Türk Pop Müziğinin Efsane İsmi Asu Maralman, Haberes’in 24’ncü sayısında  Yazarımız Cem Aksu ile müzük dolu keyifli sohbet etti. Maralman; “İyi icra edilmiş her türlü müziği çok severim. Yeter ki kulağa ve yüreğe hitap etsin. Yeni nesilde çok başarılı sanatçılar var. Saymaya kalkarsam bu köşeye sığmaz” dedi.

En çok Selmi Andak bestesi okuyan sanatçılardansınız. Selmi Andak ile yollarınız nasıl kesişti? Selmi Andak ve eserleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Ben orkestra solistiydim, tabi çok genç yaşımda başladığım için orkestrada solistlik yapardım. İngilizce, Fransızca, İtalyanca şarkılar söylerdim. Orhan Şevki Orkestrası ile Hilton Otelinde çalışırdık. O esnada Selmi Andak’la Hilton otelinde karşılaştık. Beni ilk yabancı parçalarla dinledi. Orkestranın bir molasında yanıma geldi ve dedi ki; “Çok güzel okuyorsunuz, sesinizi çok beğendim. Ben besteci Selmi Andak, bir gün inşallah benim parçalarımı da okursunuz” dedi. Tabi ben o zamana kadar hiç plak yapmadığım için bu konuşma beni çok şaşırttı. “Siz besteci misiniz, ben hiç plak yapmadım” dedim.  “Evet besteciyim. İnşallah bir gün yapacaksınız, görüyorum sizde o geleceği… Bir gün benim eserlerimi de bu güzel sesinizle okumanızı çok arzu ederim” dedi. Ama ne yazık ki ilk çalışmamız 1974’ü buldu. Oysa ben 1972’de ‘Bir Görsem Ölmeden’ plağımı yaptım. 1974’e kadarda yollarımız kesişmedi. 1974 yılında Diskotür Plak şirketinde ‘Kimine Hay Hay Kimine Vay Vay’ eseri ile beraberliğimizin ilk adımını attık. Aranjmanını Onno Tunç hazırlamıştı, sözleri de Bülent Pozam’a aitti. Selmi Andak’ın muazzam, bilinmeyen bir arşivi vardı. Bur arşivin içinde klasik müzikten tutunda türkülere kadar çeşitli yelpazelerde eserleri vardı. Bunları açardı bana “canının istediğini al” derdi. Bende halka mal olabilecek, kolay anlaşılabilecek eserleri tercih ederdim. Repertuvarı çok genişti. Selmi Andak’ın 25 eserini seslendirdim. Bunların içinden ‘Bal Gibi Olur’ benim nüfus kâğıdım oldu. Tabiki ‘Sigaramın Dumanı’ yani ‘Bağrı Yanık Dostlara da Merhaba’ ve ‘Yollar’ Asu Maralman’nın hayatındaki hitleri oldu.

Türk popunda her şarkısı hit olan ve müzik listelerinde zirveye yerleşen bir sanatçı oldunuz. Sizce bunun sırrı neydi?

Ben sanatın ve sanatçının ölümsüzlüğüne inanıyorum. Özellikle bu eserleri benden sonra kim okursa okusun, eserlerin canlı kalacağına inanıyorum. Güzel ve doğru yapılan işlerin sonuca varacağını düşünüyorum. Bu sadece Asu Maralman’ın kariyeri değildir. Bu aynı zamanda bir Selmi Andak’ın kariyeridir. Bir Aysel Gürel’in kariyeridir. Bir Bülent Pozam’ın kariyeridir. Aranjörler dâhil ki en azından 10-15 aranjörü burada anmam gerekecek, onların başarısıdır, enstrüman çalanın başarısıdır. Bu başarıyı sadece kendime almam çok büyük haksızlık olur. Eğer her kuşak dinliyorsa bunu ki malum “Bal Gibi Olur” İki Aile dizisindeki üç yaşındaki çocuklara hitap etti 2006 yılında. Bugün hâlâ çocuklar dinliyor, insanlar dinliyor. “Sigaramın Dumanı” hâlâ kulüplerde çalıyor. Ben olmayacağım ama eserler olacak. Bütün mesele, doğru eserlerin başarıyla icra edilmesi, icradaki sanatçıların aranjöründen, tonmeisterlerinden, müziğe can verenlerinden, bütün emek sarf eden insanlardan, dinlenen her eserden, onlarca insanın başarısı var. Onun için ben bu başarıyı tek başıma kabul edemeyeceğim. Liste başı olduysa ben sadece CEO’yum, onu sadece yönlendiren, sesimle can veren kişiyim.  Ama arkamda koca bir sanat ordusu var.

