Onbinlerce yıllık bir tarih ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu toprakları kültür ve sanatta  olduğu gibi yemek konusunda da oldukça  zengin birikime sahip. Anadolu bize, birbirinden lezzetli binlerce yemek çeşidini miras bırakmış. Her yöresinin coğrafi özelliklerine has ilginç isimli bir çok yemeğin kendine özgü hoş hikayeleri de dikkatimi çekiyor.

Anadolu insanı karın doyurmanın yanı sıra yapılan yemeklerle duygusal bağ kurmuş ve bir anlam katarak özgün hikayesini de  yüklemiş. İşte Türk mutfağının bu enfes yemeklerinden enteresan hikayeleri olanlarını derleyip okuyucularımıza sunalım istedim. Bakalım bu enteresan hikayesi olan yemekler neymiş...


PERDE PİLAVI
Perde pilavı Siirt yöresine ait ünlü bir düğün yemeğidir. Evlilikle ilgili anlamlar içeren bu yemekte kayınvalide yeni geline el yapımı yufka ile üstü kapanmış pilavı verirken “kızım bu ev artık senin de evin. Bu yuvanın  sırlarını ve sorunlarını kendi sırrının gibi (pilav üstündeki kaplanmış yufkayı göstererek) saklamalısın. Kimseye belli etmemelisin” demek istemektedir. Bu sunuşla kayınvalide pilavın üstündeki yufkayı gelinin manevi bağlılıkla bağdaştırmaktadır. Pilavdaki pirinç taneleri; bolluk, bereketi temsil ederken iç malzemede kullanılan badem erkek torunu, fıstıklar ise kız torun hasretini tasvir eder. Yemeğe katılan baharatlar hayatın tatlı ve acı günlerini, kuş üzümleri ise sağlığın göstergesidir.

İMAM BAYILDI
Kıtlık dönemin yaşandığı bir zamanda hasis bir imam efendi evin kilerini her türlü yiyecek malzemeleriyle iyice doldurmuş. Ancak bu malzemelerin kullanılmasına pintice izin vermezmiş. Bu durumdan hiç hoşnut olmayan imamın eşi sürekli imamla tartışıyormuş. Sonunda böyle kısıtlı yaşamdan sıkılan imamın eşi bir gün komşuları cümbür cemaat eve toplamış ve kilerdeki malzemelerle patlıcanlı yemek de olan sofrasında bir güzel ziyafet sunmuş. Kalan yemekleri diğer komşulara dağıtmış. İmam eve geldiğinde kilerin boşaldığını görünce yıkılarak bayılmış. İşte bu yemeğin adı da bundan sonra “İmam Bayıldı” olmuş...(imamın, yemeğin lezzetine  bayıldığı sanılır genelde...)
ALİ NAZİK

Ali Nazik yemeği saraylara dayanan bir geçmişe sahip. Padişah severek bu yemeği yerken; “hangi eli nazik yaptı bunu” diyerek övmüştür. Bu yemeğin adında “Ali Nazik” olmuştur.

AŞURE
Her yılın Muharrem ayında yapılan aşure kültürümüzün gelenekselleşmiş bir tatlısıdır. İslami inanca göre bu aya  rastlayan tufan olayından sonra Nuh peygamber karaya ayak bastığı zaman elindeki yiyecek malzemelerle bunu yapmış. O tarihten bu yana günümüzde hicri takvimin Muharrem ayının onuncu gününde bu tatlı yapılmakta ve konu komşuya dağıtılmaktadır. Aşurenin adı Arapça olan “Aşura” kelimesinden gelmektedir.

GÜLLAÇ
Osmanlı döneminde nişastanın bozulmasını önlemek amacıyla elde yapılan yufka kurutularak uzun süre saklayabilmiştir. Kastamonulu Ali Usta, ziyarete gelen saray erkanına elinde kalan yufkaları şekerli süt ile ısıtıp ikram etmiş ve bu sayede güllaç tatlısı tanınmış. Saray erkanı tarafından çok beğenilince saraya tatlıcı başı olarak çağrılan Ali ustanın yaptığı güllaç Ramazan sofralarının  aranılan tatlısı olmuştur. (Gül suyu ile sunulduğu için “güllü aş” sözü olmuş Güllaç...)

