Süreyya Özkefe, 1938 yılının 9 Mayıs’ında Mustafa ve Zekiye çiftinin ilk çocukları olarak Eskişehir’in İhsaniye Mahallesinde iki katlı bahçeli kerpiç bir evde dünyaya gözlerini açtı.

Özkefe çifti 1941yılında Vehbi, 1950 yılında Selma adında iki evlat sahibi daha oldu.  Üç kardeşin en büyüğü olan Süreyya yürümeye başlar başlamaz evdeki yuvarlak nesnelere iki ayağı ile de vurmaya başladı…

Öyleki biraz büyüdüğünde sıçrayarak odalardaki ampulleri kafasıyla patlamaya başlayınca babasından ilk dayağı yedi. Büyüdükçe içindeki futbol tutkusu bütün benliğini sarmaya başlamıştı…

Baba Mustafa Özkefe, çocuğunun bir an önce meslek sahibi olması için onu TCDD Çırak Okulu’na verdi. Ancak küçük Süreyya’nın futboldan başka bir düşüncesi yoktu…

***

Küçük yaşlarda dahi güçlü bir fiziğe sahip olan Süreyya’ya, Allah futbol yetenekleri konusunda son derece cömert davranmıştı.

Çabuktu, cesurdu, süratliydi. Her iki ayağını da mükemmel kullanabilmekteydi…

Oyun içindeki güçlü sezgileri, çabukluğu ve taymingi onu diğer arkadaşlarından farklı kılan özellikleriydi…

Küçükken evde sıçrayarak kırdığı ampuller onun hava hakimiyetine büyük katkı yapmıştı.

Mahalle aralarındaki arsalarda top peşinde koşarken bir anda kendini Işıkspor forması altında buldu…

Kim bilebilirdi ki; 1958 Yılında Işıkspor’da başlayan resmi sporculuk serüveninin, sonraki yıllarda onu ülke futbolunun zirvelerine taşıyacağını?

***

Işıkspor’da gösterdiği yüksek performans amatör liglerin çok üzerindeydi. Anadolu futboluna karşı genelde miyop olan milli takım yetkilileri Süreyya’yı görmezden gelemedi ve ona ilk kez Bulgaristan karşısında Ay yıldızlı formayı verdiler…

Genç Milli Takımla Sofya’nın 60 bin kişilik Vasilevski Stadı’na çıktığında Bulgar forvetleri karşısında ördüğü duvar onu gelecekte A Milli takıma kadar taşıyacaktı….

Artık sıçrama zamanı gelmişti. Onlarca transfer teklifi arasında Ankara Demirspor yöneticileri elini çabuk tutarak Süreyya’ya Ankara’nın Mavi lacivertli formasını giydirdi…

Ve genç futbolcu 1959 yılında günümüzün Süper Ligi olan Türkiye 1. Ligi’nde yıllar sürecek olan kariyer yolculuğuna ilk adımı atmış oldu…

***

Süper Lig’in daha ilk sezonunda Ankara Demirspor savunmasının geçilmez santrhafı olan genç futbolcu Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi Türk futbolunun önde gelen takımlarının radarına da takılır…    

Ancak dönemin efsane başkanlarından “Baba Hakkı” olarak bilinen Hakkı Yeten, diğer kulüplerden çabuk davranarak 20 bini peşin, kalan 20 bin lirayı da taksitlerle ödeme koşuluyla 40 bin lira karşılığında onu Siyah beyazlı yapar…

Süreyya Özkefe’nin, futboldaki zirve yürüyüşü Beşiktaş’la başladı…

1961-1962 sezonundan itibaren Beşiktaş formasıyla aralıksız 9 yıl sürecek başarılarla dolu birliktelik önemli şampiyonlukların ve başarıların da habercisi oldu… 

***

Es Es’le ikinci bahar

1969-70 sezonunun sonunda 9 görkemli yılın ardından Beşiktaş kariyerine nokta koyan milli futbolcu o sıralarda liglerde fırtına gibi esen doğduğu kentin takımı Eskişehirspor’a gelir...

