Jeopolitik bilimi, kelime anlamıyla ülkelerin bulunduğu konum ile o ülkenin toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasal durumunu, bunların getirisi olarak askeri, iç ve dış politikasını inceleyen bilim dalıdır.

Ülkemizin jeopolitik durumunu kısaca hatırlatalım. Ortaokul ve lisede bu dersler anlatılmıştır ama bir kez daha göz gezdirmekte fayda var.

Ülkemiz, dünyanın en önemli petrol rezervlerine sahip olan Orta Doğu ve Hazar Havzası ile önemli deniz ulaştırma yollarının kavşağında bulunan Akdeniz Havzası içinde yer alır. Karadeniz Havzası ve Boğazlar, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’nın oluşturduğu coğrafyanın merkezinde bulunmaktadır. Çanakkale ve İstanbul Boğazları tüm dünya için çok büyük öneme sahip geçiş noktalarıdır. Kıtaları birbirine bağlayan dünya üzerindeki sayılı boğazlar ülkemizde bulunmaktadır. Yani Asya ülkelerinin Avrupa’ya, Avrupa ülkelerinin de Asya’ya çıkış kapısı Türkiye’dir. İşte bu durum ülkemizin jeopolitik konumunu çok çok önemli kılmaktadır. Böyle önemli bir coğrafi konumda olan bir ülkenin dostu kadar düşmanı da mutlaka çok olacaktır. Zaten Atamız ’da Gençliğe Hitabe ’sinde ‘’dâhili ve harici bedhahlar’’ dan bahsetmişti.

Yani düşmanından… Hem içteki hem dıştaki düşmandan.

Bu dönemde savaşlar artık topla tüfekle olmuyor. Her şey gizlice ve sinsice adım adım yapılıyor hem de çok büyük bir planla. Plan öyle bir işliyor ki farkında bile değilsin. Ne mi oluyor? Önce milli benliğimizden, yani bizi biz yapan değerlerden uzaklaştırıldık. Hem de hiç farkında olmadan sinsice. Daha düne kadar dostça kapı komşuluğu yapanlar bugün düşman oldu birbirine. İnançlar ve değerler farklılaştırıldı sinsice. Oysaki aydınlar bizi uyarmadılar mı? Yazmadılar mı sayfa sayfa? Uyarıları dikkate almadık. Çünkü okumayı unutturdular bize, sinsi medya oyunlarıyla. Topraklarımız satıldı parsel parsel, savaşıp alacak cesareti olamayanlara. Hem de bunu bizdenmiş gibi görünenler yapmadı mı? Çayına kattığın şekerden çorbana katık ettiğin ekmeğine kadar satıldın hem de sinsice. Çanakkale’de canını senin için vermiş dedene ne diyeceksin yarın? Demez mi sana ‘’ey oğul tek bir mermi bile sıkamadınız mı?’’

Dünyanın en güçlü tarım ülkelerinden biri olan biz şimdi dışarıya muhtacız. Verimli topraklar satılıyor. Bir incele. Mesela bak bakalım Harran Ovası’nı kim almış?

İstanbul Boğazının en güzel yerleri satıldı. Kime mi? Bir araştır bakalım kime satılmış?

Kim satmış peki?

Sen sattın!

Farkında bile değilsin. Satarken bir de alkışladın. Alkışlarken sofrana zam geldi. Artık kiloyla alıp yemeden ziyan bile ettiğin her şeye gramla ya da taneyle ulaşıyorsun.

Askerden gelmiş oğlun iş arıyor değil mi? Ama dış güçler mahvetmiş her şeyi? Fabrikalar küçülmeye gitmiş. Küçülemeyen kapatmış.

Peki kim bu dış güçler? Dış güç dedikleri, sendenmiş gibi görünen ama seni senden alanlardır. Sen burada canını verirken canına can katanlar dış güçler.

Sağlık sistemin çökmüş. Eğitim zaten fiyasko. Sınavlar şaibeli.

Ya hukuk sistemi? Hani adalet? Adaletsizlik karşısında sessiz kalıyorsan o zaman sende haksızlık yapanın tarafını tutuyorsun demektir.

Toplumsal saygı kimsede yok. Kadınına değer vermiyorsun. Kabalıkta Avrupa birincisisin. Ya sanat. Sanat mı; o da ne?

Nereden baksan, nasıl baksan hiç tutar yanı yok. Ne acı ki herkes bir vesile ile yurt dışına kaçmaya çalışıyor. Kendi ülkende değersizsin çünkü.

Dosta güven düşmana korku veren bir ordu var mı halâ? Merak ediyorum.

Ya cemaatler?

Bak işte farkında mısın? Topla tüfekle alamayacakları her şeyi sen kendi elinle veriyorsun.

Elinden kayıyor güzel ülken.

Bugün varsın, yarın da olman için silkelenmekte fayda var. Geriye dönüşü çok zor olmadan yüzünü döndür Atatürk’e.

Muhtaç olduğun kudreti nerede bulacağını biliyorsun.

Jeopolitik durumunu ve önemini anladın mı şimdi?