Bir Ege kasabasında, bir 'Kofti Efe' varmış... 'Kofti Efe' bir akşam ter, kan içinde meyhaneye gelmiş: 'Len oğlum ver bi tek!' Meyhaneci koşup gelmiş: 'Hayrola efem, ne oldu?' 'Köşe başında dört herif çıktı karşıma, iki patlattım dördü de kaçtı...' Meyhaneci çırağa bağırmış: 'Efeme bi tek daha ver, leblebiyi unutma!'

Meyhaneci hınzır, üstüne gidiyor: 'Eeee efem, sonra ne oldu?' 'Bu sefer sekiz kişi olup geldiler...''Eeee!' 'Sekizini de iki yumrukta kaçırdım!' Meyhaneci bağırmış: 'Len oğlum efeme bi tek daha ver, leblebiyi unutma!' Efe tekleri üst üste yuvarladıktan sonra kükremiş:
'Sekiz on altı oldu, on altı yirmidört!' Efe sallıyor, meyhaneci tekleri peş peşe ısmarlıyor. Efe, 24’ü tamamladıktan sonra elinin tersiyle ağzını silip, bıyıklarını sıvazlayınca meyhaneci çırağa kızmış: 'Ulen, efemin kadehi boş kalır mı?' Efe diklenmiş: 'Yetti gayri, bütün gasabayı bana mı kırdıracan?' İşte eskiler 'Kofti Efe' diye bu gibilere derlermiş!

SİZİN ETRAFINIZDA HİÇ YOK MU?

Bugünde 'Kofti Efeler' hiç yok mu? Başta devlet kurumlarında olmak üzere hep varlar. Birileri tarafından koltuklara oturtulduklarını kısa bir sürede unutarak, marifeti kendinden sanmaya başlarlar. Yaptıkları işi 'bire bin katarak' anlatarak, kendilerini iyi şekilde pazarladıklarını sanırlar. Kendi işini doğru yapıp yapmadığını bakmayarak; bırakın çalışma arkadaşlarını başka kurumlarda çalışanlara bile ayar vermeye çalışırlar. Astlarına kötü davranırlar. Öğrendikleri üç-beş süslü kelimeyi biraz yalanla harmanlayıp; bulundukları her ortamda kendilerini üstün biri olarak göstermek isterler. Bu olaya kendilerini öyle kaptırırlar ki; sınırlı potansiyelleri olmasına rağmen çok önemli ve yeri doldurulamaz insan olduklarına inanırlar. Adları gibi getirildikleri makamda ‘uzun ömürlü’ kalacaklarını sanırlar. Ancak 'Nasıl gelirsen, öyle gidersin' sözü hep doğru çıkar. Belli bir süre sonra oturduğu koltuk altından çekilince koftilikleri 'Züğürt Ağa’ya dönüşür. Yaptıklarından hiç ders çıkarmayarak, hayatta koftilik yapmaya hala devam ederler. Yoksa sizin etrafınızda hiç 'Kofti Efe' yok mu? Bence yoksa çok şey kaybetmişsinizdir!...

PERSONELE KENDİNİ ALKIŞLATANLAR(!)

Balık baştan kokar misali Eskişehir İl Milli Eğitim’de son yıllarda ‘Kofti Efe’lerin sayısı artmaya başladı. Yaptıkları işi 'bire bin katarak' anlatarak Müdür Aydın’ın gözüne girenler okul müdürlerini ve öğretmenleri kendilerine sekreter (Yönetici Asistanı) yaptılar. Oturdukları koltukları hak ederek gelmedikleri için yönettiği bölümlerde çalışanlara mobbing yapıp, kötü davranarak, kendi eksikliklerini gidermeye çalışanlar da oldu. Hatta sorumlu oldukları bölümlerde çalışan personeli kendisini zorla alkışlatarak; görgüsüzlükte çağ atlayanlarını da gördük.

HASTA YÖNETİCİLERİN(!) AĞIZ KOKUSUNU ÇEKMEK ZORUNDA DEĞİL

Shakespeare "Bu Hayatta En Çok, Kralın Gölgesini Kendi Gölgesi Sanan Soytarılara Üzülüyorum" diyor.

Eskişehir İl Milli Eğitim’de Bakanın, Vali’nin, Kaymakamların, İl Müdürünün gölgelerini kendi gölgesi sanan bazı yöneticiler personeline ‘Kofti Efe Rüzgarı’ yapmayı alışkanlık haline getirdi. Bir yönetici Eskişehir İl Milli Eğitim’i sadece o idare ediyormuş(!) gibi çalışanlara hakaretler yağdırıp, onları göndermekle tehdit edebiliyor. Daha sonra tepki görünce hastalığını bahane ederek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Hastalığın senin öfke kontrolüne, personele kötü davranmana neden oluyorsa yöneticiliği bırak git. Devletin personeli hasta yöneticilerin(!) ağız kokusunu çekmek zorunda değil. Aslında personele kötü davranan bu yöneticileri Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın’ın dizginlemesi gerek. Peki Eskişehir’de görev yaptığı yaklaşık iki yılda, kadınlara yönelik sözleri ve onlara karşı takındığı tavır ve hakaretleri nedeniyle büyük tepki alan Sinan Aydın’ı kim dizginleyecek?