Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) her yıl, ülkelerin öğrencilerine nitelikli eğitim sağlamada hangi noktada olduklarını karşılaştırma olanağı sağlayan değerlendirme raporları yayımlıyor.

Bu yıla ait eğitim verilerinin yayımlandığı “Bir Bakışta Eğitim 2021”raporunda    “Eğitimde Fırsat Eşitliği ” ana yönelim olarak belirlendi.

Rapordaki verilerin incelenmesinden “kapsayıcı ve eşit koşullarda erişilebilir, nitelikli eğitimi sağlamak için”  ülkelerin gösterdiği çabalar hakkında birçok çıkarıma ulaşabiliyoruz.

FIRSAT EŞİTLİĞİNDE NEREDEYİZ?

Eğitimde fırsat eşitliğini büyük ölçüde sağlayan ülkelerdeki öğrenciler, ailelerinin sosyoekonomik düzeylerinden ve cinsiyetlerinden bağımsız olarak benzer düzeyde yaşama tutunma şansı yakalayabilirler. Birçok ülkenin eğitim sorunlarının başında gelen “eğitimde fırsat eşitliği” sorunu Covid-19 salgınıyla birlikte daha da derinleşti.

OECD eğitim raporu verilerinde, öğrencinin sosyoekonomik arka planı ve PISA’ da en yüksek başarı gösteren öğrenciler arasında olma olasılığı arasındaki ilişkiyi gösteren bir eşitsizlik göstergesi kullanılıyor.

Buna göre Türkiye; 43 ülke arasında en iyi performans gösteren öğrencilerin daha çok sosyoekonomik olarak avantajlı öğrencilerden oluştuğu ülkelerin başında geliyor.

EĞİTİM SÜREÇLERİNİN ÇIKTILARI…

Rapor verileri,Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin %41’inin ortaöğretim mezunu bile olmadığını gösteriyor..

Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı %32 iken OECD ortalaması %15. Türkiye, bu oranın en yüksek olduğu ülkeler arasında Kolombiya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor.

Türkiye, OECD genelinde yükseköğretimin bireysel maliyetinin en düşük olduğu ülkelerden biri olarak yer alıyor. Buna karşılık Türkiye’de yükseköğretimin getirisi oldukça yüksek. Ancak, yükseköğretimde, işgücü piyasasının talep ettiği becerileri karşılama konusundaki arayışlara dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü, Türkiye, yükseköğretim mezunu nüfusun istihdam oranının en düşük olduğu iki  OECD ülkesinden biri.

EĞİTİME ERİŞİM…

OECD raporu, öğrenci başına yapılan eğitim kurumları harcamasında ilkokuldan yükseköğretime kadar olan kademeler için OECD ülkeleri arasında en az harcama yapan ikinci ülkenin Türkiye olduğunu gösteriyor.

Özellikle ilkokul ve ortaokul kademesinde öğrenci başına yapılan harcamalar, OECD ortalamasının neredeyse üçte biri düzeyinde. Ancak, son dönemde Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcamaların yıllık ortalama %2,4’lük bir artış ile OECD ortalamasından daha yüksek bir oranda büyümesi sevindirici bir gelişme olarak gözleniyor.

Türkiye’nin eğitime erişim oranları açısından OECD ülkelerinden belirgin biçimde farklılaştığı iki kademe dikkat çekiyor. Okul öncesinde (3-5 yaş ) okullaşmanın en düşük olduğu OECD ülkesi durumundan kurtulamadık. Zorunlu eğitimin bir kısmına denk gelen 15-19 yaş aralığındaki bireylerin okullaşma oranının OECD ortalamasının gerisinde kalması ise bu yaş grubu için eğitime erişim konusunda sorunlar olduğunu gösteriyor.

ÖĞRETMEN İHTİYACI AZALIYOR MU?..

Türkiye, OECD ülkeleri arasında ilköğretim kademesinde zorunlu öğretim süresi en az olan 4. Ülke konumunda yer alıyor.

Türkiye’de görev yapan öğretmenlerin %18’i  30 yaş altında, %67’si 30-49 yaş arasında, %15’i ise 50 yaş ve üzerinde.

50 yaş ve üzeri öğretmen oranının OECD ortalamasına göre oldukça düşük olması, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin öğretmen ihtiyacının daha da azalacağına ilişkin önemli ipuçları sunuyor.

“YENİ BAKAN YENİ ŞÛRA !..”

20.Millî Eğitim Şûrası “7 yıl aradan sonra” 1-3 Aralık tarihleri arasında Ankara’da toplanıyor.

Şûra’nın temalarından birinin “Bir Bakışta Eğitim 2021”raporu ana yönelimine benzer şekilde “Eğitimde Fırsat Eşitliği” olarak belirlenmesi oldukça yerinde bir yaklaşım olmuş.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, LGS sınav raporları ile ÖSYM’nin YKS raporlarının hazırlanması ve yayımlanmasını sağlayan yetkilinin Mahmut Özer olduğu biliniyordu. “Başarısızlığımızı mı göstermek istiyorsun?” anlayışındaki bazı çevrelerin yoğun baskılarına rağmen bu raporları yayımlamayı sürdüren Sayın Özer’in, eğitim ile ilgili ulusal ve uluslararası tüm raporları dikkatle izlediğine eminim. Ancak, 1939 Eğitim Şurası’nın bile 13 gün sürdüğünü düşündüğümüzde, “üç günlük” bir toplantıda “Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği', ‘Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi' ve ‘Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi” gibi üç ana konu yeterince tartışılabilir mi ?  İşte bundan emin değilim…