Eğitim alanında yıllardır yaşanan ve salgınla daha da ağırlaşan sorunların damga vurduğu 2021-2022 eğitim- öğretim yılının ikinci yarısı başladı. İlk dönem sonunda 71 bin 320 okulda öğrenim gören 18 milyon öğrenci karne aldı. 
Karne günleri evlerde genelde heyecanlı ama bir o kadar da tedirgin ve kaygılı bir süreç yaşanır. Bu günlerde çocuklara karşı olumsuz yaklaşımların artmasının en büyük nedeni, ailelerin karneye gereğinden fazla anlam yüklemesidir.                      
Karnelerindeki düşük notlarla “büyüklerinin” karşısına dikilen çocukların okul başarıları pek çok etkene bağlı olarak değişir. Çocuklarımızın akademik başarısızlıklarının; güdülenme eksikliği, dikkat ya da odaklanma sorunları, kişilik özellikleri gibi bireysel farklılıklardan kaynaklanacağı gibi öğretim sisteminden, anne baba, öğretmen, yönetici tutumlarından ve çevresel birçok faktörden etkilendiği çoğu kez unutulur. Üstelik “büyükler” bu süreçten kendilerini hiç sorumlu tutmazlar…


17 KEZ SİSTEM 8 KEZ BAKAN…
2002 yılından bu güne kadar tam 8 kez Milli Eğitim Bakanı 17 kez eğitim sistemi değiştirildi ama hala Türkiye’de ailenin sosyoekonomik durumu, çocuğun başarısını belirleyen en önemli etkenlerden biri olmaya devam ediyor.    
İki yıla yakın süredir devam eden salgının eğitim öğretime olumsuz etkileri hala sürüyor. Bu süreçte okullarda yaşanan tüm sorunların çözümü genelde öğretmenlerin ve velilerin sırtına yükleniyor. 
Bilim Kurulu'nun tavsiyeleri dersliklerde 4 metrekareye 1 öğrenci düşmesi gerektiği yönündeyken; sınıflar seyreltilemedi, derslik başına düşen öğrenci sayısı salgın koşullarına uygun hale getirilemedi. 
Virüsün bulaş riskini azaltmak için derslerin ülke genelinde 30 dakikaya düşürülmesi gerekirken uzun ders süresinde ısrar edildi.
ÖĞRENME KAYIPLARI ÇOK FAZLA
Salgının ilk yılında üç öğrenciden biri uzaktan eğitime ulaşamadı. Eğitimin kesintiye uğradığı dönemlerde oluşan öğrenme kayıplarını gidermeyi hedefleyen etkili, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir telafi eğitimi politikası geliştirilemedi.
Salgın kaynaklı öğrenme kayıplarının saptanması için ilk defa 7, 8, 11 ve 12. sınıflarda Türkçe, Matematik ve Fen Bilimleri’nde kazanım değerlendirme uygulaması yapıldı. Ancak, tüm sınıflar düzeyinde salgından kaynaklanan öğrenme kaybına ilişkin kamuoyuyla paylaşılan kapsamlı bir araştırma yapılmadı. 


ÖĞRETMEN AÇIĞI VAR…
MEB raporlarında öğretmen açığı bulunduğu duyurulmasına rağmen yeterli öğretmen ataması yapılmadı. 2020-2021 eğitim öğretim yılı sonunda 38.000 öğretmenimiz emekli oldu. Milli Eğitim Bakanlığı emekli öğretmenlerimizin yerini bile dolduramadı. 
Öğretmen açığı, bu gün sayıları 100 binlere doğru giden ve çoğunluğu eğitim fakültesi çıkışlı olmayan ücretli öğretmenlerle karşılanmaya çalışılıyor. KARANLIKTA EĞİTİM !... 
Kalıcı yaz saati uygulaması yüzünden okul giriş-çıkış saatleri sorunu giderek büyüyor. Bu dayatma, çocuklarımız için güvenlik sorunları oluşturmasının yanı sıra ikili eğitim yapan okullarda gün ağarmadan derslerin başlamasına ve gece karanlığında derslerin son bulmasına neden oluyor.
Seçmeli derslerin belirlenmesi, velinin bilgisi, öğrencilerin isteğine göre yapılır. Oysa, müzik, sanat, yabancı dil, spor gibi birçok dalda tercih yapma hakkı olan öğrencilere istekleri dışında seçmeli ders dayatmaları tüm hızıyla(!) sürüyor.       
Sınavların kaldırılacağı iddiasıyla değiştirilen yeni LGS (Liseler Geçiş Sistemi), okulları “nitelikli-niteliksiz” diye ayıran; dar ve orta gelirli ailelerin çocuklarını eğitimden soğutan bir sisteme dönüşmeye devam ediyor. 
MESLEKİ EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ...
Sayın Mahmut Özer’in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla mesleki ve teknik eğitimin gelişimi konusunda önemli adımlar atılmaya başlandı. Ancak, son dönemde yapılan çalışmalar örgün mesleki ve teknik eğitimin güçlendirilmesi yerine, öğrencileri mesleki eğitim merkezlerine yönlendirme şekline dönüştü. Bu konuda “çocuk işçiliğin devlet eliyle yasal hale getirildiği, örgün eğitim alan meslek lisesi öğrencilerinin, pedagojik ve sosyolojik alt yapısı olmayan ortamların içine gönderildiğine dair” ciddi kaygılar var. 
“ÖNCE AYNAYA BAKALIM !..”
Yukarıda söz edilenler eğitimde ilk dönem yaşananların sadece bir bölümü. 
Çevresindeki “büyüklerin”, savurganlığını, şiddet eğilimlerini, nefret dilini, doğaya ve canlılara karşı acımasızlığını gören; özgürce ve eleştirel düşünmesine izin verilmeyen, adaletsiz ve eşit olmayan koşullarda ezberci, sınav odaklı sistemlerde yarıştırılan, akıl ve bilimin öncülüğünde başarının verdiği mutluluğu yaşayamayan çocukların karneleri her zaman kırıklarla dolu olacaktır.
Bu yüzden çocuklarımızın karnesi aynı zamanda içinde yaşadığı toplumun 
“büyüklerinin” karnesidir.