“Bu günler belki gelirim sana. Konuşmak için değil, sadece yüzüne bakmak için. Belki yüzünde bulurum aradığımı.” Nazım Hikmet

Renginin siyah-beyaz, kanal sayısının tek olduğu dönemlerde, TRT’nin haberleri sunan spikerlerine “asilzade” gözü ile bakılırdı. Spikerlik günümüzdeki gibi farklı alanlardan gelen rastgele kişilerin bir yeri değil, önemli ve ulaşılması zor bir çalışma alanıydı.  Haber spikerliği dendiğinde akla gelişigüzelliğin ötesinde bazı kriterlere mutlak sahip olan kişilerin oluşturduğu bir meslek grubu gelirdi. Bu kişiler güzel konuşmalı, güzel giyinmeli ve ekranda onları her gün aynı saatte bekleyenlerden iyi not alabilmeliydiler.  Jülide Gülizar, Ülkü Kuranel, Zafer Cilasun, Mesut Mertcan, Aytaç Kardüz, Can Akbel, Adnan Advan ekranın arkasındaki güçlü Türkçe’nin sembolleri idi adeta. O yılların çocukları ve gençleri bu lisan kültürü ile büyüdü.

Bunun ötesinde TRT’de kurum olarak çalışanları için çok önemliydi. Hepsi, kendilerinden çok kurumlarını düşünür, yapacakları yanlış bir hareketin TRT’nin kalitesini düşürebileceğinden endişe duyarak işlerini mükemmeliyet için uğraşırlardı. Verilen görevler onların zorunluluklarıydı. Muhtıraları, darbeleri haber vermek, alınan kararları okumak -durum anında- haber spikerlerinin mecburi görevleri arasındaydı. İçlerinden biri seçilir ve görevini yerine getirirdi. Dahası çoğu darbe ve muhtıra onları haber veren spikerler ile belleklere kazınırdı. Örneğin, 12 Eylül 1980 tarihindeki askeri darbenin bildirisini okumak zorunda kalan TRT spikeri Mesut Mertcan’dı ve hep o görüntüsü 12 Eylül belgesellerine yerleştirilirdi.  

Tuna Huş zamanının en ciddi erkek haber spikeriydi. Sanki Türk değil de bir İngiliz edasındaydı. Her kelimesi kolaylıkla anlaşılan, yumuşak bir ses tonuyla hitap eder, karşısındakine -verdiği haberi- doğru ulaştırabilirdi. Tuna Huş yıllar sonra, 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan geceyi şöyle anlattı: “Griptim… 39 ateşle yatıyordum. Sabah 03.45’te telefonla uyandırıldım. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülke yönetimine bütünüyle el koyduğunu da o an öğrendim… Bana verilen ilk görev siyasi parti liderlerinin Ankara’dan uçakla ayrılmalarını izlemekti.”

Huş’la ilgili, ilginç bir mesleki olay ise şöyle yaşanmıştı. 6 Ocak 1979 günü, gecenin son haberlerini okumak için çıkan Huş, Malatya – Elâzığ illeri sıkıyönetim Komutanlığı’nın bir tebliğini okuma esnasında,  tebliğdeki bir kelimeyi okuyamadı. Kelime ‘Müzekkire’ idi ve muhtarların görev tanımlarını yeniden yaparken onlara, haklarında ‘Tevkif müzekkiresi’ olan kimselerin haber verilmelerini emretmeyi kapsıyordu. Müzekkire Osmanlıca bir kelime olup, bir iş için üst makama yazılan resmi kâğıt anlamındaydı. Tevkif müzekkiresi ise bir hukuk tanımı olup, hâkim tarafından gönderilen ve üzerinde sanığın kim olduğu, işlediği suç ve tutuklama sebepleri ayrıntılı şekilde yazılan bir belgeyi anlatıyordu. Sonuç olarak haberde, muhtarlara tutuklama emri çıkarılmış kişileri gördüklerinde haber vermeleri emredilmekteydi. Huş önündeki kâğıda şöyle bir baktı ve ‘Tevkif müzkeresi’ deyip geçti. Ertesi günün en tartışılan konusu bu yanlış telaffuz durumu olup olaydan iki gün sonra TRT Haber Dairesi Başkanı ile iki muhabir ‘Tevkif müzekkiresi’ kelimesinin yanlış söylenmesi ile ilgili durum için mahkeme önüne çıkartıldı.

1973 yılında TRT baş haber spikeri olan Tuna Huş, 1942 Adana doğumlu idi. Yıllarca “iyi akşamlar sayın seyirciler, TRT Haber Merkezi’nin hazırladığı haber bültenini sunuyoruz” girişi ile haber spikerliği görevini yürüttü. 1979 da ki o olaydan sonra telaffuz hatası yaptığını kimse görmedi. Okurken teklemiyor ve kağıtları karıştırmıyordu.  1981 yılında Akbank'tan gelen reklam teklifi üzerine TRT'den ayrıldı ve kendi reklam şirketini kurdu.

