TRT’nin Ödüllü Spiker ve Program Yapımcısı Yasemin Pamukçu Haberes Dergisi’nin 64’üncü sayısına konuk oldu. Yazarımız Cem Aksu ile keyifli sohbet eden Pamukçu; “ Spikerliği meslek edinmek isteyen herkesin öncelikle Türkçeyi çok iyi bilip, anadilimizin güzelliğini idrak etmelerini öneririm. Zaten sevince özeniyorsunuz” dedi.
Bize kendinizden bahseder misiniz? Nerede doğdunuz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
Güzel şehir İzmir’de doğmuşum ama düşününce bile beni gülümseten bu şehirde yaşamak, zaman geçirmek fırsatım hiç olmadı. Ne var ki ‘İzmirliyim’ demenin havasını da hep attım doğrusu. Babam subay olduğu için memleketin farklı yerlerinde görev yaptı ve ben de ilkokula Erzurum’un Kandilli köyünde başladım; sorası Ankara’ya kavuşup tüm öğrenimimi başkentimizde tamamlamak şansım oldu. Asker çocuklarının hayatı farklı duygularla doludur ve sonraki hayatlarına da sirayet eden izleri getirir. Şehir değişiklikleri, taşınma olgusu, kavuşma ve buluşmalar ve elbette ayrılıklar… Çok istediğim bir bölümü Hacettepe‘de okumak fırsatını da yakaladım. İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum.
Radyoculuğa nasıl başladınız? “Gece Kahvesi” programı nasıl başladı? Bu programın içeriği nasıldı?
Mezun olduktan sonra 1.5 yıl kadar bir kolejde İngilizce öğretmenliği yaptım fakat gözüm, gönlüm hep TRT de spiker olabilmek hayalinde idi. 1997 yılı sonbaharında açılan sınav ile hayatımın ilk en radikal kararını vermem gerekti. Başvuru ile atılan ilk adımı kazandığım sınavlar ve TRT stajyer spikerlik kurslarına katılma takip etti. Ardından gelen eleme sınavları ile kuruma girmeyi başardım. İlk işim Ankara Haber Merkezinde hava durumunu canlı yayında okumak oldu. Kısa bir süre sonra İstanbul televizyonunun bir müzik eğlence programı GECE KAHVESİ beni buldu. Birbirimizi bulduk aslında bence; çünkü üstüme biçilmiş bir kaftan gibi oturdu Gece Kahvesi bana, meslek yaşantıma. 3 yıl boyunca 3 ödül aldım TRT1 kanalının en sevilen Pazar gecesi yayını ile. Müzik, sohbet, yarışmalar, dramatik örgü içinde ilerleyen; tiyatro sanatçılarının da olduğu, kurulu bir orkestranın her daim bulunduğu, kafe ortamında geçen bir canlı yayın işi idi Gece Kahvesi. Yolda yürürken adımın bilinmeyip “AAA! Gece Kahvesi” denmesi benim yeni kartvizitim oldu. “Gece Kahvesi” Türk televizyonlarında tek ve eşsiz bir yayındır, diye bugün de iç ferahlığı ile söyleyebilirim.
Siz TRT ekolünün çok önemli ve çok başarılı spikerlerindensiniz. Bu başarıyı neye borçlusunuz? Başarılı bir spikerin çalışma şekli ve ya yöntemi nasıldır?
Ben sadece yetenek ile gelen başarıya inanmıyorum. Hangi işte olursanız olun yeteneği yanında iyi bir çalışma sergileyen birini, yalnızca yetenekli olandan ayırt edersiniz diye düşünüyorum. Bizim mesleğimiz ise deryalara dalmak gibi bir iş benim görüşümde. Ben bir televizyoncu olarak başladım mesleğime. 15’nci yılımda radyoculuğu öğrendim. 27 yılını idrak ediyorum mesleğimin. Hep araştırıp öğrenmem gereken konular olmasını sağlayan ise yine işimin ta kendisi. Bugün haber programından eğitim-kültür programına, yarışma programından müzik-eğlence programına kadar geniş bir yelpazede program sunumunu canlı yayın gibi kaygan bir zeminde emin adımlarla yapabilmeyi çalışmaya, sevmeye ve yılmamaya borçluyum. Çalışırken elbette elimdeki işin niteliği, konuk profilim beni yönlendiriyor. Her biri ile ilgili ön araştırma beni donatıyor ardından da sorabileceğim soruları hazırlıyorum. Çoğunlukla sohbet beni yönlendiriyor kimi konuk kısa yanıtlar veriyor. Kimisi uzunca anlatmayı seviyor. Bu noktada da spikerin becerisi devreye giriyor.
