Vecihi Hürkuş, havacılık alanında, sadece kendi döneminin (çağının) değil,  tüm dönemlerin fenomenidir. Birinci Dünya Savaşında, Kafkas Cephesinde bir Rus uçağını düşürerek, uçak düşüren ilk Türk Tayyareci unvanını aldı.

Ulusal Kurtuluş Savaşımız büyük bir destan…

Bu destan, yok olmakla karşı karşıya kalmış bir ulusun dişini tırnağına takarak, varını yoğunu son damlasına kadar bağımsızlığı ve kurtuluşu için harcadığı büyük bir halk savaşı. Bu savaşın elbette en büyük kahramanı, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bu mücadelenin içinde; en önde kahramanca vuruşarak şehit ve gazi olanlar da var. Cephe gerisinde o kahramanlara cephane taşıyan, giysi diken, ekmek aş hazırlayan da…

Herkes üzerine düşeni yapmaya çalışmış…

Vecihi Hürkuş’ta bu kahramanlardan biri, cesur ve sıra dışı bir pilot.

Türk Havacılık Tarihinin önemli ismi Vecihi Hürkuş, İstanbul, Arnavutköy’de 1890 tarihinde dünyaya gelir.  Küçük yaşta babasını kaybeden Vecihi, annesi ve kardeşleri ile birlikte amcasının yanına sığınırlar. İlk mektebi Bebek’te, Rüştiyeyi  (Orta Mektep) Üsküdar’da okur.  Daha sonra Paşakapısı İdadisine (Lise) Devam ederken, sanata olan ilgisi nedeniyle Tophane Sanat Okuluna geçer. 1912’de daha 16 yaşında iken Balkan Harbine, eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey’in yanında gönüllü olarak katılır. Balkan Harbinin sonunda Beykoz Serviburun’daki esir kampına kumandan olur. Birinci Dünya Savaşına girerken Yeşilköy Tayyare Makinist Mektebinden Gedikli  (Astsubay) Tayyare Makinisti (Uçak Teknisyeni) olarak mezun olur ve Bağdat Cephesinde görevlendirilir.

Vecihi’nin de böylece maceraları başlamış olur…

Vecihi, pilot olarak Kafkas Cephesinden, İnönü Savaşlarına, Sakarya’dan Büyük Taarruza her cephede önemli görevler üstlendi ve büyük işler başardı. Savaştaki başarılarından dolayı Meclis tarafından üç kez takdirname ile ödüllendirildi, ayrıca ‘kırmızı şeritli’ İstiklal Madalyasına lâyık görüldü. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da sivil havacılığın yurdumuzda ilk oluşumunda yine onun emeği ve imzası vardır.

İsterseniz onu daha iyi anlayabilmek için anılarına gidelim:

(…) Ben henüz tayyareci değildim, Çocukluk hayatımın çılgın çağlarını yaşıyordum. Beni daha 1914 yılında havacılarımız arasına çeken hadise Tayyareci Fethi, Sadık ve Nuri Bey’lerin Mısır seyahatlerinde şahadetleri olmuştu. Daha küçükten beri kabına sığmayan bir enerji, tahsilimi teknik bir maceraya sokmuştu. Sporun her nevinden zevk alıyordum. El işleri bakımından minyatür tayyare modellerim daha o zamandan göze çarpıyordu.

Yaradılış itibariyle de çevik, atletik biraz da hırçın bir çocuktum. Havacılık hakkındaki düşüncelerim hudutsuz gökler kadar genişti. Uçmak arzum önüne geçilemeyen bir tuğyan halinde benliğimi sarmıştı.

Daha İstanbul’da iken bana uçuş zevkini o zamanın en değerli tayyarecilerinden Mülazım Cemal Bey vermişti.  Bleriot tipinde olan tayyare ile uçtuğumuzda, yerden ayrılırken ifadesi mümkün olmayan sevinçle karışık büyük bir heyecan anını yaşıyordum. Gerçekten o zamanlar uçmak fevkalade bir cesaret ve salimen yere inmek de hemen hemen bir mucize telakki edilirdi. Hatta Avrupa’da bile ne bu ilmi hakkıyla tanıyan ve ne de inanarak uçanlar vardı.”

Vecihi Hürkuş, uçak teknisyeni olarak gönderildiği Bağdat’ta uçak kazasında yaralanır ve İstanbul’a döner. Kazaya rağmen uçma arzusu daha da artmıştır. 1916 yılında kendi ısrarıyla eğitim alır ve başarılı uçuşlar yaparak pilot olur.

Cephe hizmeti zamanı geldiğinde Kafkas 7. Tayyare Bölüğü’ne tayin edilir. 26 Eylül 1917 tarihinde, iki Rus uçağıyla savaşa tutuşur. İlk düşman uçağını düşürerek ilk hava zaferimizi kazanır. Diğer Rus uçağı kaçarak kurtulur.

