Türk Eğitim Sen Eskişehir Şube Başkanı Kamuran Arıkan, eğitimcilerin yaşadığı sıkıntılar, sendikal çalışmalarıyla ilgili Haberes Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’e özel açıklamalarda bulundu. Arıkan; "Eğitim çalışanlarının bizim gözlemlediğimiz en önemli sorunlarından biri de liyakatsizlik ve adam kayırma olduğunu görüyoruz. Bu da eğitim çalışanlarını umutsuzluğa ve tükenmişliğe sevk ediyor" dedi.
Türk Eğitim Sen nasıl kuruldu? Kuruluşundaki amaç neydi?
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması Sözleşmesi ile 151 Sayılı Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin Sözleşmenin, 21.05.1992 tarihinde görüşülmek üzere TBMM’ye sunulmasıyla Türk sendikal hayatında yeni bir süreç başlamıştır. Bu süreçle birlikte Türk Eğitim-Sen, 18 Haziran 1992 tarihinde kurulmuştur. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 25.06.2001 yılında yürürlüğe girmesinden sonra ise sendikamız diğer memur sendikaları gibi yasal kimliğine kavuşmuştur. Türk Eğitim-Sen bugün Türkiye’de eğitim, öğretim ve bilim hizmetleri kolunda faaliyet gösteren en büyük memur sendikalarından birisidir. Türk Eğitim sen resmi olarak kurulmadan önce üyelerinin büyük çoğunluğu ve kurucuları TÜRKAV (Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı) adı altında teşkilatlanmış ve mücadelelerini bu çatı altında devam etmişlerdir.
İlkeli, şeffaf, hak ve adaleti önceleyen, ahlaklı bir sendikal duruş sergileyen ve vasıflarıyla eğitim çalışanlarının teveccühüne mazhar olan Türk Eğitim-Sen, kurulduğu günden itibaren her geçen gün üye sayısını ve etkisini artırarak büyümüştür.
Türk Eğitim Sen olarak amacımız; Eğitim çalışanlarının ekonomik, sosyal haklarını geliştirmek, mesleki gelişimlerinin ve yükselmelerinin önündeki engelleri kaldırmak, çağdaş, bilimsel ve milli bir eğitim ortamı oluşturmak, çalışma barışını sağlamak, haksızlıklarla mücadele etmek için hukuk zeminden çıkmadan her türlü eylem ve etkinliği yapmak ve bunun için de haklarının ve hukukunun bilincinde örgütlü bir çalışan kitlesi oluşturmaktır.
Sadece Sendika Değil, Aynı Zamanda Milli Bir Sivil Toplum Kuruluşuyuz.
Türkiye bizim her şeyimizdir. Aklımızda, dilimizde, yüreğimizde her daim Türkiye vardır. Bu nedenle “Türkiye Sevdamız, Ekmek İçin Kavgamız!” diyoruz. Ekmek kavgamızın, yani sendikacılığımızın önüne Türkiye sevdamızı koyduk.
Bizim için Türkiye,
Devletimizin kuruluş felsefesidir.
Anayasamızın ilk dört maddesidir.
Atatürk’tür, İstiklal Marşı’dır, Türkçe’dir.
Başkent Ankara’dır.
Laik, sosyal ve hukuk devleti anlayışıdır.
Anayasa’nın 42. Maddesinde ifade edilen eğitim dilinin sadece ve sadece Türkçe olduğu bilincidir.
Anayasa’nın 66. Maddesinde anlamını bulan milli kimlik şuurudur.
Eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal kaygılarının olmadığı, özlük haklarının teslim edildiği, sosyal adaletin ve refahın en üst düzeye çıktığı bir Türkiye için,
Eğitimcilerin mesleki gelişimlerinin ve yükselmelerinin önündeki engelleri kaldırmak için, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünün gereğini yerine getirerek, liyakatsizlik, adaletsizlik ve kadrolaşmayla mücadele etmek, çalışma barışını sağlamak için,
Hak ve hukukunun bilincinde örgütlü bir çalışan kitlesi oluşturmak için,
Çağdaş, bilimsel ve milli bir eğitim sistemi oluşturmak için,
Toplu sözleşme masası başta olmak üzere her platformda eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarını, beklentilerini, taleplerini en yüksek perdeden dile getirmek için
Çalışmaya, üretmeye, sendikacılığa artı değer kazandırmaya devam edeceğiz.
Eskişehir’de ve Türkiye’deki üye sayınız ne kadar?
Türk Eğitim Sen ülkemizin bütün illerinde teşkilatlanmış 134 şube 2 temsilcilik ve Türkiye genelinde de 250 bin üyeye ulaşmış büyük bir sendikadır. Eskişehir ilimizde de 1 nolu şubemizde 2300 üyemiz,2 nolu şubemizde(üniversite) 1350 üyemiz vardır.
