GÖRÜNÜM

Benimle iletişim kuran bazı Anadolu Üniversitesi çalışanları, yeni Rektör Prof. Dr. Fuat Erdal’dan pandemi döneminde Açıköğretim Fakültesine alınan cep telefonları olayını araştırmasını istiyor. Aynı zamanda SODİGEM Müdürü de olan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Levent Eraslan’ın pandemi döneminde sınavlar zamanında Açıköğretim Fakültesi’ne 20 adet Samsung marka cep telefonu aldırdığı iddia ediliyor? Anadolu Üniversitesi çalışanları; “Bu cep telefonları neden alındı? Alınan bu cep telefonları ile öğrencilerin whatsapp gruplarına girildi mi? Bu telefonlar kimlere dağıtıldı? Yapılan bu işlemler yasal mı? Bu telefonlarla sosyal medyadan fake hesaplar açıldı mı? Bu telefonlar şu an ne amaçla kullanılıyor? Bu telefonların alınma talimatı ve nerede kullanılacağı ile ilgili kim talimat verdi? Bu telefonlarla ‘öğrencilerin kullandığı whatsapp gruplarına sızma yaparak;  kim kopya çekiyor bulacağız’ diyen Rektör Yardımcısı kim? Bu telefonlarla fake hesaplar açıldı mı? Bu hesaplarla algı yaratılıp, üniversitenin paylaşımlarına yorumlar yaptırıldı mı? Bu telefonlar SODİGEM’deki geçici işçilere de kullandırıldı mı? Bunların hepsi yapılmışsa, böyle bir uygulama tamamen yasa dışıdır.  Cumhuriyet Başsavcılığı, Açıköğretim Fakültesi parasıyla alınan telefonlardan açılan fake hesaplarla ilgili inceleme başlatmalı” diye tepki gösterdi.

Umarım hem Rektör Erdal hem de Cumhuriyet Başsavcılığı bu skandal iddiaları araştırır. Rektör Prof. Dr. Erdal, bir önceki Rektör Çomaklı tarafından Rektör Yardımcısı yapılan Levent Eraslan’ın sicil dosyasını mutlaka incelemelidir.  O’nun daha önceki görevlerinde aldığı disiplin cezaları hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Aldığı bu cezalar nedeniyle Eraslan’ın Rektör Yardımcısı olarak atanması yasal değilse; gereğini yapmalıdır.

/////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

AKADEMİSYENLERİN YENİ REKTÖRDEN BEKLEDİKLERİ

Anadolu Üniversitesi’nin yeni Rektörü Prof. Dr. Fuat Erdal bugün göreve başladı. İki gün önce Görünüm’de kaleme aldığım yazıda Benim yeni Rektörden beklentim bir önceki gibi ‘Rum köyü fethetmiş gibi’ muamele yapmamasıdır. 62 yıllık köklü bir geçmişi olan ve bir mezunu olmaktan gurur duyduğum üniversitemizin bahçesine halkın girmesine izin vermelidir. Bir önceki sokmuyordu. Kampüsün ‘bir cezaevi değil de, bilim yuvası olduğunu’ ortaya koymalıdır. Çomaklı döneminde ‘hiçbir nitelikleri olmadığı halde hemşeri ilişkisiyle getirilenleri’ geri postalamalıdır. Bir Eskişehirli olarak, Anadolu Üniversitesi’nin ‘tarihine, misyonuna ve değerlerine’ sahip çıkmalıdır” demiştim. Anadolu Üniversitesi’nde görev yapan akademisyen arkadaşlarım yazdığım bu yazı ile ilgili beni arayarak, onlarında yeni Rektörden beklentilerini sıraladılar. İşte akademisyenlerin Rektör Erdal’dan beklentileri;

“1- Açıköğretim Fakültesi Döner Sermayeden kaynaklanan gelirlerin yüzde 80’inin kesintiye uğrama sebeplerinden olan fütursuzca yapılan kampüs kamera ihalesi, yemekhane teçhizat alım ihalesi, AÖF yurt dışı tanıtım işleri incelenmeli ve akademisyenler başta olmak üzere kamuoyu aydınlatılmalı

2- Anadolu Spor Kulübünden yapılan harcamalar incelenmeli

3- Basın medya kuruluşlarında sıkça yer alan Uraysim Projesi incelenip varsa bir usulsüzlük kamuoyu bilgilendirilmeli.

