Bildiğiniz gibi geçen ay Cumhurbaşkanımız Erdoğan kabine toplantısının ardından bir açıklama yaptı.

Yapılan açıklamada Beylikova ilçesine bağlı Kızılcaören Mahallesi’nde çok nadir toprak element (NTE) rezervi keşfedildiğini açıklayarak, “Ülkemizin önemli nadir element sahalarından Beylikova dünyanın Çin’den sonraki 2’nci büyük rezerv alanıdır. Burada ilk etapta yıllık 1200 ton cevher işleyecek bir üretim tesisi kuruyoruz. Deneme üretimi sonuçlarının ardından endüstriyel tesis yatırımına hemen başlıyoruz. “Amacımız bu tesis tam kapasiteye ulaştığında yıllık 570 bin ton cevher işleyerek, 10 bin ton nadir toprak oksitleri 72 bin ton barit, 70 bin ton florit ve 250 ton toryum üretimi gerçekleştirmektir” demişti. Bu elementler ne işe yarar ve neden önemlidir daha sonra yazacağım.

Bu açıklamanın hemen ardından bir önceki yazımda söz ettiğim “İSTEMEZÜK” lobisi hiç vakit geçirmeden birinci açıklamayı yaptı. Öncelikle hemen “Yapmayın gerek yok” diyemedikleri için yumuşak bir girişle “Kompleks Cevher Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi’nin atık stok maliyeti ve yaratacağı tehlikeleri bilmek istiyoruz” dediler. Nereden tespit ettilerse zenginleştirme tesisini “Atık Depolama Tesisi” ilan ettiler. Dikkat edin kelime “atık” yani “tehlikeli” algısı oluşturulacak, hatta bu algıyı artırmak için gündemde olan Erzincan altın madenindeki siyanür sızıntısına dikkat çekiliyor, üstüne sülfürik asit çözülme yönteminin tehlikesinden söz ediliyor ki iyice bir korkun ve ayaklanın.

Gerçek nedir? Adı üzerinde elde edilecek şey “nadir” kelimesi ile başlıyor. Yani zenginleştirme tesisine gelen cevherin sadece binde ya da on binde biri alınacak, örnek verecek olursak 570 bin ton cevherden sadece 250 ton toryum içeren mineral çıkacak, kalan malzeme neredeyse hiç eksilmeden tekrar çıkarıldığı yere konulacak. Eğer Kaymaz’daki altın madenine gidecek olursanız milyonlarca ton taşın ve toprağın yerine konulduğunu ve ağaçlandırma işlemlerine başlanıldığını görürsünüz. Üstelik Beylikova’daki cevherin çıkarılması ve ayrıştırılması sırasında siyanür kullanılmaz. Asit çözeltisi kullanımı elementlerin saf hale getirilmesi esnasında kullanılır ki bu işlem ancak fabrikada kontrol altında yapılabilir. Maden sahasında asit kullanımı yapılamaz. Asit korkulduğu gibi bir madde değildir. Kontrollü kullanımı çok yaygın ve bilinen bir işlemdir. Hala Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi içerisindeki onlarca firma asit çözeltileriyle saflaştırma yapmaktadır.

Korku imparatorları diyorlar ki; “Toryum elementi yeşil bir enerji değildir. Maden çıkartma işlemi sonrası radyoaktivitenin maden sahasında çalışan ve bölgede yaşayanlara, doğal yaşama, tarıma, hayvancılığa etkileri ÇED raporunda yer almamaktadır. Ayrıca bu bölgelerde tarım alanları ve arıcılık yapanlar var.” Peki gerçek nedir? Radyoaktif saf toryum doğada serbest halde bulunmaz. Monazit ve thorite gibi 60’a yakın mineralin içerisinde bileşik halde bulunur ve bu haliyle radyoaktif değildir. Eğer radyoaktif olsaydı şu anda Beylikova ve çevresinde canlı kalmamıştı ve biz bal yerine radyoaktif madde yiyor olurduk, tabi ölmemiş arı bulunursa, dolayısı ile radyoaktif olmayan bir bölgede radyoaktivitenin hayvanlara etkisi de yoktur. Toryumun saflaştırılması yani mineralden ayrıştırılması zenginleştirme tesisinde yapılabilecek bir işlem değildir. Ayrıca bu teknoloji henüz ülkemizde yok ve bildiğim kadarıyla üzerinde yeni yeni çalışma yapılıyor.

Devamla, “Projede yılda 734,400 kg kimyasal patlayıcı, 34,560 kg dinamit kullanılacak, yüzlerce kamyonun çalışacağı alanda oluşan toz hava kirliliğine yol açacak ve gürültü kirliliği oluşacak” deniliyor. Yani “ya burayı yaptırmazsınız ya da Beylikova’yı terk edersiniz” demek istenmektedir. Gerçek nedir? Eskişehir ve çevresinde bulunan çimento fabrikaları, taş ve kum ocakları, altın ve manyezit maden sahalarının yılda ürettikleri cevher, agrega ve taş miktarı 5 milyon tonun üzerindedir. Yani sözü edilen Beylikova’nın maden sahasından çıkarılacak yıllık 570 bin ton cevher miktarının en az 10 katıdır. Bu durumda hali hazırda kullanılan patlayıcı miktarı da 10 kat fazladır. Eskişehir’de gürültüden duramamamız savaş sahasında gibi hissetmemiz gerekmez mi? Oysa duyduğumuz kirlilik ve gürültünün asıl kaynağı şehrin içerisindeki trafik.