Türkiye eğitim sisteminde en büyük sorun nedir?
Soruda da bahsettiğiniz gibi eğitimdeki en büyük sorun sistem sorunudur. Her yeni gelen Milli Eğitim Bakanının kendi kafasına göre sistem belirlemesi en büyük sorundur. Meslekte yaklaşık 30’uncu yılını çalışan bir öğretmen olarak kaç tane sistem değiştiğini inanın ki bende bilmiyorum. Son zamanlarda dikkat ederseniz tekrar bir sistem tartışması başladı. Yok liseler 4 yıl mı olsun yok 2+2 mi olsun yok 3+1 mi olsun. Bu açıklamalar dahi bize bu konular üzerinde çok araştırılmadan ve enine boyuna tartışılmadan sistem getirilmeye çalışıldığının en belirgin örneğidir. Türkiye’miz büyük bir devlettir artık kendine uygun, dünya milletleri ile yarışan, bilimselliği ön plana koyan, Türk milletinin öz benliğine uygun bir sistem geliştirmesinin zamanı geldi ve geçmektedir. Bunu yapacak insan kaynağı ülkemizde fazlasıyla mevcuttur. Sadece imkân verilmelidir. Baktığımızda sürekli Finlandiya eğitim modeli, Danimarka Eğitim modeli gibi modeller gündeme gelmekte ve uygulanabilirliği tartışılmaktadır. Ancak Ülkemizde uygulamaya çalıştığımızda maalesef başarısız oluyoruz. Mesela Finlandiya’nın toplam öğretmen sayısı İstanbul’daki öğretmen sayısının üçte biri, öğrenci sayısı ise İstanbul’daki öğrenci sayısının dörtte biridir. Ayrıca örnek aldığımız ülkelerin ekonomik koşulları, coğrafi koşulları gibi temel koşullarında uymadığı açıkça görülmektedir. Bundan dolayı gerçekten Türkiye’de herkesin eşit olarak faydalandığı bir Milli Eğitim sistemine ihtiyaç vardır.
Eğitimcilerin bugün yaşadığı sorunları anlatır mısınız?
Eğitimcilerin yaşadığı sorunları temel olarak mali ve özlük hakları olarak ikiye ayırabiliriz. Mali sorunlar açısından bakarsak şu anda eğitim çalışanlarının hizmetlisinden, memurundan, başöğretmenine kadar hepsinin maaşı ülkemizde açıklanan yoksulluk sınırının altındadır. Birde ücretli öğretmenler var ki onlara ödenen rakam açlık sınırının da altında kalmaktadır. Maalesef eğitim çalışanları enflasyonun ezdiği şu ortamda nasıl ayakta dururuz onun derdine düşmüşlerdir. Yıl 2025 olmasına karşın ve aile yılı olmasına rağmen, evli eşlerin, eş durumu ile bir yerde buluşmaları neredeyse imkânsız hale geldi. Aynı ilde bir araya gelen eşler bu yıl uygulanan resen atamalarla bu sefer aynı ilde bir araya gelememektedirler. Diğer illerde olduğu gibi bizim ilimizde de yıl 2025 olasına rağmen günlük ulaşımı olmayan köyler vardır. Bakanlık resen atamaların yapılmasını illere emretti. İller de bunu uyguladı ki özellikle ilimizdeki yöneticilerimiz ellerinden geldiğince objektif oldular. Onlarında elinden gelen bir şey olmadığını görünce sendika olarak resen atamaları mahkemeye verdik. Düşünün Sivrihisar Buhara veya Ertuğrul köyleri veya Sarıcakaya Beyköy köylerine nasıl günlük geliş gidiş yapılacak. İmkânı yok. Eşinin de buralara gitme olasılığı yoksa ne yapacak bu öğretmen arkadaşlar? Mesela eşi asker, polis, üniversite çalışanı, sanayide çalışan…. gibiyse ne yapabilirler. Maalesef bakanlık yanlışta ısrar etmektedir. En garip resen atamalardan birini de Konya da gördük eş durumu ile Konya ya gelen bir öğretmen arkadaşımız resen atama ile eşinin 312 km ilerisindeki başka bir ilçeye verilmiştir. Doğu ve güneydoğu da her türlü imkânsızlıklar içinde çalışan arkadaşlara sadece ilave hizmet puanı haricinde başka bir ayrıcalık verilmemektedir. Önceden Bu illerimizde görev yapan eğitim çalışanları farklı maaş ve ek ders ücreti alırlardı. Maalesef bu şu an ortadan kalkmış durumdadır bundan dolayı da bu bölgelere tayin olanlar bir an önce başka yerlere gitmek istemektedirler. Aynı şeyleri Eskişehir içinde düşünebiliriz. Günyüzü’nün Kayakent’te veya Mihalıççık’ın Yunus Emre beldesinde çalışan ve geliş gidiş yapan bir öğretmen ile merkezde görev yapan bir öğretmenin mali yönden farklı olması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitim çalışanlarının bizim gözlemlediğimiz en önemli sorunlarından birinin de liyakatsizlik ve adam kayırma olduğunu görüyoruz. Bu da eğitim çalışanlarını umutsuzluğa ve tükenmişliğe sevk etmektedir ki bu çok önemli ve üzerinde durulması gereken bir sorundur. Çünkü bu sorun direkt olarak çocuklarımızı etkilemektedir. Bu durumun düzeltilmesinde ve önüne geçmede birinci ve olmazsa olmazımız MÜLAKAT sisteminin kamudan kaldırılmasıdır. İkinci olarak da liyakatin esas alınmasıdır.