4- Yine eski rektörün konakladığı lojman olarak kullandığı basında sıkça yer alan konukevi otel vasfından lojmana dönüştürülen yerde ödenen ücret nedir? Kamu zararı nedir? Tespit edilmeli

5- Yapılan iş ve işlemlerde devlet büyüklerinin isimleri kullanılmış mı? Talimatların nerden geldiği iddia edilmiş mi? Bakılmalı.

7-Üniversite Döner Sermayesi ve vakfından her ortamda kendini beyefendinin avukatı olarak tanıtan ve Ankara’da Külliyede bir bürokratın yakını olarak iddia edilen avukata ödenen ücretler toplamı nedir? Eskişehir’de ve üniversite bünyesinde bu kadar hukukçu varken bu avukatın özelliği nedir? Gerçekten beyefendinin avukatı mıdır? İncelenmeli ve gerekli üst birimlere bilgi verilmelidir.

7- Daha önceden sorunsuz ve uygun fiyatlarla Eskişehir’de bir turizm acentesinden alınan biletlerin Hiç bir sebep göstermeksizin Antalya’da bir firmaya verilmesi ve bu firmanın kestiği faturalar incelenmeli.

8- Görevi sadece rektörü korumak olan polis memuruna verilen sınav inceleme görevleri ve aldığı paralar incelenmeli. Usulsüzlük varsa Emniyet Genel Müdürlüğü ile paylaşılmalı.

9- Sicil dosyası ve teknik olarak atanması mümkün olmadığı halde atandığı iddia edilen Rektör Yardımcısı daha önce hangi suçtan ceza aldı? Ve şu an ne görev yapıyor, incelenip gereği yapılmalı.

10-Eski rektörün yakını ve hemşerisi olan ve doktorası olmayan bir şahsa kitap ve editörlük verilmiş mi? Verilmişse gereği yapılmalı.

11-Ankara da faaliyet gösteren eşantiyon firmasından hangi ürünler ne kadar fiyata alınmış ve nerelerde kullanılmış incelenmeli.

12-Erzurumdan getirip önce rektör yardımcısı sonra dekan yapılan akademisyenin hanımının ve yeğeninin Anadolu Üniversitesine alelacele alındığı doğru mu? Üniversiteler de kadro açmanın amacı ‘ilgili personele üniversitede ihtiyaç olduğundan kaynaklı olmaktadır’ diye bilinirken bahse konu akademisyenin eşine kadro açılıp alındıktan sonra neden Erzurum’da geçici görevle devam ettirildiği ve hangi görevlerin verildiği araştırılmalı.

13-Yine Erzurum’dan alelacele kendisi Turizm Fakültesine ve eşi Hukuk Fakültesine getirilen akademisyenler hangi akademik şartlarla alındığı incelenmelidir.” Umarım Rektör Fuat Erdal eski rektörle ilgili bu iddiaları araştırıp, gereğini yaparak, gömleğinin ilk düğmesini doğru ilikleyecektir. Bunu yapmadığı takdirde yanlış iliklemiş olacaktır. ‘Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse diğerleri de yanlış gider’ sözüyle sayın Erdal’ı uyarıyoruz…

Yukarıdaki bu satırları Görünüm’de 27 Haziran’da kaleme aldım.  Bu yazımın üzerinden üç hafta geçti. Umarım Rektör Erdal, kendisinden önceki dönemde yapılan yanlış işleri araştırıyordur. Bu olayların üzerine gitmek yerine üstünü kapatmayı tercih ederse selefi Çomaklı’nın durumuna düşer. Bizden uyarması.

