Son yıllarda yaşanan maden kazaları, maden aramaları, ve buna paralel tabiatın yok edilmesi binlerce ağacın kesilmesi ormanlarımızın tahribatı sebebiyle vatandaşlarımızın haklı direnişi nedeniyle madencilik konusu gündemimize oturdu.
Anadolu coğrafyası, zengin doğal kaynaklara ve önemli bir jeopolitik konuma sahip olduğu için eski çağlardan günümüze kadar birçok medeniyetin yanında Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi imparatorluk ve devletlere ev sahipliği yapmıştır. Anadolu’da altı yüzyılın üzerinde hüküm süren Osmanlı Devleti madenciliği, devletin yükselme döneminde uygulanan başarılı politikalar sonucu 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa devletleri ile rekabet edebilecek bir durumda olmasına rağmen 17. ve 18. yüzyılda dünyada ortaya çıkan gelişmeler sonucunda gerilemeye başlamıştır. Osmanlı Devleti madenciliği, 19. yüzyıldan sonra ve özellikle Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile başlayan dönemde madencilik sektörünü dolaylı ve doğrudan ilgilendiren nizamnamelerin yürürlüğe girmesi sonucunda, devletin yıkılışına kadar yabancıların ve azınlıkların kontrolünde kalmıştır.
Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan dönemde madencilik sektöründe Osmanlı Devleti’nden intikal eden eksiklik ve yanlışlıklar giderilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde uygulanan politikalar, çıkarılan birçok kanun ve düzenlemelerin yanında kurulan kurum, kuruluş, işletme ve fabrikalar ile madencilik faaliyetleri yeniden düzenlenmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan düzenlemeler sonucunda yeni maden yatakları keşfedilmiş, bilinen maden yataklarının rezervleri ve çeşitliliği arttırılmış, madenlerin üretiminde, ihracatında ve madencilik katma değerinde önemli artışlar sağlanmıştır.
Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan 1923 yılından 1938 yılına kadar olan on beş yıllık dönemde Ata’mızın önderliğinde madencilik sektörünün ülkemize çok daha faydalı hale gelmesi sağlanmıştır.
Eski çağlardan günümüze kadar madencilik faaliyetleri insanoğlunun hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Yeni keşfedilen her madenle bir çağ kapanmış bir çağ açılmıştır. Zengin doğal kaynaklara sahip olan Anadolu coğrafyası, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Zengin maden kaynaklarına sahip coğrafyamızda buna ait birçok kayıt mevcuttur.
1839 da Tanzimat Fermanının ilanıyla başlayan dönemde, madenleri mümkün olduğunca yüksek fiyatta satmak ve vergi almak şeklinde gelişmiştir. İlerleyen zamanda imtiyazlar sonucu madencilik sektörü yabancı azınlıkların kontrolüne geçmiştir. Bu da gelişmeye hiç fayda sağlamamış, ayrıca milli servetin israf ve ziyanına sebep olmuştur.
Osmanlı Devleti madenciliği, 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa Devletleri ile rekabet edebilecek madenciliğe sahip olmuştur. 18. Yüzyıldan itibaren toprak kayıpları başlamıştır; yaşanan idari, askerî ve mali bunalımlar her alanda olduğu gibi madencilik sektöründe de kendini göstermiş ve gerilemeye yol açmış. 19. yüzyıla gelindiğinde ise hemen her alanda çöküntü içine giren Osmanlı Devleti’nin dünyadaki gelişmelerden uzak kaldığı görülmüştür
Günümüzde Osmanlının son dönemini hatırlatan madencilik faaliyetleri bütün hızıyla sürmekte. Takip ettiğimiz kadarıyla yabancı ortaklı şirketler kananıyla doğa tahribatı düşünülmeden şeffaf olmayan, kar zarar hesabi yapılmadan madencilik yapıldığına şahit oluyoruz. Toprağın altından alacağınız madeni aldıktan sonra oranın tekrar eski hale gelmesi en az onlarca belki yüzlerce yıl alıyor. Birçok yerde çiftçimiz iş yapamaz hale geliyor.
Hemen hemen her gün vatandaşlarımızın, özellikle maden araması yapılan bölgelerde insanlarının direnişini görüyoruz. İnsanımız yaşadığı doğal ortamının bozulmasını istemiyor, tarlalarının maden sahası yapılmasını istemiyor. Onlarca yıl yaşadıkları, dedelerinden torunlarına kalan mirasın kaybolmasını istemiyor.
Geçen sene Erzincan İliç altın madeni faciası yaşadık Tahrip edilen doğamızın haddi hesabı yok, ülkemizin kazancını bilen yok, bu kadar tahribata değdi mi bilmiyoruz.
Kaz Dağları, Kirazlı, Alaplı, Ünye-Fatsa, İkizdere, Murat Dağı…Tabiatımızı tehdit eden projeler, ormanları günden güne yok etmeye devam ediyor. Sadece 2012 ile 2018 yılları arasında madencilik ve enerji ve diğer izinlerle beraber toplamda 271,449 hektar orman alanı yani 380 bin futbol sahası kadar alan yok edildi.
Eskişehir Beylikova da 694 milyon ton Florit Barit nadir toprak elementi keşfedildi. Bu madenlerin enerjiden savunmaya kimyadan cam ve seramik üretimine kadar geniş bir kullanım alanının olduğu yazıldı. Bunun çıkarılmasını işletmesini kendimiz yaparsak ülkemiz çok ciddi gelir elde edecek demektir. Böyle de olmalıdır. Bunlar güzel gelişmeler.
Elbette yeraltı zenginliklerimizi madenlerimizi çıkarmalı ve ülkemizin kalkınmasında kullanmalıyız. Bundan doğal bir şey yok. Yeter ki tabiatı tahrip etmeyelim, doğal güzelliklerimizi kaybetmeyelim.
Yeraltı yerüstü bütün varlıklarımızın gelecek nesillerimizin bize emaneti olduğunu unutmayalım.
Sevgiyle kalın