Hamas 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e geniş çaplı bir saldırı başlattı. Beş binden de fazla füze attığı söyleniyor. Saldırı sonrası İsrail Hamas’a savaş ilan etti. Çıkan çatışmalarda 2 bine e yakın İsrailli 53 bin civarı Filistinli hayatını kaybetti.134 binden fazla kişi yaralandı iki milyona yakın Gazzeli 500 bin civarı İsrailli yerinden edildi.

Yaklaşık 15 ay sonra Ocak 2025’te Hamas’la İsrail arasında ateşkes ilan edildi. Bu kadar ölümlerden, yaralanmalardan, yer değiştirmelerden sonra ilan edilen ateşkes sonrası ülkemizde Hamas’ı alkışlayanlar oldu.

Nihayet Suriye’deki iç savaş sonuç verdi. 7 Aralık 2024 tarihinde Esat ülkeyi terk etti. Yerine ABD’nin de bizim de, hakkında yakalama emri bulunan kırmızı bültenle aranan terör örgütü lideri El Şara Yeni Suriye’ye başkanı yapıldı. Bu arada Gazze’yi tamamen kontrolü altına alan İsrail genişlemeci politikasını sürdürerek; Suriye topraklarında ilerlemeye başladı. Golan tepelerini tamamını işgal etti. Şam’a 25 km kadar yaklaştığı yazıldı. İsrail’in bu ilerlemelerine, Suriye’nin topraklarını ele geçirmesine El Şara'dan tek bir ses çıkmadı, İsrail aleyhine hiçbir beyanda bulunmadı. Sonuçta Suriye toprakları İsrail’in toprakları haline geldi. İran’a harekat düzenleyen İsrail uçakları Suriye toprakları üzerinde yakıt ikmali yapıyorlar. Aslında sürpriz olmayan beklenen İsrail İran savaşı 13 Haziran’da başladı. İsrail 2024 Ekim ayında yaptığı füze saldırılarıyla İran’ı test etti. İran şimdi olduğu gibi o zaman da ‘karşılığımız çok şiddetli olacak’ kabilinden nutuklar attı ama ciddi bir karşılık veremedi.

Genelkurmay Başkanı başta olmak üzere en üst düzeydeki 20 komutan öldürüldü. Bütün ekonomik hedefleri vuruldu, vurulmaya devam ediliyor.

Mollalar süslü cümlelerle İsrail’i nasıl yeneceklerini yalancı pehlivan edasıyla sallarken, olan dost ve kardeş İran halkına oluyor. İrticanın kıskacında yıllardır kıvranıyorlar.

İsrail’i vurmak için İran’ın konuşlandırıldığı gizli füze üslerini İsrail istihbaratı aylar öncesinden tespit etmiş, Şunu da belirtelim, İsrail, İran’da bulunan Afgan mültecilerden bir istihbarat ağı kurmuş. Bu Afganlılar kanalıyla İsrail’in İran da bir istihbarat ağı var. Unutmayalım bizde de çoğu Afganistan’da ABD askerliği yapmış yetişmiş 2 milyon civarı Afgan mülteciden söz ediliyor.

İran’ın eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, ’İsrail’e karşı istihbarat birimi kurduk, başına atadığımız kişi İsrail ajanı çıktı’ diyor.

İran’ın istihbarat teşkilatı muhalif kovalamaktan, kafasına uymayan yurttaşlarının yaşam biçimine müdahale etmekten hapishaneye tıkmaktan İsrail istihbaratını takip edememiş.

İran’da mollalar on yıllardır kadının saçı, giysisi, nasıl eğitileceği, araç kullanıp kullanamayacağı, saat kaça kadar sokağa çıkacağı konularını çözmeye çalışırken çağımızı, medeniyeti, dünyayı ıskaladılar.

ABD ve batı her zaman iki yüzlüdür. Dünyanın jandarmalığına soyunmuşlar. ABD, Rusya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerde çok sayıda olan nükleer bombadan İsrail’de 90 civarı olduğu söyleniyor. Bu ülkelerin nükleer bomba yapmaları bulundurmaları serbest, Türk ve Ortada doğu coğrafyasındaki ülkelere yasak.

Bu gelişmeler karşısında bizim de alacağımız dersler olmalı. Bu konuyla alakalı emekli general Cem Gürdeniz paşa özetle şunları söylüyor, "Öncelikle iç barış ve istikrar sağlanmalıdır. İç siyasi hesaplaşmalar bir kenara bırakılmalıdır. 'Terörsüz Türkiye' söylemi altında anayasa değişikliği ve Lozan ruhunu zedeleyecek her türlü girişim ve söylemden kaçınılmalıdır. Güneydoğu Anadolu, Irak ve Suriye’ye yönelik yeni bir ordu kurulmalı ve Suriye’de YPG/PYD ve benzeri oluşumların bağımsız Kürt devletine yönelecek her türlü girişimine karşı gerekirse önleyici tedbirler alınmalıdır.

Unutulmamalıdır ki İran’ın çöküşü, bir rejim değişikliğinden çok daha fazlasıdır. Bu, bir bölgesel direncin yıkılması, yani Türkiye’nin Suriye’den sonra tamponlarının sonuncusunun da ortadan kalkmasıdır. İran düşerse, Türkiye’nin çevresinde savunma hattı kalmayacaktır. Suriye zaten çöktü, Irak fiilen bölündü. İran sonrası sıranın Türkiye’ye geleceği mesajı artık bir komplo değil, bizzat bölgedeki dinamiklerin açık ifadesidir. Türkiye hazırlık yapmazsa sıradaki olur

Son sözümüz: 'Atatürk gibi düşünün ve uygulayın.' Unutmayalım İngiliz şımarıklığına Çanakkale’de; Kut Ül Amare’de, Kurtuluş Savaşı’nda ve Lozan’da tokat atabilen ve asla sömürge olmayan tek millet Türklerdi. 100 yıl önce başardık yine başarırız. Yeter ki Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gidelim" diyor değerli paşamız.

Bugün yaşadıklarımız dünden bugüne gelişen olaylar değildir. Bu planlar yıllar öncesi hazırlanmış, bütün hesaplar yapılmış adım adım ilerliyor. Bu arada İran’daki ve Suriye’deki PKK İsrail’e desteğini açıklamış.

Netenyahu için bu savaşları koltuğunu korumak için yaptığı söyleniyor. Böyle bir şey yok, Netenyahu iyi bir Yahudidir. Şimdiki İsrail, Filistin toprakları, Nil Nehri çevresi ve Fırat Irmağına kadar olan bölgenin Allah tarafından kendilerine vadedildiğine inanmış ve bu bölgeyi kendi vatanları yapmak için var gücüyle mücadele etmektedir.

İsrail yıllardır ilmi önceleyerek çalışırken, Arap alemi ise katı bağnaz din anlayışıyla kendilerini ilime kapattılar, dünyanın gerisine düştüler.

Aklımızı başımıza alıp Cumhuriyet Türkiye’sinin, Atatürk’ün ve onun yerleştirmeye çalıştığı bilimin yolundan ayrılmamalıyız. Yoksa yakın bir tarihte Türkiye’nin de yaşayacağı son, çok farklı olmayacaktır.

Atatürk döneminde uygulanan dış politikanın temel ilkeleri, tam bağımsızlık akılcı ilkeler ve başarılı bir şekilde uygulanan denge politikasıdır. 

Sevgiyle kalın