/////////////////////////////////////////////////

SİYASETTE EN MAĞDUR EDİLMİŞ KİŞİ

1999-2004 yılları arasında Odunpazarı Belediye Başkanlığı yapan İsmail Haşim Ateş, Ali Babacan’ın Genel Başkanlığını yaptığı Deva Partisi’nin yeni İl Başkanı oldu. 2004’te ‘aday listelerinin bilerek veya bilmeyerek yetiştirilmemesi nedeniyle’ kazanacağı seçime giremeyen Ateş bence Eskişehir siyasetinde en mağdur edilmiş kişidir. CHP’den istifa ederek AK Parti saflarını katılan Ateş, 2009 yerel seçimlerinde AK Parti’den Odunpazarı Belediye Başkan aday adayı olmuştu. Ateş’i belediye başkanlığı döneminde tanırım.  Gerçekten çalışkan bir belediye başkanıydı. Odunpazarı’nda güzel izler bıraktı. Erman Gölet’i Başkan Yardımcısı yaptığı için Büyükerşen ile arası bozuldu. Hatta Meclis toplantılarında Başkan Büyükerşen; “İsmail aslında sen iyi çocuksun da; akıl hocan olacak; kafasına çift şapka takıp, şapkasından tavşan çıkaran biri var ya o seni yoldan çıkarıyor” diye hep Gölet’i eleştirirdi. Ateş yıllar sonra Erman Gölet’i Başkan Yardımcısı yaparak, ‘büyük hata yaptığını’ belirterek; “Bu konuda Yılmaz Hoca haklı çıktı” demişti. Ateş, belediye bünyesinde kurduğu şantiyede ürettiği kilitli parke taşlarıyla bölgesindeki halkı çamurdan kurtardı. İnşaat Mühendisi olan Ateş, makamında hiç oturmadı. Hep sahalarda hep sokaklardaydı. Yapılan işleri hep denetlerdi. Eğlenceyi, gezmeyi pek sevmezdi. Hayatı işi ile evi arasındaydı. Bazı haberler için ona evinin telefonundan ulaşıyorduk.  Siyasete DSP’de başladı. Sonra CHP, AK Parti şimdi de Deva Partisi. Ateş’in dört parti değiştirmesi onun yeni görevinde bir handikap oluşturabilir. Babacan’ın partisi, muhafazakar, liberal, milliyetçi ve sosyal demokrat oylarına talip. Hem solda hem de sağda siyaset yapan Ateş belki de Deva Partisi için Eskişehir’de biçilmiş bir kaftandır…

////////////////////////////////////

CUMARTESİ HİKAYESİ

“KUPALARIMI ALIN BANA STEPHAN'A
SARILABİLECEĞİM İKİ DAKİKA VERİN"

