Kimya literatürüne göre, hidrojen sülfür, çürük yumurta kokusunda zehirli bir gazdır. En bilinen özelliği yanıcı olması ve düşük dozlarda bile merkezi sinir sistemi üzerinde etkili olmasıdır.

Karadeniz’in masmavi yüzeyine bakıldığında, suların 200 metre derinlikten en dibine kadar tüm canlılar için ölümcül olan bir hidrojen sülfür tabakası olduğunu hayal etmek bile çok zor. Karadeniz’in üst yüzeyinde yunuslar, balıklar ve diğer deniz organizmaları yaşıyorsa da, suyun kalan %90’ı neredeyse cansızdır. Bu dayanılmaz koşullarda sadece birkaç bakteri türü var olabilir. Derinlik 200 metreden itibaren 2.000 metreye kadar hidrojen sülfür yoğunluğu artmaya başlar ve 9.6 mg/l ‘ye kadar ulaşır.

Birçok denizde bulunmayan hidrojen sülfürün Karadeniz de bulunmasının nedeninin Karadeniz’in kapalı ve derin bir deniz olmasına bağlanmaktadır. Tuna, Dinyeper, Prut gibi büyük nehirlerin getirdiği organik maddeler batarak oksitlenemezler ve anorganik bakteriler tarafından hidrojen sülfüre dönüştürülürler. Peki burada oluşan ve oluşmaya devam eden hidrojen sülfür neden önemlidir.

Bilindiği gibi hidrojen yakın geleceğimizin enerji kaynağı olmak zorunda ve dünya bu konuda çalışıyor. En temiz hidrojen üretme yöntemi suyun elektrolizi olarak geçmektedir. Fakat sudan hidrojenin elektroliz ile elde edilmesi için hem uzun zamana hem de çok fazla enerjiye ihtiyaç vardır. Günümüzde, hidrojen üretimine alternatif bir çözüm olarak hidrojen sülfür içeren deniz suyundan elektroliz yöntemiyle hidrojen üretilmesidir. Hidrojen sülfürden hidrojen elde edilmesi suya göre 3.235 kat daha az enerji harcamaktadır. Kısaca 3’te 1 daha ucuzdur. Yakıt olarak kullanılacak bir ürünün alternatifine göre 3 kat daha ucuz olması müthiş bir özelliktir ve onu rakipsiz yapar.

Karadeniz’in derinliklerinde binlerce yıldan beri hidrojen sülfür gazı oluşmaktadır. Bugün bilinen tahmini hidrojen sülfür miktarı Moskova Oşinoloji Araştırma Enstitüsü raporlarına göre 4.6 milyar tondur. Buna her yıl 4 milyon ton daha hidrojen sülfür ilave edilmektedir. Karadeniz’deki toplam hidrojen sülfür içerisindeki hidrojen miktarı yaklaşık 270 milyon tondur. Daha bilinen değerlerle ifade edersek, 270 milyon ton hidrojen ülkemizin tükettiği benzin cinsinden 300 yıllık benzine veya ülkemizin 10 bin yıllık elektrik tüketimine eşdeğerdir.

Karadeniz’de bulunan Hidrojen sülfür ile ilgili çalışmalar, elektroliz çalışmaları dahil, Rus bilim insanları tarafından yapılmıştır. Ülkemizde konuyla ilgili ilk ciddi girişim Erzurum Milletvekili Musa Uzunkaya tarafından Enerji Bakanlığına soru önergesi olarak Kasım 2000 ‘de verilmiş ve bu kaynağın değerlendirilmesi için nasıl bir çalışma yapıldığı sorulmuştur. Verilen cevap ise çok ilginçtir, “Karadeniz’de petrol arama çalışmaları sırasında böyle bir madde etkisine rastlanmamıştır ve herhangi bir çalışma düşünülmemektedir.” Olarak cevap verilmiş ve meclis tutanaklarına girmiştir. Ruslar 90’lı yıllarda Karadeniz’in hidrojen sülfür haritalarını tamamlamış hidrojen üretim tesis planlarını hazırlarken ülkemizdeki durum gerçekten ibret vericidir.

Son yıllarda konuyla ilgili İTÜ, Gazi Üniversitesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, vb. üniversitelerde ciddi çalışmalar yapılmış olup sonuçları heyecanla beklenilmektedir. Özellikle hidrojen gazı çok önemli olmakla birlikte elektroliz sonucu elde edilen sülfürü, kükürt dioksit gazı, sülfirik asit, karbon sülfür, tiyosülfat vb. sanayide kullanılan hammaddelere dönüştürülerek “bir taşla iki kuş” sülfür ithalatımızı durdurduğumuz gibi net ihracatçı durumuna geçmiş olacağız. Tabii ki teknik olarak üretim problemlerini çözüp başarabilirsek.

Geçen ay ki yazımızda, gene Karadeniz ve Akdeniz’de inanılmaz büyüklükte gaz hidrat yatakları olduğunu belirtmiştik. Görüyoruz ki “Mavi Vatan” sadece deniz suyu ve balıklardan ibaret değildir. Mavi Vatan da “işimiz var” hem de “çok işimiz var.” Saygılarımızla…