ANALI KIZLI

Adana yöresinde çok meşhur olan analı kızlı olarak bilinen en lezzetli çorbalar arasında yer alır. Analı kızlı çorbasının hikayesi ise; içinde kıymalı büyük köfteler ana, küçük köfteler ve nohutlarda kız olarak temsil edilmekte.

KESME İBİK ÇORBASI
Kesme ibik çorbası horoz  ibiğinden değil tabi ki erişte, yeşil mercimek, yoğurt ve nane sosuyla yapılıyor.(kesilen erişteler ibiğe benzer oluşundan)

HÖŞMERİM
Bir rivayete göre savaşın başlaması üzerine eşini cepheye gönderen gelin onun dönmesi için yolunu gözler. Ama savaş bitip aradan uzun yıllar geçmesine rağmen eşi hala cepheden gelemez. Gelin eşinin şehit düştüğünü düşünür. Ama eşi savaşta yaralandığı için köyüne hemen dönememiştir. Eşinden ümidini kesen gelin elinde kalan tek ineğin sütüyle peynir mayalar. Peyniri  mayalar ilken aniden kapı çalınır. Kapıyı açan gelin yıllardır görmediği hayat arkadaşını görünce çok mutlu olur. Heyecanla eşine sofra hazırlama telaşına düşer. Taze peynirin içine yumurta, şeker ve irmik katarak pişirir. Yaptığını eşine sunar ve merakla “hoş mu erim ?” diye sorar. Bu duygusal hoş tatlının adı da zamanla “höşmerim “ adıyla meşhur olur.

DUL AVRAT ÇORBASI
Dul avrat çorbasının hikayesi oldukça hüzünlü... Yıllar yıllar önce  eşini kaybeden kadın maddi olarak oldukça zor durumdaymış. Çocuklarını doyurmakta zorlanıyor, yemeklik bir şey çıkaramıyormuş. Artık elinden ne varsa toplamış ve hepsini kaynatmış ve ortaya çıkan yemeğe ise bir süre sonra “dul avrat çorbası” ismi verilmiş. Çorba genelde mercimek, salça, un, su ve yağ kullanılarak hazırlanır.

HÜNKAR BEĞENDİ
Fransız İmparatoriçesi, Sultan Abdülaziz döneminde Osmanlı’ya bir ziyarette bulunur. Ve Dolmabahçe  Sarayının mutfağında ilk defa yapılan bu yemeği çok beğenir ve dilinden düşürmez. Bunun üzerine İmparatoriçeye karşılık  gelen makam Osmanlı’da hünkar olduğu için bu yemeğe “hünkar beğendi” adı yakıştırılmış...

MENEMEN
Yaz yemeği olarak çok sevilen bol domatesli  biberli soğanlı yumurta yemeğinin çıkışı da enteresan. Mübadele ile Girit’ten gelen Türklerin İzmir’in Menemen ilçesine göçmesiyle ve Menemen halkı ile oluşan etkileşimden ismini Menemen ilçesinden almış.

Böyle duygulu ve hoş hikayesi ile anlam katan daha  bir çok Anadolu’nun bağrından çıkan nefis yemeklerimiz var. Hepsi de birbirinden özel ve muhteşem lezzetler... Anadolu’nun destanları manileri ve yemek hikayeleri kültürümüze zenginlik katmıştır. Derin anlamı ile değer kazandırmıştır. Geçmişin yaşanmışlığın arkasında toplumumuzun duygularını  yansıtan böyle derin hikayeler hep merakımı ve ilgimi çok çekmiştir. Kültürümüzün sevdiğim güzel bir sözü ile yazımızı sonlayalım. Ziyade olsun.