Popüler şarkılar yanında teması ve anlatacakları olan, Anadolu Rock akımına selam gönderen şarkılara, türkülerden folka uzanan geniş bir yelpazede eserler seslendirdiniz. Müzikte farklı ve yeni denemeler yaparken kabul görmeme, anlaşılamama endişesi taşıdınız mı? Bu durum dinleyicileriniz, medya ve müzik otoriteleri tarafından nasıl karşılandı?

Genelde bazı konularda çok şanslıyım. Kimse beni tenkit etmedi. Tenkit biliyorsunuz iyi anlamda da kötü anlamda da geçerlidir. Türküleri okurken çok dikkat ettim. Hem batı aranjör hem doğu aranjör tercih ettim. Zafer Dilek’le Zeki Adsız arasında bir çalışma yapıldı. Doğu ve batı harmanlanmasıydı. O yüzden bu kimseye ters gelmedi. Zaten ben koyu koyu türkü seslendiremezdim. Çünkü bendeki gırtlak bir Anadolu gırtlağı değildi. Türkülere sevdalıydım. Bu sevdamı sesimle harmanladım. Yaptığım iş tenkit edilecek bir iş değildi. Herkese hoş geldi. Kabul görür mü görmez mi diye bir şey düşünmedim. Ama benden bir şeyler kalmasını istedim.

Asu Maralman bir röportajında "İlginçtir, yetmişli yıllarda parlayan Türk pop müziği yıldızlarının, anında diğerlerinden ayırt edilen ses renkleri var. Yani bir Asu Maralman’ı Esmeray’la, Seyyal Taner’i Işıl Yücesoy’la karıştıramazsın. Hepsinin sesi kendine özeldir" der. Bunun yanında şarkılarınız ve tarzlarınız da farklıydı. Şimdi radyolarda duyduğumuz sesler, yorumlar ve şarkılar birbiriyle o kadar benzer ki? Bu değişim nasıl oldu, sizce günümüzde bu çeşitliliğin olmayışının sebepleri ne?

Biz hiçbir şarkıcıyı örnek almadan yüreğimizdeki ve sesimizdeki bilgimizi kullanarak eserlere yorum kattık. Şunun gibi okuyalım, bunun gibi yapalım demedik. Bugün müziğe sevdalı gençler çok meşhur olmuş insanları örnek almak istiyorlar. Ona benzemeye çalışıyorlar. Aslında kendilerine has gırtlaklarıyla ve bilgileriyle bir parçaya yorum katarlarsa o zaman farklı bir sese, farklı bir tınıya sahip olduklarını anlayacaklar. Evet, belki kabulü zor olacak ama kabul edildikleri zamanda kimseyle kıyas edilmeyecekler. 70’lerdeki yorumcular yola çıkarken kimseye benzemeye çalışmadırlar. Onun için herkesin ayrı bir tınısı, ayrı bir ses rengi var.

Dinleyici Asu Maralman hangi tür müzikleri hangi sanatçıları dinler ve sever?

İyi icra edilmiş her türlü müziği çok severim. Yeter ki kulağa ve yüreğe hitap etsin. Yeni nesilde çok başarılı sanatçılar var. Saymaya kalkarsam bu köşeye sığmaz.

Müzik kariyeriniz boyunca “keşke ben okusaydım” dediğiniz şarkılar oldu mu? Okumadığınız ve çok sevdiğiniz şarkıları yeniden seslendirmeyi düşündünüz mü?

