Ekim ayı... Kimine göre bayram, kimine göre sancı ayı. Cumhuriyet sevdalıları için umutların tazelendiği bir ay.

Cumhuriyet düşmanları içinse bir türlü geçmek bilmeyen bir ay.
Aslında onların işi kolay. Ne düşünecekleri, ne söyleyecekleri belli. Yılın on iki ayı aynı nakarat, aynı ezber.
Zor olan bizde. Nereden başlamalıyız, nasıl anlatmalıyız?
Çünkü karşımızda sadece cehalet değil, kendi cehaletinden bihaber bir kitle var.
Ne desek yankı bulmuyor, ne göstersek görünmüyor.
Ama yine de, yılmıyoruz.
Çünkü biz biliyoruz ki; Cumhuriyet bir günde kurulmadı, bir günde de anlatılamaz.

Mesela bu ay göreceğimiz tabloyu şu şekilde anlatmaya çalışsam eksik kalmış sayılmam sanırım?

Bir köşede süslenmiş caddeler, çocukların ellerinde bayraklar, gözlerinde sevinci görürken diğer köşede, o meşhur homurtuları duyacağız.
“Ne gerek var bu kadar tantanaya?” diyecek birisi.
“Ekonomi kötü, bayram mı kutlanırmış?” diyecek öteki.
Oysa onların asıl derdi ne ekonomi ne de gürültü. Onların derdi; bu milletin hâlâ dimdik durabilmesidir. Çünkü onlar, başı dik bir halktan hep korktular. Cumhuriyet sevdalıları ise yorgun ama inatçı.

Bizler için gurur ayıdır Ekim.

Bayrağını gökyüzüne çekerken heyecanla titreyen ellerin gururudur.
Marşını söylerken boğazı düğümlenenlerin gururudur.
Ve hâlâ anlamayanlara inat, her yıl yeniden anlatmaya çalışanların gururudur Ekim.

Bir garip telaş alır bazılarını Ekim gelince.
Sanki her sene aynı takvimi açmak onlara dokunur.
Radyoda ya da televizyonda “Cumhuriyet” kelimesi duyulur duyulmaz sesini kısarlar.
Bir köşe yazısında “Atatürk” geçer, hemen sayfayı çevirirler.
Bayrak görünce alerji olmuş gibidirler, marş duyunca yüzleri ekşir.
Ama ne ilginçtir, tam da o günlerde en çok konuşurlar.
Cumhuriyet’in ne kadar “eskidiğini”, “artık başka bir sistem gerektiğini” anlatırlar.
Sanki tarih bilgisini WhatsApp grubunda edinmiş gibiler.

Oysa biz biliriz:
Cumhuriyet onlar için bir tehlike değil, bir aynadır.
O aynaya bakmaya cesaret edemeyen herkes, kendi korkusunu cumhuriyetin üstüne yıkar.
O yüzden bağırırlar, küçümserler, unutturmaya çalışırlar.
Çünkü bilmezler ki; unutturmak istedikleri şey, tam da bu toprakların hafızasıdır.

Cumhuriyet sevdalıları ise sessizdir ama derin.
Kutlamaya değil, hatırlamaya çıkarlar sokağa.
Bir bayrak asarlar pencereye, belki kimse görmez ama içleri huzurla dolar.
Çünkü onlar bilir:
Bu ülke, her şeye rağmen dimdik ayakta durabiliyorsa;
birileri bir zamanlar “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” dediği içindir.

Ekim ayı dert ayı, evet.
Ama o dert; utançtan değil, bilinçtendir.
Her yıl yeniden hatırlamanın, sahip çıkmanın, korumanın derdidir.
Ve o dert oldukça, bu ülke hep genç kalacaktır.

Cumhuriyet susmaz, sadece gülümser.

Cumhuriyeti, onun gereklerini yüksek sesle anlatınız. Cumhuriyet ilkelerini sevdirmek için hiçbir fırsatı ihmal etmeyiniz.” M. Kemal Atatürk