Kalp hastalığı nedeniyle 1999 yıllında bir By pass operasyonu geçirdi. Ardından 1,5 yıl sonra beyne giden ana damardan pıhtı atması nedeniyle felç geçirdi. En hüzün verici olan, Türkçeyi bu denli güzel kullanan, birçok yeni sunucunun hocası olan ve Kuşdili Eğitim merkezinde yıllarca eğitmen olarak görev alan birinin bu operasyonun ardından artık konuşamıyor olmasıydı.  Yıllarca bunun için tedavi aldı ve 6 yılın sonunda bazı heceleri özellikle de “Ba” hecesini çıkarabiliyordu. Huş konuşma zorluğuna karşın, konuşulanları anlayabilmekteydi. Yakınları Huş ’un vaktinin çoğu zamanını televizyon izleyerek geçirdiğini “Dünyada ne var ne yok, her şeyden haberdar olduğundan” bahsettiler. Huş, ekranda öğrencilerini gördüğü ve telaffuzlarını izlediği zaman mutlu oluyor, telaffuz hataları yaptıklarında ise tepki veriyordu. Huş ‘un eşi hastalığı sırasında iyi bir hasta bakım vereni olarak eşinin her daim yanındaydı. Bir söyleşide eşi ile ilgili şu konuşmayı yapıyordu;

Tuna hastalıktan sonra konuşma, okuma ve yazma yeteneğini kaybetti ancak vücut diliyle kendini iyi ifade etmeye başladı. Ben onu rahatlıkla anlıyorum. Sürekli beraberiz. Ben onun kaşından gözünden ne demek istediğini anlıyorum. Okuması yazması olsaydı şu ana kadar 4-5 kitap yazmıştı. İhtiyaçlarını, yemesini içmesini kendisi karşılıyor. Sağ elini kullanamıyor. Ama bastonla yürüyebiliyor. Bazen dışarı çıkıyor.”

İlerleyen dönemlerde ise her kronik hastalıkta olduğu gibi bir tükeniş işaretlerini gösteren Tuna Huş ‘un eşi mevcut durumlarından sonraki yıllarda bu kez şöyle bahsetmekteydi;

“Devam edecek bir tedavisi yok. Tedavisi 3 yıl boyunca sürdü. Gerek konuşma gerek fizik tedavisi olarak yapılacak her şey yapıldı. Olabileceği en iyi duruma geldik. Zaten artık kendisi de sıkıldı. Sürükleseniz de gelmez. Beyin hücreleri öldüğü için Tuna'nın eski haline dönmeyeceğini, konuşamayacağını biliyoruz. Amacımız onu en kaliteli ve en rahat nasıl yaşayabilirse o duruma getirmek. Bu şartlarda elimizden gelenin iyisini yaptık. Konuşma derslerini de bıraktı. Sıkıldı. Bir şey gösteriyorsunuz, onu biliyor ancak söyleyemeyince daha çok sinirleniyor. Bu biraz geri tepti. Ama bazen çok güzel konuştuğu da oluyor.”

Huş ailesinin her açıdan hazırlıksız yakalandığı hastalık döneminde tedavi için ailede ciddi bir maddi sıkıntı başladı. Dostları Huş’lara sahip çıktı ve destek hareketi başlattı.  Örneğin Galatasaray Kulübü Huş‘un için tüm tedavisini üstlendi. Spikere destek için geceler düzenlendi ve o gecelerden birinde Tuna Huş‘un yerine söz alan eşi

"Çok zor günler geçirdik. Öyle ağır bir hastalıktı ki doktorlar yaşamasına 'mucize' gözüyle baktı. Yıllarca sesiyle ve akıcı konuşmasıyla kazanan adam, 53 günlük komadan çıktıktan sonra tek kelime edemiyordu. Uzun süre kendi görüntülerini ve televizyonu izleyemedi” diyerek dinleyenleri etkiledi ve desteklerini sürdürmelerini sağladı.

Huş hakkında 2008 yılında “Hayatın Ucundaki Kelimeler” isimli bir belgesel çekildi ve belgesel 9. İzmir Kısa Film Festivali’nde gösterime sunulur. Sonrasında Türkiye Dil Derneğinin her yıl 26 Eylülde düzenledikleri “Dil Bayramı” etkinlikleri kapsamında Türkçeye Emek Ödüllerinden biri 2014 de Tuna Huş’a verildi.  

2018 yılında, tamı tamına hastalığının üzerinden 17 yıl geçtikten sonra Tuna Huş ‘un vefat haberi geldi.  Tuna Huş 75 yaşındaydı ve hayatının en verimli dönemlerini geçirdiği felcin sonuçları ile mücadele ederek geçirmişti.

Huş’un geçirdiği hastalık inme ya da daha sıklıkla bilinen ismi ile felçtir. Konuşamaması da bu felcin sonucudur. Bu konuşma bozukluğuna “afazi” denir. Afazi (Türkçe: söz yitimi) beynin bazı bölgelerinde meydana gelen işlev bozukluğu sonucu ortaya çıkan konuşma, konuşulanı anlama, tekrarlama, okuma-yazma gibi becerilerin gerçekleştirilememesi sorunudur. Afazi genellikle inme, travma, enfeksiyon veya tümör sonucu ortaya çıkabilir.  İnsanların %85 i sol lobları ile konuşup sağ elleri ile yazarlar. Bu nedenle Huş’ da ki gibi beynin sol tarafındaki damar tıkanma ya da kanamaları, afazi ile birlikte sağ taraftaki kol ve bacağın felcini de beraberinde getirebilir. Tedavide kan sulandırıcı ilaçlar, fizik ve konuşma tedavisi birlikte bıkmadan usanmadan sürdürülmelidir…

Tuna Huş, kalp hastalığını takip eden beyin damar tıkanma/kanaması ile en iyi yaptığı eylemini yani konuşma yeteneğini yitirmiştir. Bu kişiyi ve çevresindekileri derinden etkileyen bir durumdur. Tuna Huş ‘un TRT ekranlarından Türkçeyi ne kadar iyi kullandığı, halihazırda pek çok kişi tarafından hatırlanmaktadır. Huzurla uyusun.

Güzel kelimelerden oluşan güzel cümleleri her daim kurmanız dileği ile…