deyim vardır dilimizde. Ne kadar özel olduklarının bir başka ifadesidir bu, öyle değil mi?

Son dönemde dünyayı kasıp kavuran virüs karşısında canları pahasına savaşan sağlık neferleridir doktorlar. ‘’Hocam işleri bu değil mi zaten yapacaklar?’’ diyenleriniz vardır içinizde. Elbette ki kendi alanları gereği, ettikleri yeminleri gereği, en önemlisi vicdanlarının sesinin gereği savaşacaklar. Tıpkı eğitim neferleri gibi, tıpkı silahlı kuvvetler mensupları gibi savaşacaklar. Ama ölmesinler, hele ki senin yüzünden ölmesinler.

Nasıl mı?

Ağzını açıp gezmezsen, hastalığı yaymazsan ölmezler. Ellerini yıkarsan hijyene dikkat edersen ölmezler.

Düzgün yönetirsen ölmezler. Ekonomini iyi yönetir insanları maddi sıkıntıya düşürmeyecek şekilde evde kalmalarını sağlarsan, ölmezler. İlkokuldan itibaren iyi eğitirsen çocuklarını o zaman iyi bir toplum yaratırsın. Kendine saygılı, çevreye ve topluma duyarlı nesiller gelir. O zaman kimse ölmez. Kendine saygısı olanın, insana saygısı olur. İnsana saygısı olanın doğaya saygısı ve topluma olan saygısı zaten kendiliğinden gelişir. O zaman kimse ölmez. Bilimin gerçekliğini öğretirsen kimse ölmez.

Doktorların uyarılarını dikkate alırsan kimse ölmez. Bilgiyi saklamazsan kimse ölmez. Birliklerini bozmayı değil desteklemeyi seçersen kimse ölmez.

Sağlıklı günlerde görüşmek üzere,