Franz Beckenbauer diye bir adam. Alman futbolunun yetmişli yıllardaki yakışıklı, başarılara doymayan, kazanmadık kupa bırakmamış futbolun imparatoru bir adam... Erken evlenmiş, üç çocuğu olmuştur. Oğlu Stephan'da başarılı bir futbolcudur, goller atmaktadır ancak babası kupalar kaldırmaktan stada gelip oğlunun maçını izleyememekte, onu alkışlayamamaktadır. Herkesin babası stat da olur ama Stephanın babası yoktur. Futbolu bırakınca Beckenbauer Alman futbolunun başına geçer ve yüksek başarılarına devam eder. Dünya şampiyonlukları vs. hepsini kazanırlar. Kırklı yaşlarını geçince Beckenbauer, o başarılı adam artık futboldan ayrılıp evine dönmeye karar verir. Stephan, onun kokusunu ilk defa babası kırkiki yaşına geldiğinde hissedebilir. Artık çok mutludur Stephan. Ailesiyle mutlu yaşamayı hayal eden Beckenbauer kısa bir zaman sonra oğlu Stephan'ın kanser olduğu haberiyle sarsılır. Amerika'dan Avrupa'ya bütün dostlarının sahiplenmesiyle oğlunu muayene ettirmediği doktor kalmaz. En son Fransa'da bir hastane merdivenlerini çıkarken Stephan merdivenlerde biraz bitkin, merdivenlere yığılır. Kendisini tutup kaldırmak isteyen babası Stephan'ın ağzından dökülen şu sözlerle sarsılır. Stephan, babasına; "Baba,biliyor musun, senin kaldırdığın o kupaları biz hiç sevmedik. Sen maçları kazanıp kupa kaldıracağın zaman annem televizyonun açık olduğunu fark ederse televizyonu kapatırdı. Biz senin kupalarını hiç sevmedik baba" der. Dünya futbolunun yıldızı, ‘bir sözü iki edilmeyen koskoca Beckenbauer Fransa'da bir hastane merdiveninde oğlunun sözlerine hüngür, hüngür’ ağlamaktadır.. Aradan geçen üç ay zarfında oğlu Stephan'ı kaybeder. (31 Temmuz 2005) O günlerde kimselerle görüşmek istemez bu futbolun devi. Kendisiyle konuşma fırsatı bulanlara şunu söyler; "Kazandığım bütün kupalarımı alın, bana, Stefan'a sarılabileceğim iki dakika verin" Stephan mücadeleyi kaybetse de, son günlerinde ona, “Baba, seni affettim” mesajını vermişti.

////////////////////////////////

FOTO ŞAKA

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Kazım Eskişehir kurultay delegesi bana oy verecek değil mi?

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt: Ben size oy verirsem, hepsi verir. Eskişehir’de mahalle delegelerini hep asker yazdığım için partinin kralı benim. Ben ne dersem onu yaparlar.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:  Güldürme beni Kazım. Eskişehir’in kralı Büyükerşen hiç senin dediğini yapar mı? Yakında korkarım karga kılavuzlarının gazına gelip; Midyat’a pirince giderken elindeki bulgurdan da olacaksın

///////////////////////////

FIKRA

YAŞLI TEYZE KORKMUŞ KÖPEK

Amerika'da 22 no'lu karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş. Bu aracı radarla incelemiş ve minimum 50 km. ile gidilmesi gereken yolda bu aracın tam 22 km./saatle gittiğini fark etmiş. Bu araba yolu tıkıyormuş ve aracı durdurup sürücüyü uyarmaya karar vermiş. Ve aracın peşinden gidip aracı durdurmuş, bir de ne görsün! Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze ve yanında da çok korkmuş bir köpek var.

Polisi görünce yaşlı sürücü: Polis bey çok mu hızlı gidiyordum diye endişe ile sormuş.

Polis demiş ki; Hanımefendi, hızlı değil aksine çok yavaş gidiyorsunuz ve bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km. hızla gidiyorsunuz.

Yaşlı teyze: Ama otoyolun girişinde 22 yazıyordu ve ben de bu hıza uymak istedim!

Polis: Teyzeciğim, o 22 otoyolun numarası. Bu yolda min. 50 km hızla gitmelisiniz.

Kadın ‘tamam, bundan sonra hızlanacağım’ demiş. Polis tam kendi arabasına giderken, gözü yine yanda oturan, korkmuş köpeğe kaymış ve sormaya karar vermiş sürücüye.

‘Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim? Bu yanında oturan köpeğin nesi var? Çok korkmuş gözüküyor, sanki dilini yutmuş gibi!’

Kadın şöyle cevap vermiş: Valla ben de anlamadım, 250 no'lu karayolundan çıktıktan beri böyle.

//////////////////////////

ÇİVİ

“Rüyalarınızı gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır.” Muhammed Ali Clay