 Halkın tüm gerçekleri bilmesi gerektiği söylenerek “Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar sonunda 1977 yılında, Eskişehir-Sivrihisar-Kızılcaören bölgelerinde yapılan çalışmalar sonucu hazırlanan Nihai Etüt Raporu’nda madenin işlenmesinin piyasa şartlarında ekonomik olmadığı için çıkartılmadığı, Türkiye’de binlerce ton toryum rezervinden sadece bin de 18.5 kadarının saf toryum olduğu gerçeği gizlenmektedir” cümlesi kurulmuş. Birincisi gizlenen bir şey yok. Yukarıda da yazdık 570 bin ton cevherden sadece 250 ton toryum elde edilebiliyor. Nadir toprak elementlerini değerli kılan şey zaten bu, onun için pahalı ve zor elde edilebiliyor. Kamyonlara, iş makinalarıyla ile doğrudan yüklediğiniz madene “toryum” değil “kömür” deniliyor. İkincisi 1977 ile 2022 arasında 40 yıldan fazla süre geçmiş teknoloji değişmiş, ihtiyaçlar değişmiş, ülkemizin hala o raporlarla mı hareket etmesi mi isteniyor? ya da “biz konuyu 1977 de kapatmıştık, neden kurcalayıp iş çıkarıyorsunuz?” deniliyor. Anlamak mümkün değildir. Konuyla doğrudan ne bağlantısı var bilmiyorum. İlaveten Türkiye olarak başka ülkelerde maden aramamız ya da tarım sahası bakmamız eleştirilmiş, anlaşılması zor olan şey, bunun ne zararı olur, çıkarılacak nadir toprak elementlerine, Beylikova’ya, Beylikovalıya?

Arkasından, kendi isteklerini sıralamışlar. Birincisi, çevre, Kırka, Seyitgazi, Mihallıççık, Mihalgazi, Sarıcakaya yolları yapılmalıymış. Ancak buralarda çalışacak kamyonların kaldıracağı tozdan, kullanılacak patlayıcıdan, gürültüden, bunların çevreye ve tarım alanlarına vereceği zarardan bahsedilmemiş ki, buradaki hafriyat Beylikova cevher hafriyatından az değildir. Üstelik bu lobinin yol yapımına karşı olduğu ispatlanmış bilinen bir gerçektir ki otoyolların yapımını durdurmak için onlarca dava açtılar. İkincisi, Kızılinler Turizm Termal Tesisi’nin yapılması, ki bu devletin işi değildir devlet sadece düzenleme yapar. Üçüncüsü TÜLOMSAŞ’ın şehre geri kazandırılması, bildiğim kadarıyla fabrika yerinde duruyor ve çalışıyor. Sadece modernizasyon gereği adı değişti, fabrikaların ya da şirketlerin ad ve logoları değiştiğinde kapanmış sayılmazlar sadece yenilenirler. Üstelik bu fabrikanın adı daha önce 5 defa değiştirilmiş TÜLOMSAŞ 5’inci adı. Dördüncüsü, Havaalanının yurtiçi ve yurtdışı uçuşlara açılması, ki açık. Görüldüğü gibi isteklerin yarısı boş, diğer yarısının Eskişehir’e faydası olabilir ancak ülkemize katma değeri yok.

İktidara geldiklerinde “bilimsel gerçeklerle desteklenen madencilik” anlayışını hayata geçireceklerini söyleyenler bilmeliler ki madencilik literatüründe böyle bir madencilik anlayışı yok. Sadece “bilimsel madencilik” var zaten yıllardır uygulanıyor.

 Sonuç olarak; Açıklamaya çalıştığımız gibi, ülkemize “yararlı” veya “yararı olması muhtemel” her gelişme bir şekilde, “gereksiz”, “tehlikeli” gösterilerek veya “kamu yararı yok”, “rant alanı” gibi cümlelerle kötülenerek engellenmeye çalışılmaktadır. Bunlar daha Beylikova için başlangıçtır. Arkasından mahkeme süreçleri başlayacak, her bir tesisleşme ve işletim aşamasını mahkemelere taşıyacaklar, hatta gösteriler başlayacak, imzalar toplanacak. Tabi ki de her gecikmeden zafer kazandıklarını ilan ederek mutlu olacaklar. Amaç hayal edemediklerini başkasına da yaptırmamaktır.

Beylikova yetkililerinin düşünmesi gereken, ilçemiz gelişecek, işimiz artacak, çocuklarımıza iş çıkacak beklentisinden önce “İSTEMEZÜK” lobisini nasıl durdururuz olmalıdır. Yoksa Toprak altındaki zenginliğe ilçe olarak siz de ülke olarak hepimiz de daha çok bakarız. Örnek isterseniz Bergama altın maden ocağı işletmesi engelleme gösterileri ve mahkemeleri 20 yıl devam etti. Maden devreye alınırsa yok olur denilen Bergama da Bergama ovası da yerinde duruyor.

“İSTEMEZÜK” lobisinin kendilerince haklı olduğu bir tek konu var. Buradan çıkacak malzemeden ve elementlerden “HEYKEL” yapılmaz. Dolayısı ile madenlerin de nadir toprak elementlerinin de onlar için bir değeri yoktur.

Saygılarımla