Eskişehir’deki eğitim kalitesini nasıl buluyorsunuz?
Eskişehir eğitim öğretimde hep ön sıralarda yer almıştır. Özellikle son on yıllık periyodu paylaşılmadığı için görememekteyiz. Ancak bir düşüşten bahsedilmektedir. Bu hangi seviyededir bilemiyoruz. Bunda da en önemli faktör özellikle şu an az olsa da eskiden bir hayli fazla olan liyakatsiz uygulamalardır. Ayrıca ilimiz özelinde sürekli İl Milli Eğitim Müdürlerinin değişmesinin de etkili olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada eğitim çalışanlarından kaynaklanan bir sorun varsa onun da çözümü için çaba göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Bizim düşüncemizde eğitimde kaybedilecek bir tek birey dahi yoktur. Bundan dolayıdır ki Bir Türk yüzyılından bahsediliyor ise bu ancak ve ancak eğitim ile sağlanabilir. Bazı illerde siyasiler, yerel yönetimler, kamu kurumları, üniversiteler, sendika ve STK’lar hep birlikte eğitimi nasıl üst sıralara taşırız diye düşünürken maalesef ilimizde böyle bir birlikteliği göremiyoruz. Unutmayalım ki eğitime yapılan yatırım kaybettirmez belki meyvesini kısa sürede alamayabilirsiniz ama uzun vadede ülkemize ve ilimize katkı sağlar.
Türkiye’de sendikacılık yapmak zor mu? Bu konuda yaşadığınız güçlükler nelerdir?
Türkiye’de sendikacılık dahi maalesef ikiye ayrılıyor. İşçi sendikacılığı ve Memur sendikacılığı olmak üzere. Bizler Memur sendikaları olarak işçi sendikalarına göre hem mali hem de özlük hakları bakımından çok geride kaldık. Zaten Kamu Sen olarak memurlar için yeni bir sendika yasasına ihtiyaç olduğunu en azından işçi sendikaları seviyesine çıkarılması gerektiğini her ortamda dile getiriyoruz.4688 sayılı memur sendikacılığı artık dar gelmektedir. Bu kanunun İLO şartları çerçevesinde yeniden düzenlenmesi şarttır. Sendikacılık özellikle kamuda sendikacılık Çok çoğu özel hayat ve aile hayatından fedakârlık gerektirir. Ancak insanların sorunlarının çözülmesi ve bir teşekkür veya Allah razı olsun kelimesi bütün yorgunluğu almaktadır. Eğitimde iş yeri sayısı çok olduğu için yıl içinde hepsine ulaşmakta bazen zorluk çekiyoruz. Üst kademede yer alan bazı yöneticilerin sendikacılara hasmane veya ötekileştirici tutumları iletişim noktasında sıkıntıya sokmaktadır. Biz sendikacılar ne kamunun düşmanı nede onların rakibiyiz, bizler onların çözüm ortağıyız bunların bilinmesi gerekir. Bizler Devletimizin geleceğini ve varlığını yeri geldiğinde onlardan daha çok savunuruz. Kamuda birde kraldan çok kralcı olanlar ve sanki o okul veya koltuk babasının malı sanıp davranışlar sergileyenler var, bu durumun özellikle 15 Temmuz’dan sonra azaldığını da söylemek isterim. Birde eğitim sendikaları için bazı şeyler söylemek lazım özellikle kendini ispat veya üye yarışına giren bazı sendikaların işyerlerinde ayrımcı veya yalan söylemleri sendikal güveni sarsmaktadır. Sendikalar kazandıkları ve uygulamaları ile yarış halinde olmalıdır. Ayrıca Eğitim de bir branş üzerinden sendikacılık yapılması son derece yanlıştır. Bu şekilde olursa bütün branşların ayrı ayrı sendikaları olur ve bütün branşlar birbirine düşman haline gelir.