Milli futbolcu geliş öyküsünü bir röportajında şöyle anlatmaktadır; “Eskişehir benim doğduğum, büyüdüğüm, yetiştiğim yerdi. Annemin babamın memleketiydi…

Karabükspor’un 150 bin lirasını reddederek Eskişehirspor’un 120 bin lirasını hiç düşünmeden kabul ederek 1970-71 sezonundan itibaren Siyah kırmızılı formayı giydim…”

Ve o dönemin muhteşem kadrosunu ise şu sözlerle tanımlar; “Eskişehirspor Abdullah Gegiç’le olağanüstü bir jenerasyon yakalamıştı. Savunmada ülkenin en iyilerinden İsmail Arca ile müthiş bir uyum yakalamıştık. İlhan, Abdurrahman, Faik hem defans hem de ofansif özellikleri olan benzersiz oyunculardı…

Hele bir orta sahamız vardı ki; dönemin spor yazarları onları öve öve bitiremezdi. Kamuran, Vahap ve Koko Burhan gibi bir üçlü her takıma nasip olmaz. Onlar futbol topunu dünyanın en usta heykeltıraşları gibi işler, her maçı bir sanat konserine dönüştürürlerdi…

Forveti anlatmaya gerek yok. Nihat, Fethi, Ender, Halil ile savunmalar baş edemezdi.  En büyük şansım son demlerinde onlarla aynı takımda oynamak oldu. İtiraf etmeliyim ki, bu arkadaşlarımla futbolda ikinci baharımı yaşadım…”

Eskişehirspor’la 1 Türkiye Kupası, 1 Süper kupa (Cumhurbaşkanlığı Kupası)kaldıran Süreyya, İspanyol devi Sevilla’yı UEFA Kupası’ndan saf dışı bırakan takımın en önemli oyuncuları arasında yer aldı…

Rüya gibi geçen her büyük kariyerin mutlaka bir sonu vardı.  

Beşiktaş’ın, Eskişehirspor’un ve Milli Takımın büyük yıldızı   1971-1972 sezonun sonunda geride başarılarla dolu, görkemli bir mazi bırakarak futbola veda eder ve Eskişehir’e yerleşir…

Her ne kadar meşin yuvarlaktan yıllar önce kopmuş olsa da o yılları yaşayan bütün sporseverlerin gönlünde ve futbol tarihinin sararmış yapraklarında bir Süreyya Özkefe sevgisi bugün bile hâlâ bütün canlılığı ile yaşamaktadır…  

  

Milli Takım kariyeri

Süreyya Özkefe’nin Ay yıldızlı forma ile ilk tanışması Genç Milli Takım’la olur...

O yıllarda Anadolu’dan bir futbolcunun Genç Milli Takım’da yer alması bir futbolcu için büyük bir ödül olarak görülürdü...

Mevcut yeteneklerini her sezon daha da geliştiren, şimdiki tabirle sürekli üzerine koyarak giden Süreyya, yalnız Genç Milli Takım formasıyla yetinmedi….

Sırasıyla Ordu Milli, Ümit Milli Takım ve en büyük ideali olan A Milli Takım’ın da aranan oyuncusu oldu.

1960 yılında düzenlenen Dünya Ordular arası futbol turnuvasında şampiyon olan Ordu Milli Takımı’mızın bu başarısında savunmadaki son derece başarılı performansıyla önemli rol oynadı…

Süreyya Özkefe, 11 kez Genç Milli, 9 kez Ordu Milli, 5 kez Ümit Milli ve 13 kez de A Milli olmak üzere toplam 38 defa milli formayı giydi.

Kazandığı Kupalar

Süreyya Özkefe futbol yaşamı boyunca önemli başarılar ve şampiyonluklar yaşadı.

Beşiktaş formasıyla 1965-66 ve 1966-67 sezonlarında 2 kez Süper Lig Şampiyonluğu, 1967 yılında 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası (Süper Kupa), 2 kez Türkiye Spor Yazarları Kupası kazandı…

Eskişehirspor forması ile 1970-71 sezonunda 1 Türkiye Kupası ve 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası sevinci yaşayan Özkefe, ayrıca Ordu Milli Takımı ile 1960 yılında kazanılan Dünya Şampiyonluğunun gururuna da ortak oldu.