Çoğumuz yaşam koşullarımız nedeniyle gün içerisinde birçok şey ile ilgilenmek zorunda kalıyoruz. Özel yaşantımız, iş yaşantımız ve diğer tüm sorumluluklarımız üst üste geldiğinde bedenimiz kadar zihnimiz de yoruluyor. Bazen tüm bunların içerisinde kendimizi unutabiliyoruz. Yaşam denen iki nefes arasında kendimizi özler hale geliyoruz. Her ne kadar her şeye yetişmiş olsak da bir süre sonra kendimizi her zaman yaptığımız işler karşısında isteksiz, bitkin ve keyifsiz bulabiliyoruz. Bu durumu genelde uzmanlar “tükenmişlik sendromu” olarak adlandırıyor.

Kendimizle ilgilenmeyi bırakıp aynı ritimle yaşamaya devam ettiğimizde, fiziksel etkilerinin yanında, kendimizi dış dünyaya da yabancılaşmış hissedebiliriz. Bu durumu fark ettiğimizde önlem almamız gerektiğini düşünüyorum. Bedenimizin, zihnimizin ve ruh halimizin verdiği sinyalleri dikkate almamız çok önemli. Kendi içimize dönüp, ihtiyaçlarımızın farkına vararak, onlara yönelik adımlar attığımızda bu döngüden çıkabiliriz.

Bununla ilgili kendimize ufak bir çalışma yapabiliriz. Hayatınızı bir çark gibi düşünün. Bu çarkın içine hayatınızın tüm önemli alanlarını koyun ve her alana ayrı ayrı odaklanarak, “Hayatımın bu alanında ne kadar mutluyum?” sorusunu sorun. Her alana doyum seviyenizi düşünerek 1 ile 10 arasında puan verin. Tüm alanlarınızı puanladıktan sonra, ortaya çıkan çarka uzaktan bakın. Bu çarkı “hayatınızın tekerleği” gibi düşünebilirsiniz. Tekerlekte bir dengesizlik varsa yani hayatınızın alanlarında denge yaratmadıysanız bu tekerlek ile hayat yolculuğunuz sizce ne kadar sağlıklı ilerleyebilir? Sadece bir alana odaklanıp tüm odağımızı, enerjimizi o alana verdiğimizde diğer alanlarımız biz fark etmesek de bir süre sonra kendini farklı şekillerde bize hatırlatmaya başlar. Kendimize yaptığımız bu küçük çalışma hayatımıza “kuş bakışı” bakmamızı sağlar.

Bu çalışmayı yaptıktan sonra kendinize şu soruları sorabilirsiniz;

“Düşük olan alanlarım için ne yapabilirim?”

“Bunun için hedeflerim ne?”

“Hedefime ulaştığımı nasıl anlayacağım?”

Gibi sorulara verdiğiniz cevaplarla eksik bıraktığınız alanlarınız için adım atmaya başlayabilirsiniz.

Hayatımızın çarkı dengede olmazsa, sadece sorumlulukların olduğu alan ağır basarsa, kendimizi yavaş yavaş tükenmiş hissetmeye başlayabiliriz. Bu dengesizlik zamanla kaynaklarımızı da azaltmaya başlar. Yani zamanla enerjimiz yetmemeye başlar.

Çoğumuz enerjimizi, hayati ve acelesi olmayan işlerden fedakârlık yaparak diğer işlerimiz için kullanıyoruz. Arkadaşlarımıza, sevdiklerimize daha az vakit ayırıp, kendimizi ihmal ediyoruz. Yani keyfi saydığımız birçok şeyi geri plana atıp, erteleme girişiminde bulunuyoruz. Bu ertelemeler günden güne artıyor. Kendimizi çoğu zaman sadece aldığımız sorumluluklara adıyoruz. Gerçek şu ki; bu keyfi gördüğümüz birçok şey aslında bizim modumuzu yükselten, sinir sistemimizi dengede tutan ve bizi besleyen kaynaklardır. Hayatımızda dengeye ulaşmak için sorumluluklarımızı yerine getirirken, bize enerji veren ve bizi besleyen kaynakları da ihmal etmememiz gerekir. Kaynakları besleyememek, sadece sorumlulukları yerine getirmeye çalışmak, çarktaki dengesizliğin artmasına sebep olur. Bu şekilde kendimizi yıpratıcı bir döngünün içerisinde buluruz. Bu döngüyü duymak, tanımlamak, anlamak ve içinden sıyrılmak bizim elimizde.

Verimliliği arttırmanın en güzel yolu mola vererek yola devam etmektir. Eğlenmeye, rahatlamaya, keyfe ve bizi besleyen kaynaklarımıza zaman ayırmak gerekir. Çünkü bunlara çok ihtiyacımız var.

Sorumlulukları içeren işleri neden seçtiğimizi, yarı yolda neden bırakmadığımızı kendimize sorduğumuzda bunların değerlerimiz ve önceliklerimiz ile ilişkisine bakmış oluruz. Bizim için ne kadar önemli? Hangi değerlerimiz ile uyuşuyor? Hayatımda benim için önemli olan hangi önceliklerimle ilişkili? Gibi sorularla neye önem verdiğimizi yeniden keşfedebilir hatta zaman içerisinde önceliklerimizde değişmiş olabilir. Kendi içimize dönüp sorduğumuzda, bunları keşfettiğimizde eylemlerimizde değişir. Yeniden anlam gelebilir, bütünlük - tamlık duygusu uyanabilir.

Sorumluluklarımızın üstesinden gelmeye çalışırken bize neler anlamlı geliyor?

Hayatımıza baktığımızda yaptığımız işlerde bizi neler motive ediyor?

Yaptığım işlere başlarken hangi motivasyonla başlamıştım, beni harekete geçiren şeyler nelerdi?

Nelerden güç aldım?

Bu gibi soruları kendimize sorarak motivasyon kaynaklarımızı bulabilir ve kullanabiliriz.

Kendimizi bizi heyecanlandıran bir ana doğru yönelttiğimizde bu keyif dolu hatırayı yeniden yaşarcasına hatırlamaya çalışabiliriz. Bunun bize ne anlattığını ve önceliklere dair neyi gösterdiğini anlayabilir, böyle bir motivasyona daha sık nasıl temas edebileceğimizi keşfedebiliriz. Bunun için neler yapabileceğimizi düşünerek küçük eylemlerde bulunabiliriz. Mesela, hemen bu hafta atabileceğimiz bir adım, küçük bir eylem planlayabiliriz. Bu adımı atarken kendimizi hayal ederek hislerimizi takip edebiliriz. Her günün içinde mutlaka anlamlı bir an bulabiliriz. Küçük vakitleri, bizi neşelendiren faaliyetlerle doldurabiliriz. Yola çıkarken o ilk hevesimizi anımsayabiliriz. Sorumluluklarımızın içindeki sevgiyi görebiliriz.

Kendinizi ihmal etmemeniz dileği ile...

Sevgiyle kalın...