Spikerlik kendi alanında ayrışan bir meslek midir? Yani haber spikeri, spor spikeri ya da diğer alanlarda spikerlik farklı mıdır? Spikerlik ve sunuculuk aynı şey midir?
‘Spiker’ TRT de bir kadronun adı aslında. Biz spikerler kimileyin haber okuruz, bazen haber programı sunarız, bazen müzik yayını yaparız sunumlarımızla. Ama haber okuyanımıza ‘spiker’ denilmesi çok olağandır. Program sunanlara ise ‘sunucu’ denilmesi de bir o kadar doğaldır. Uzmanlık alanlarımız var tabii. Her ne kadar bunun altını çizmesek de, kimileri ama çok net bir ayrımdadır ‘spor spikeri’ gibi. O grup kendi arasında bile dallara ayrılıp uzmanlaşır. Ben 27 yılın birikimi ile spor hariç her alanda sunuculuk ve spikerlik yapabilecek donanımdayım. TRT AKADEMİ de müzik eğlence dersleri veriyorum. Örneğin; bu alanda biliniyor olmak ve tecrübemi mesleğe katılmak isteyen gençlerle paylaşmak beni çok mutlu ediyor.
Bu mesleğe yönelmek isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
Spikerliği meslek edinmek isteyen herkesin öncelikle Türkçe’yi çok iyi bilip, anadilimizin güzelliğini idrak etmelerini öneririm. Zaten sevince özeniyorsunuz. Tertemiz bir anadil kullanan her kimse takdir edesim gelir. Ama iş bununla kalmıyor tabii… Diksiyon hakimiyeti, ses kullanımı, metin değerlendirme becerisi, toplum önünde hitabet yeteneği, doğaçlama becerisi, etkin beden dili kullanımı gibi pek çok kavram üzerine çalışmaları gerekir.
Türkçeyi doğru konuşan biri olarak günlük konuşmalarda sizi rahatsız eden şeyler nelerdir? Doğru konuşma nedir? Bunun eğitimi nasıl olmalıdır?
Ben İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Gerçekten o dili iyi bilsem de hem günlük konuşmamda hem de işimin başında yabancı kelimeler kullanmamaya çalışıyorum. Kimileri kullandığı kelimeyi sırf o cümlede bir ‘hava atmaca’ olsun diye sıkıştırıyor ve çok gülünç bir cehalet örneği sergiliyor bilmeden. Hep bilmeden işte. Bilsek anadilde konuşmak bizi yüceltir bunu yapmayız. Yabancı dili öğrenmeyin demek değil bu. Bilin ama onu anadilde karşılığı olan bir kelime oldukça kullanmayın. Yaygın biçimde kullandığımız sosyal medya denilen o ağın da dil üzerindeki olumsuz etkilerinden kaçınmamız çok zor bunu biliyorum ama bir o kadar güçlü bildiğim ise Türkçe’yi sever ve çok iyi bilirseniz zaten bu tuzaklara takılmayacaksınız.
Günlük hayatta neler yapıyorsunuz? İlgilendiğiniz özel bir alan var mı?
Her gün düzenli olarak işimde olmak benim için en önemli görev. Bunun dışında Aden ve Aren’in annesi olmanın tatlı sevinci ile başım hala dönmekte. Evimiz, kızlarım ve küçük oğlum Bitter günlük yaşamda aksatmadan sorumluluklarımı bana anımsatıyor. Kendime vakit ayırmayı önemsiyorum ama bu sarmal içinde. Yürüyüş yapmak vazgeçilmez bir etkinlik benim için. Her gün mutlakalar arasında. Ve uzun yıllar Türk Sanat Müziği ile haşır neşir olmanın getirdiği bir merak da enstrüman çalmayı istemek oldu. Müziği başka açıdan yaşamak istiyordum. Ankara Radyosunun değerli ritim sanatçısı Halil Uğur Kutlu ile kesişti yollarımız ve bendir ile tanıştırdı beni Halil. Şu an boş zamanlarımın en sevdiğim işi bendir çalmayı geliştirmek.
Eskişehir’e hiç geldiniz mi? Neler söylemek istersiniz şehrimizle ilgili?
Eskişehir’ e geldim tabii… Çok güzel bir kent. Kavuştuğu modern çehresi ile genç nüfusa ev sahipliği yapıyor olması da ayrıca kıvanç verici. Bulunduğu stratejik noktada tarih boyu hareketliliği ile bildiğimiz Eskişehir’imizin çağdaş, Atatürkçü gençler ile çok daha renkleneceğine inanıyorum.