Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki 20 milyonu aşkın öğrenci yaklaşık 1 milyon 200 bin öğretmen ikinci döneme başladı. Okulların tekrar açılmasıyla sınav stresleri de öne çıktı.

Bu dönem öğrencileri önce ortak sınavlar bekliyor. Daha sonra merkezi sınavlar başlayacak.

Liselere Geçiş Sistemi (LGS) merkezi sınavı 2 Haziran 2024 Pazar günü, 2024 YKS kapsamındaki, Temel Yeterlilik Testi (TYT) 8 Haziran’da, Alan Yeterlilik Testleri (AYT) ile Yabancı Dil Testi 9 Haziran’da uygulanacak.

REKOR KIRILACAK!.

Liselere Geçiş Sistemi (LGS) merkezi sınavına 1 milyonun üzerinde öğrencinin katılması bekleniyor. 2024 YKS’ye girecek lise son sınıf öğrenci sayısı da bu yıl artacak. Çünkü 4+4+4 eğitim sistemiyle 60 ve 66 aylık olarak ilkokul birinci sınıfa başlayan öğrenciler bu yıl lise son sınıf öğrencisi oldu. Geçen sene son sınıf öğrenci sayısı 923 bin iken bu yıl en az 300 bin öğrenci daha bu sayıya eklenecek. Üniversite giriş sınavlarına geçen yıl yaklaşık 3,5 milyon adayın başvurduğu dikkate alındığında 2024 YKS için bu sayının 4 milyonun üzerinde olacağını söyleyebiliriz.

BASKI ARTIYOR…

Çocukları sadece merkezi test sınavlarına hazırlama temeline dayandığını düşünenlerin kullandığı “Sınava dayalı eğitim” kavramı, sınavların eğitim sistemi üzerindeki baskısını vurgular. Aslında, ölçme değerlendirme araçlarının geribildirimler sunarak, eğitim sürecini organize eden kurum ve kişilere rehberlik etmesi beklenir.

Bu geri bildirimler sayesinde eğitim sürecinde yaşanan sorunlar çözülmeye çalışılır. Sağlıklı bir ölçme değerlendirme ile öğrencilerin ilgi ve gereksinimleri tespit edilir, yeteneklerine uygun yönlendirmelerde bulunulur.

Test usulü standart sınavlar tek başına sağlıklı ve doğru ölçme değerlendirme aracı olmadığı gibi sistemin üstünde ayrı bir sıralama denetim aracı haline dönüşmüştür. Bu durumun sonucunda bir üst okul ve üniversiteler  “bir günlük” sınavla anılan kurumlar haline indirgenmiştir.

ÖĞRENME SINIRLI KALIYOR…

Sınav merkezli eğitim, öğrenme kavramının son derece sınırlı bir şekilde ele alınmasına neden olmaktadır.

Okul ve meslek tercihlerinde büyük oranda merkezi sınav sonuçlarının belirleyici olmasının, öğrencinin ruhsal sağlığına olan olumsuz etkisinin yanında onun sosyal yaşamında da birtakım sorunlara yol açtığı görülmektedir.

Belirlenen bir günde yapılan merkezi sınavlar, eğitim öğretimi asıl amacından uzaklaştırıp değersizleştirmektedir.

Türkiye’de öğrenciler öğretimin her aşamasında “seçme sınavları” ile mücadele etmek zorunda olduklarından neredeyse ilkokul 1. sınıftan ortaöğretim son sınıfa kadar çeşitli etüt, kurs, dershane ve özel derslere gitmek zorunda kalıyorlar.

Buna rağmen istenilen, beklenen başarı ve kazanımlar toplumu, aileleri, bireyleri mutlu edecek noktada olamıyor.

Eğitimin giderek piyasalaşması, eğitimi alınır satılır bir hale getirirken öğrencileri de adeta müşteriye dönüştürmektedir. 

Sınav odaklı kurgulanan eğitim sistemlerinde, öğrenmenin amacı ve öğrencinin genel anlamda gelişimi arka plana atılmaktadır. Tüm kademelerde uygulanan sınav odaklı sistem, öğrencilerin ezberci eğitimin baskısı altına girmesine neden olurken, eğitim “ezberletilenleri hatırlama” üzerine kuruluyor.

Bunun sonucu olarak da, eleştirel düşünen, sorgulayan, araştırma yapan, bütünlüğü kavramaya çalışan, olayları inceleyen öğrenci yetiştirme hedefleri ikinci plana düşmektedir.

NE YAPMALI?

Eğitim sadece sınav için olmamalıdır. Bu sürecin eğitimin içeriğini ve okulun var olma amacını gölgelememesi için önlemler alınmalıdır.

Okullar arasındaki nitelik farkı en aza indirilmeli bunun için her okulun öğretmen ihtiyacı ve altyapı eksiklikleri giderilmelidir.

Okulun sadece akademik eğitim veren bir kurum olmadığı bilinmeli; aynı zamanda öğrencinin ilgi ve ihtiyaçları çerçevesinde kişisel becerilerini geliştirebileceği bir kurum olması için gerekli programlar geliştirilmelidir.

Öğrencilerin salt akademik başarısına odaklanmamalı, bir üst kuruma geçişlerde öğrencinin kişisel olarak tüm öğretim yaşamı boyunca gösterdiği çok yönlü performansı değerlendirilmelidir.

Eğitim ve öğretim hedeflerinin, akıl ve bilimin rehberliğinde iyi insan, iyi yurttaş ve nitelikli nesiller yetiştirilmesi ile ilgili süreç olmaktan çıkarılarak; sadece sınav, puan ve testlere eşitlenmesi önlenmelidir. Aksi takdirde bir ülkenin eğitim sisteminin o ülkenin geleceği için karamsar bir görüntü yaratmasından daha kötü ne olabilir ki?