İnsanoğlunun en çok aradığı, ama en az bulabildiği değer. Bir toplumun huzuru, bir devletin temeli, bir insanın vicdanı. Hepsi adaletle ayakta durur.

Adalet, yalnızca mahkeme salonlarında aranacak bir kavram değildir. Evde, sokakta, okulda, iş yerinde yaşatılması gereken bir yaşam biçimidir. Öyle değil mi?

Asırlar öncesinden gelen bir ses hepimizin kulaklarında değil mi?
“Adalet mülkün temelidir.”
Bu söz, adaletin yalnızca bir ilke olmadığını bir devletin varlık nedeni olduğunu anlatır.
Bu söz aslında bir öğüt gibidir. Hz. Ömer’e aittir. Yani adaletiyle, vicdanıyla ve halkına karşı eşitliğiyle anılan bir halifeye.
Hz. Ömer, bir yöneticinin en büyük gücünün ordusu değil, adaleti olduğunu söylerdi.
Çünkü bilirdi ki adaletin olmadığı yerde, devletin temeli de sarsılır.

Bugün dönüp etrafımıza baktığımda, o sözün anlamını yeniden hatırlanması gerektiğini düşünüyorum.
Farkında mısınız bilmem ama adalet terazisi, bu aralar güçlülerin lehine basıyor.
Haklılar değil, güçlüler kazanıyor.
Oysa gerçek adalet, güçlüye karşı zayıfı koruyandır.
Bir yöneticinin en büyük imtihanı, yakınlarına değil, hak edene hakkını verebilmektir.

Adaletsiz bir yönetici, sadece kendi dönemini değil, halkın geleceğini de karartır.
Çünkü adaletsizlik, sessizce yayılır. Önce güveni yok eder, sonra umudu.
Ve umut öldüğünde, geriye sadece suskun bir toplum kalır.

Adaletin olmadığı yerde ekonomi çöker, eğitim değerini yitirir, sanat susar.
Çünkü adalet bir ülkenin nefesidir.
O nefes kesilirse, yaşam da durur.

Bugün adalet bize uzak gibi görünse de yarın bir gün kapımızı çalabilir.
Çünkü adalet, tıpkı hava gibidir. Nefes alırken fark etmeyiz, ama eksildiğinde boğuluruz.


İşte o yüzden adalet bir gün herkese lazım olacak.

“Bir memlekette adalet mevcut olmazsa, o memlekette anarşiden başka bir şey yoktur. Orada hükümet yoktur, orada hiçbir şey yoktur.” M. Kemal ATATÜRK