Olmaz mı? Keşke dediğim çok parça vardır. Mesela Selda Bağcan’ın okuduğu ‘Altın Kafes’i çok okumak isterdim. Bora Ayanoğlu’nun eserlerinden ‘O Yaz’, ‘Güller ve Dudaklar’ı okumak isterdim. Yüreğimi kaldıran ah keşke elime geçseydi de bu parçayı ben yorumlasaydım dediğim çok parça vardır. İnşallah bir gün bu okumadığım parçaları da okuyabilme imkanını bulurum diye umut ediyorum.

Şarkılarınız günümüz gençleri tarafından sıkça okunuyor ve sosyal medyada paylaşılıyor, dizilerde ve reklamlarda kullanılıyor. Bu ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kırk seneyi aşan şarkılarımın doğru bir noktada buluştuğunu görmek çok sevindirici. Demek ki yanlış bir şey yapmamışım. Ne yaparsan yap, iyi yaptığın vakit her zaman değer buluyor.

Uzun yıllardır İngiltere’de yaşıyor, zaman zaman Türkiye’ye geliyorsunuz. İngiltere’den bakınca günümüz Türkiye’sinin popüler müziğini nasıl görüyorsunuz, değişimini sağlıklı buluyor musunuz? Popüler müziğimiz yurtdışında merak uyandırıyor mu?

Popüler müziğimiz yurt dışında Tarkan’la açıldı biliyorsunuz. Onunla değer gördü. Bizim popüler müziğimizin dış ülkelerde beğenilmesi için önce kendi kokumuzun, kendi dokumuzun o eserlerde yaşaması lazım. Dış ülkelerle medyatik irtibatımız kuvvetlenirse ve festivallere katılabilirsek sesimizi daha rahat duyurabileceğimize inanıyorum.

Müziğin dijitalleştiği, nitelikli şarkıların ve albümlerin yapılmadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemde yeni şarkılardan oluşan albümlerden ziyade anma ve saygı albümleri, bestoflar, eski şarkıların yeniden okunduğu albümler ve düet albümleri yapılıyor ve dinleyicilerden ilgi görüyor. Sevdiğiniz ama okumadığınız şarkılarla bir albüm, kendi şarkılarınızı başka sanatçılarla okuyacağınız bir düet albümü yapmayı düşündünüz mü? Müziğe dair yeni projeleriniz var mı?

Bu akıma 2016’da Yavuz Asöcal Burç Plak şirketiyle 50. yıl konseptinde katıldık.  Ardından 2019 yılında Ada Plak şirketiyle ‘Bağrı Yanık Dostlara’ adlı bir uzunçalarımızla sevenlerimize yeniden ulaştık. Pandeminin gündeme gelişiyle bir uzunçalar daha çıkarmak üzereyken maalesef bunu gerçekleştiremedik. ‘Her Devrin Devleri’ yapıtında da Gökhan Tepe ile ‘Nefretimi Unuttum’ adlı eserde düet yaptık. Böyle yapıtların büyük finanslara ihtiyacı var.

Daha önce Eskişehir'e geldiniz mi, şehrimiz hakkında neler düşünüyorsunuz?

Eskişehir’i çok yakinen tanıyorum. Yıllar önce sahne programlarım oldu. En son ziyaretimde üç sene evveldi. Gerçekten çok yaşanılası bir kent… İnsanlarıyla, dokusuyla, Odunpazarıyla, tarihi yerleriyle, yeni o muazzam parkıyla, parktaki plajıyla ve kaplıcalarıyla insanın tatil yapacağı bir yer. Hatta tatilden öte de belki hayatı boyunca yaşanacak bir kent.

Türk popuna damgasını vurmuş kült bir isimsiniz. Sanatçı olmayı düşünen, sanat yolculuğunun başında olan gençlerimize önerileriniz neler olur?

Bir insanın doğarken, Tanrı tarafından sanatla ödüllendirildiğini düşünüyorum. Bu ödülü hedefe ulaştırmanın en kolay yolu o konuda azimle çalışmaktır. Kalıcı olmak istiyorlarsa yılmadan, emek vererek adım adım hedefe kitlensinler. Bu yol zor ve meşakkatlidir. Ama başarı kaçınılmazdır.