Zamanın birinde aynı köyden birbirlerine tutkun iki genç vardır. Delikanlı evlenmek ister ama evi geçindirmek için de para da gereklidir. Aradığı işini komşu köyde bulduğunda “Gideyim, çalışayım hemen gelirim” der yarenine.  Yareni ise istemez gitmesini “gitme, biz birbirimize yeteriz” dedi ise de ne mümkün, dinletemez delikanlıya.

Delikanlı yola düşerken, sevdiğine “Yaz olunca geleceğim, sabret” der. Lakin yaz gelir delikanlı gelmez. Bir gün kız ve ailesi başka bir köye gezmeye gider. Kız suskun, hüzünlü ve özlemi gözlerinden okunmaktadır. Bunu gören akrabaları “yârini mi özledin?” diye sorunca,  kızın babası bir öfkelenir, bir öfkelenir. Ağlayarak bahçeye çıkan kız, çiçek açan bir ayva ağacı gördür ve o meşhur türküyü başlar söylemeye…

Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek

Gönül bu sevdadan vaz mı geçecek

Bana ettiklerin az mı gelecek

Yandım Allah yandım yandırma beni

Derin uykulardan kaldırma beni

Seviyorum diyerek kandırma beni

Balıkesir yöresinin bir türküsü olarak ortaya çıkan, kaynağını Ali Taran ve İbrahim Çalıgı’dan alan eser, Muzaffer Sarısözen tarafından tekrar derlenir ve notaya dökülür. Makamı Muhayyerkürdi olarak bilinir. Yıl 1975 olduğunda eseri o günlerin muhteşem sesi Müzeyyen Senar seslendirir. Yer yerinden oynar. O günün şartlarında albümüne koymaz ama 2007 yılında çıkardığı ve 2. Dubleden sonra ismini taşıyan albüminin de en iddialı şarkılarından biridir.

“Cumhuriyet Divası” olarak anılar Müzeyyen Senar, 1918 Keles-Bursa doğumludur. Tarif edilmesi çok kolay olmayan güçlü bir sese sahip olan Senar, musikinin üstatlarından aldığı dersler ile büyür. Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar ve Lemi Atlı bu üstatlardan en önemli isimlerdir.  Müzeyyen Senar'ın yeteneği, Mustafa Kemal Atatürk’ün de ilgisini çeker ve sanatçı 1936-1938 yılları arasında 5 kez huzurunda şarkı söyler.

Müzeyyen Senar üç kez evlenir. Soyadını hep taşıdığı Ali Senar ilk eşidir. Ercüment Işıl ile yaptığı ikinci evlilikten 'Feraye' adında bir kızı ve 'Ömer' adında bir oğlu olur. Sonraları büyük bir zevkle seslendireceği feraye şarkısı kızının isminin nedenidir.

Feraye'dir gızımın adı, Feraye'dir

Yar yandım aman esmer yarimden

Aman da aman Feraye

Son evliliğini Suudi Arabistan sefiri Tevfik Hamza Bey ile yapar.  Ancak bu evlilikteki sorun da Müzeyyen Senar’ın devlet otoriteleri tarafından istenmemesidir.  Birbirlerini severek ayrılırlar.

Hayatı boyunca 500 plak ve albüm yapar. 1998 de devlet sanatçısı unvanını alır.

Senar yaşamının sonlarına doğru beyin damar hastalıkları geçirmeye başlar. 26 Eylül 2006 tarihinde İzmir’de ki evinde fenalaşan sanatçının beyin felci -damar tıkanıklığı geçirdiği ve vücudunun sol tarafının çalışmadığı ve felç olduğu açıklanır. Uzun süre gördüğü fizik tedavilerin ardından sol ayağının üzerine basabilmektedir.  Geçirdiği felçler el, ayak hareketlerini ve konuşmasını etkilemiştir. Senar tekerlekli sandalye ile hareket etmektedir. 2015 yılında 96 yaşında iken, kızı Feraye ve oğlu Ömer Işıl ile birlikte yaşadığı Bodrum’dan ayrılır ve İzmir'in Urla'daki Darüşşafaka Cemiyeti Urla Yaşam Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'ne götürülür.

Kızı bu durumu şöyle açıklar; "Annem 98 yaşına geldi. Yaşı, hastalığı ve bakım şartları ağırlaştı. Sık sık doktora ve hastaneye götürüp getirmek onun için çok zor oluyordu. Daha rahat ortamda beş yıldızlı bir ortamda sağlık, bakım ve tedavilerinin devam etmesi için buraya getirdik. Ben de sıklıkla hep yanında olacağım. Şu anda korkulacak endişe edilecek bir durum yok" der.

Ancak kısa bir süre sonra zatürre nedeniyle yeniden hastaneye kaldırılan Senar, 8 Şubat 2015 de hayatını kaybeder.

Senar yaşadığı dönem, seçimleri ve zengin hayatı ile kendini çok şanslı olarak niteleyen biridir. İlginç olan ise en çok kullandığı organının bir gün “pes etmesi” ve arenayı terk etmesidir. Böyle olmasına neden olan şey kader değildir herhalde, bir sürü risk faktörü olmalıdır.  Örneğin, tansiyon ve şeker hastalığı, kalp ile ilgili sorunlarının varlığı bu tabloyu daha kolay açıklar.

Konuşma beynin en önemli işlevlerinden biri olup ve sadece insana özgü bir eylemi temsil eder. Şarkılar söyletir, şiirler yazdırır. Düşünceyi ve duyguyu ifade eder. Beyinde konuşmanın yerleştiği küçük alan olurda zarar görür ise aniden dünyaya susulur. Buna “afazi” denir. Bazen anladığımız halde dünyaya cevap verilemeyebilir, bazen hatta dünya anlaşılamayabilir. Yazma ise konuşmaya tam anlamı ile eşlik eder ve konuşma kayıplarında oda işlevsiz göremez. Senar örneğinde olduğu gibi dil ve lisan, beyin kaynaklı pek çok neden ile kaybedilebilir. Beyin konuşma alanının tıkanması, kanaması, enfeksiyon kapması, tümör ve travması bu nedenlerin başında gelir.

Günümüzde dil ve konuşma terapistliği olarak bilinen ve sadece bu tip bozuklukların tedavisi ile uğraşan yeni bir meslek alanı da mevcuttur. Eskişehir bu konuda bir ülke önderidir ve Anadolu Üniversitesi Dil ve Konuşma Merkezi (DILKOM) ilk eğitim kurumu olarak tarihe geçecektir.

Ahmet Konrot, Seyhun Topbaş, İlknur Maviş hocalara saygılarımla