Türkiye ve Eskişehir’de eğitim yöneticilerinin atamalarının adaletli olduğunu düşünüyor musunuz?
Yaklaşık 30 yıllık meslek hayatımda belki 30 tane milli eğitim bakanlığı yönetici atama yönetmeliği çıkmıştır. Son günlerde Milli Eğitim Bakanlığı tekrar yönetici atama yönetmeliği üzerinde çalışmaktadır. Bu dahi olayın vahametini göstermesi açısından önemli bir durumdur. Düşünsenize koskocaman bir Milli Eğitim Bakanlığının liyakati esas alan bir yönetmeliği hala bulamadı veya bulmak istememektedir.
Şu anda yönetici olmak isteyen arkadaşlarımız sınava girmekteler. Sonra MÜLAKATA alınmaktadırlar. (Eski Bakanımız Ziya SELÇUK’tan kalan tahammüller gereği şuan mülakatta sınav puanının aynısı veriliyor) Şu anda yönetici atamaları puan üstünlüğüne göre yapılmaktadır.
Burada değinilmesi gereken en önemli noktalardan birisinin de Proje okullarına Öğretmen seçimi olduğunu düşünüyorum. Şu anda hiçbir kritere bakmadan bu okullara öğretmen ataması yapılmaktadır. Maalesef Vali de dahi olmayan yetki okul müdürüne verilmiştir. Bazı okul müdürleri de ahbap çavuş ilişkisi ile seçim yapmıştır. Esas şunu düşünmek lazımdır okul müdürü bütün branşlara hâkim mi ki. Seçim yapabiliyor. Bu meslek onuruna yakışmayacak bir durumdur. Bizim bu noktada görüşümüz bu okullarda görev almak isteyen arkadaşların bir sınav sonucunda buraya atanmasıdır. Bu hem müdürü sorumluluktan kurtarır hem de eşitliği sağlar.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Sayın Bakanımız maalesef eğitimin biriken sorunlarının çözümü noktasında istekli davrandığını söyleyemem. Bu sorunların çözümü için bir adım atmak yetmez biraz hızlı davranmak lazımdır. Çünkü konu eğitimdir. Özellikle Bakan Bey çok yüksek puan alıp atanacakken atanamayan öğretmen arkadaşlardan helallik alabilecek mi? Şunu da belirtmek isterim bakan bey adam kayırdı diyemem ama adaleti sağlayacak bir düzen kuramamıştır. Bu sistemde bilimsel olarak da adaleti sağlayamazsınız. Çünkü her bir komisyonun değerlendirmesi farklı olacaktır. Sendika olarak kamuya alımlarda ve makama atamalarda tek kriterin devlete sadakat olması gerektiğidir. Bizim bakan beyden beklentimiz tamamıyla eğitime odaklanarak hem sistemsel hem de çalışanların sorunları açısından çözümler bulmasıdır. Yeter ki çözüm için adım atılsın bütün sendikalar yardımcı olacaktır. En azından Türk Eğitim Sen olarak biz bu noktada bakan beyin yanında oluruz.
Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Eskişehir İl Milli Eğitim müdürümüz Sinan Bey iki yıldan fazla süredir ilimizde görev yapmaktadır. Özellikle son bir yıldır temel noktalarda bazı prensip kararları alarak gayet adaletli uygulamalar yapmaktadır. Ancak özellikle proje okulu atamalarında kendisinden kaynaklandığını düşünmediğim ama adaletsizliklerin çok fazla olduğunu da belirtmek isterim. Eskişehir’deki en büyük şansımız sorunlar İl Milli Eğitim Müdürüne ulaşmadan çoğunun çözüme kavuşmasıdır. Bundan dolayı özellikle Odunpazarı ve Tepebaşı olmak üzere İlçe Milli Eğitim Müdürlerimize teşekkür etmek isterim. Sinan Aydın beyden isteğimiz tüm kesimlerin ve her eğitim çalışanının Milli Eğitim Müdürü olmasıdır. Ayrıca tüm paydaşları ile iletişim kurmasıdır. Unutmasın bizler onun rakibi değiliz, bizler her çocuğumuzun kaliteli bir eğitim aldığı ve her eğitim çalışanının huzurlu olduğu bir ortamı istiyoruz. Eskişehir de eğitim noktasında başarıyı artırmak noktasında İl Milli Eğitim Müdürü, Müdür Yardımcıları, Tepebaşı, Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Müdürleri ve bazı ilçe milli eğitim müdürleri ve birkaç şube müdürleri haricinde de herkesin sorumluluk alması gerekir. Dört beş yıldır ilimizde görev yapıp çoğu okulun yerini bilmeyen yöneticilerin olması bizleri üzmektedir.