8 Ekim’de bir düşman tayyaresiyle havada girdiği mücadelede uçağı yara alır ve düşer. Yaralanmış ve Ruslara esir düşmüştür. Hazar denizindeki Nargin Adası’na esir kampına götürülür. Daha ilk günden itibaren kaçma planları yapar. Bu planların içinde adada bulunan deniz tayyareciliği üssünden uçak kaçırmak da vardır, ancak bunu başaramaz. Adadan yüzerek kaçmayı başardıkları İstihkâm Teğmeni Salih Bey ile birlikte önce İran’a, oradan da zorlu iklim ve arazi koşullarında iki buçuk ay süren bir yolculukla Musul’a ulaşırlar. Oradan da İstanbul’a gelir.

Esaretten kaçıp İstanbul’a geldikten sonra, yeni oluşturulan İstanbul Hava Müdafaa Bölüğünde görev alır. İstanbul semalarında düşman tayyareleriyle bir hava muharebesi yaşarlar, bu da savaşın son perdesi olur. Bir süre sonra İstanbul ve yurdun birçok bölgesi işgal edildiği gibi, hava istasyonumuza da İngilizler ve Fransızlar tarafından el konulur. 

Vecihi, işgal altındaki İstanbul’dan kaçarak Anadolu’ya Mustafa Kemal’in başlattığı büyük davaya, Kuvai Milliye’ye katılır. Mudanya, Bursa yoluyla Eskişehir’e oradan da Konya’ya geçer…

Birinci ve İkinci İnönü muharebelerinde uçağıyla görev alıp, hem keşif yapar hem düşman üzerine saldırır. Uçağı yara alır ve çatışmaların ortasına mecburi iniş yapar. Anılarında İnönü cephesinde, harbin içinde İsmet Paşa ile olan ilginç diyalogu yer alır. Anılarında Eskişehir, İnönü, Bozüyük ve Söğüt’ün adı sık sık geçer.

Vecihi Hürkuş Kurtuluştan ve Cumhuriyetin ilanından sonra da ülkemizde sivil havacılık alanında çalışır ve büyük işler yapar. 

Cumhuriyetten sonra Atatürk’ün talimatıyla ‘Tayyare Cemiyeti’ kurulur. Ancak fazla çalışma yapamaz ve sadece bir isimden ibaret olarak kalır. Cemiyetin bir tek tayyaresi dahi yoktur. Cemiyet Reisi Fuat Bey ekibi ile Rusya’ya gider. Rusya’da bizimkine benzer ismiyle bir teşkilat vardır ve her yıl binlerce havacı eleman yetiştirmektedir. Dostane ilişkilerin geliştiği bu ziyarette Ruslardan hibe olarak birkaç adet planör alınır. Daha sonra da yine Atatürk’ün emriyle ‘Türkkuşu’ kurularak Vecihi Hürkuş uçuşların koordine edilmesi, atölye ve hangarların yapılması işleriyle görevlendirilir. Kendisinin imal ettiği Vecihi XIV ve Vecihi XV uçaklarını Türkkuşu’na tahsis eder. 

Vecihi Hürkuş, Planörlerin uçurulabilmesi ve uzun süre havada kalabilmesi için, uygun hava akımlarının olduğu bir yer bulmakla görevlendirilir. Ülkemizin birçok bölgesine bakar, keşifler olumsuzdur. Eskişehir’in İnönü Nahiyesi’ne gelir. İnönü savaşlarına motorlu tayyaresiyle katıldığı günleri anımsar. Burada hava akımının uçağı rahatlattığını, kaldırma gücünün arttığını anımsar. Denemeler olumludur. Ankara’ya yakın bir yer bulalım itirazlarına rağmen Türkkuşu Kampının İnönü’de kurulmasında ısrar eder ve başarılı olur. Kamp Müdürü olarak görevlendirilir. (1935)

Vecihi Hürkuş, havacılık alanında, aşağıdaki nedenlerle sadece kendi döneminin (çağının) değil,  tüm dönemlerin fenomenidir:

·       Birinci Dünya Savaşında, Kafkas Cephesinde bir Rus uçağını düşürerek, uçak düşüren ilk Türk Tayyareci unvanını almıştır.

·       Kafkas Harbinde Ruslara esir düştükten sonra Nargin adasından kaçarak yurda dönmesi ve savaşa katılması başlı başına önemli bir hikâyedir.

·       Kurtuluş Savaşımızın ilk ve son uçuşunu yapan pilottur.

·       Savaştaki başarılarından ötürü üç takdirname verilen tek kişidir.

·       İlk Türk uçağını imal etmiştir.

·       İkinci uçağına uçuş izni alamayınca, uçağı sökerek trenle Cekoslavakya’ya götürmüş orada uçurmuş, uçuş sertifikası almış ve yurda uçarak dönmüştür.

·       Yurda döndükten sonra ülkenin dört bir köşesine uçarak gitmiş, havacılığı halka aşılamaya ve sevdirmeye çalışmıştır.

·       Türkiye’de ilk sivil havacılık okulunu açan kişidir.

Vecihi Hürkuş’u Rahmetle minnetle anıyoruz. Onun gibi kahramanlar sayesinde kurulan Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun.