İstanbul’da, Boğaziçi’nde,

Bir fakir Orhan Veli’yim;

Veli’nin oğluyum,

Tarifsiz kederler içinde. (s.74)

***

Bir uzman olarak değil de, bir okur gözüyle onlarca kitap hakkında hem gazetede, hem dergide yorumlar yaptım.

Elimde “Orhan Veli”nin “Bütün Şiirleri” adlı kitabındaki şiirler arası seyahatte elbette tek tek yorum yapılabilirim ama bir şiir kitabının nasıl yorumlanması gerektiğinin şaşkınlığı içinde yazının başına geçtim.

Bir de baktım; duru, tertemiz bir dille yazılan Orhan Veli şiirlerinden oluşan bu âlemde yazılmayı hak eden anlatılması zor, anlam yüklü o kadar çok mısra varmış meğer. Tıpkı üstadın şiirindeki gibiyim.

Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epice yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum. (s.60)

***

Türk toplumu, her alanda “Cumhuriyet”le gelen değişimleri ve yenilikleri yaşarken edebiyat da bundan nasibini alır. Birden eskilerin “eciş bücüş” dediği türden tuhaf, garip şiirler yazan genç şairler türer. Vezinsiz, kafiyesiz, ahenksiz şiirler…

Osmanlı mirası divan şiiriyle yetişmiş kalem başları bu genç şairlerle alay etmeye başlar.  Kendi yazdıklarının geçerli kalıplara uyması için cümle yapısının bozulmasını normal karşılayanlar, gönülden geldiği gibi halk diliyle yazılanları yadırgarlar.

Ne demekti Hiçbir şeyden çekmedi dünyada/Nasırdan çektiği kadar” tarzı şiirler yazmak.

Ne demekti ancak kahvehane sohbetlerinde söylenecek “Cep delik cepken delik / Yen delik kaftan delik / Don delik mintan delik / Kevgir misin be kardeşlik?” türünden muhabbetleri şiirin kutsal mekânlarına taşımak!

***

“Üstün zümre”nin aruz ölçüsü, kafiye ve ahenkle, aynı ifadeler ve kalıplarla sevgili, padişah, sadrazam, meyhane öğeleriyle inşa edilmiş şiir anlayışına hiç mi hiç uymuyorlardı. Kafalarına geldiği biçimde, konuşurcasına yazan bu gençler yadırganıyordu.

Onlar küçük insanları, küçük yaşam parçalarını şiirlerine taşıyorlardı. Altlarında aynı eyer, aynı tay; / Seferi aynı köye herkesin” diyerek halkın içinden olduklarını haykırıyorlardı.

Özellikle üç tanesi, yazdıklarına “garip akımı” gibi banal (!) bir isim uydurmazlar mı?

Edebiyat dünyasında büyük tartışma yaratan bu üç genç şair Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat’tı.

Onlar, mısralarına sıradan şeyleri taşıyarak şiirin konu alanını genişlettiler, edebiyatı uçsuz bucaksız bir alanda kalem oynatılacak hale getirdiler. Türk şiirini bambaşka bir gökyüzüne taşıyarak soluk almasını sağladılar. Kendilerinden sonra gelenlere de enfes bir miras bırakmış oldular.

En bilineni de Orhan Veli Kanık oldu.

***

Orhan Veli Kanık 1914 yılında İstanbul‘da dünyaya geldi. İlkokul çağında başlayan edebiyata aşk düzeyinde olan ilgisiyle küçük yaşta yazmaya başladı. Lise yıllarında tanıdığı Oktay Fırat ve Melih Cevdet Anday ile arkadaş oldular. Birlikte “Sesimiz” adlı bir dergi çıkartarak Türk şiirinde yeni bir döneme imza attılar. Orhan Veli şiirleri bundan sonra yaygınlaşıp okurlarının beğenisini kazandı. 1941’de birlikte yayınladıkları “Garip” adlı kitap adlarının duyulmasını ve şöhrete ulaşmalarını sağladı. Bundan sonra adları “Garipçiler” olarak anılmaya başlandı.

Orhan Veli, hece ve aruz ölçüsünden uzak durarak, sade ve halk diliyle yazdığı eserleriyle ilk önceleri çok eleştirilse de bir süre sonra sevildi, büyük bir hayran kitlesine sahip oldu.

Orhan Veli, 14 Kasım 1950 yılında, daha 36 yaşındayken hayatını kaybetti.

Eski kalıplara göre yazdığı iki şiiri, Refik Fersan ve Suphi Ziya tarafından bestelenmişti. Bazı şiirleri de Cem Karaca, Edip Akbayram, Timur Selçuk ve Levent Yüksel gibi ünlü isimler tarafından bestelendi ve okundu.

***

Aslında Orhan Veli’yi hiçbir akıma tam oturtulamayan bir şair olarak da gören çoktur.

Bana göre Orhan Veli, mısrasal ilişki kurduğu İstanbul, deniz, martı, karides, balık, ıstakozla bezediği düşsel dünyasında kendi ruhunu da beslemiş;

Üstüne çocuksu bir masumiyet ve yaşadığı bir tutam yalnızlığı da ekleyerek yaşama ve insanlara daha güçlü ve daha sıcak sarılmayı başarabilmiş;

Can alıcı şiirleriyle de okuyanın, yaşamı ve insanı iliklerine kadar hissetmesini sağlayabilmiştir.

Fazla söze gerek yok; hadi bakalım!

Şiir okumayı seviyorsan, Orhan Veli en yakın kitapçıda sizi bekliyor.

***

Uyuşamayız yollarımız ayrı;

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;

Senin yiyeceğin kalaylı kapta;

Benimki aslan ağzında;

Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.

Ama seninki de kolay değil, kardeşim;

Kolay değil hani,

Böyle kuyruk sallamak tanrının günü. (s.136)