ESKİ Genel Müdürü Oğuzhan Özen, Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’e samimi açıklamalarda bulundu.

Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner’e samimi açıklamalarda bulunan ESKİ’nin başarılı Genel Müdürü Oğuzhan Özen; “Yılmaz Hoca'yı anlatmak çok kolay değil, hatta imkansıza yakın. Çünkü o kadar farklı özellikleri, o kadar farklı bir vizyonu var ki, çok uzun yıllardır onunla beraber çalışıyor olduğum halde, bazen ben ya da başka bir arkadaşımız geliştirdiği projelere, ürettiği çözümlere, konulara ve olaylara yaklaşımlarına şaşırıyoruz, hayret ve hayranlık içerisinde kalıyoruz. Yine de anlatabilmeye çalışacağım. Bence en yalın ve karışık tarifle Yılmaz Hoca bir okul gibidir. Asla mezun olmak istemeyeceğiniz, zevkle, gururla, onurla öğrenmeye devam ettiğiniz bir okul” dedi.

 Bize kısaca ESKİ’yi anlatır mısınız? Kurum olarak görev ve yetkileriniz nelerdir?

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (ESKİ) Genel Müdürlüğü, Eskişehir Belediyesi'nin “Büyükşehir” statüsü kazanmasıyla,  Bakanlar Kurulu'nun 28 Aralık 1994 tarih 94/6516 sayılı Kararının 18 Şubat 1995 gün ve 22206 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla; Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı, müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğine haiz bir idare olarak kurulmuştur. Bu tarihten itibaren şehrin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürüten ESKİ Genel Müdürlüğü, 2014 yılında 6360 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ve Büyükşehir yetki ve sorumluluk alanının şehrin coğrafi sınırlarına kadar genişletilmesiyle yetki ve görev alanı olarak ilçelerin tamamına hizmet vermeye başlamıştır. ESKİ Genel Müdürlüğü, İçme Suyu Arıtma Tesisleri, Paket İçme Suyu Arıtma Tesisleri, Atıksu Arıtma Tesisleri, Paket Atıksu Arıtma Tesisleri, Su Depoları ve Terfi Merkezleri, Sumatikler, Vezneler ile Su ve Kanalizasyon, hat yapım ve işletim hizmetlerini sürdürmektedir.

Eskişehir’de kuraklık tehlikesi var mı? Kentimiz su fakiri mi?

Dünya tarihini incelediğimizde kuraklığa ve iklim değişikliğine bağlı kıtlıklar yaşanmış milyonlarca canlının yok olmasına sebep olmuştur. Son yıllarda elde edilen veriler incelendiğinde kuraklık riski oldukça yüksektir. Önemli olan önümüzdeki sürece yönelik verileri kullanarak ön görülebilir yaklaşımlarla süreci yönetmektir. Yani kuraklık riski her zaman var olmaya devam edecek. Bizler suyu, kuraklık tehlikesinin her an ortaya çıkabileceğini göz önünde tutarak kullanmalıyız. Biliyorsunuz, hem şehrimiz, hem ülkemiz su zengini olarak düşünülür. Bu büyük bir yanılgı. Türkiye de, Eskişehir de doğal su kaynakları açısından hiç de sandığımız kadar zengin değil, aksine su fakiri bir ülkeyiz. Coğrafi büyüklük, nüfus gibi ortalamaları hesapladığınızda, kişi başına düşen su miktarı hiç de yüksek değil. O nedenle gelecek yılları ve nesilleri düşünerek, suyumuzu her alanda tasarruflu kullanmamız gerekiyor. Bu bilinci, gelecek nesillere de aktarmalıyız. Çünkü su, en az hava kadar yaşamsal öneme sahip. Evlerimizde zaman zaman yaşanan geçici su kesintilerinde bile ne kadar çaresiz kaldığımızı biliriz. Bir de bunun ülke genelinde ve çok uzun zaman dilimleri içinde yaşandığını düşünsenize...

Eskişehir’in tek su kaynağı Porsuk. Alternatif kaynak bulma yolunda çalışmalarınız var mı?

Maalesef tek su kaynağımız Porsuk. Şehir merkezinin içme ve kullanma suyu ihtiyacı tamamen oradan karşılanıyor. Şehir merkezi dışındaki mahallelerimiz ile ilçelerimiz ve onların mahalleleri için yeni su kaynakları bulma çalışmalarımız aralıksız sürüyor. Bu şekilde bulunmuş çok sayıda kaynak var. Ancak bu kaynaklar sınırlı ve o bölgedeki insanların kullanabilecekleri kapasitede oluyor. Ayrıca, ESKİ olarak tamamen kendi kaynaklarımızla yaptığımız iki baraj göletimiz var. Mamuca ya da diğer adıyla Sarısungur Göleti ile Aşağı Ilıca Göleti. Buraları bir ihtiyaç durumunda devreye alabilmek için yaptık, yedek akçe gibi düşünün.

Çifteler Sakaryabaşı suyu Eskişehir’e gelecek mi?

Çifteler Sakaryabaşı, Eskişehir İl sınırı içerisinde doğan ve Eskişehir’in yalnızca Porsuk'a mahkum kalmasını önleyecek bir kaynak. Bu konu uzun zamandır gündemimizde, ancak yalnızca ESKİ'nin ya da Büyükşehir Belediyesi'nin kaynaklarıyla bu projeyi gerçekleştirmek mümkün değil. Devlet yatırımı ile gerçekleştirilebilir. Devlet Su İşleri Eskişehir Bölge Müdürlüğü ile bu konu üzerinde görüşmeler yapıldı. DSİ ile protokol imzalandı. DSİ Genel Müdürlüğü planlama ihalesini gerçekleştirdi.  Planlama bittikten sonra proje ve akabinde yapım ihalesi yapılacak. Elbet bu kaynak eninde sonunda gelecek, önemli olan “eyvah ne yapacağız şimdi “ demeden önlem almak. Bence bu konu şehrimizin en öncelikli gündeminden biri.

Eskişehirliler suyu tasarruflu kullanma konusunda bilinçli mi?

Nispeten bilinçli olduklarını söyleyebilirim. Ancak, bahçe-tarla gibi alanlarda, özellikle de çok su isteyen ürünlerin ekilip biçildiği yerlerde aynı hassasiyeti göremeyebiliyoruz. Son yıllarda, gerek çevre hassasiyetinin giderek artması, gerek doğa kaynaklarının tüm dünyada hızla tükenmeye başlaması bu bilinci arttırıyor.  Biz de ESKİ olarak, düzenlenen sempozyumlarda, yaptığımız açıklamalarda bu konu üzerinde ısrarla duruyoruz.

Eskişehir’de vahşi sulama yapılan tarım alanları var mı?

Biliyorsunuz Eskişehir, Konya'dan sonra Türkiye'nin en büyük tahıl ambarı. Bu şu demek, aşırı su isteyen ürünler yerine, buğday, arpa, çavdar gibi daha az su isteyen ürünlerin tercih edilmesi anlamına geliyor. Bunun bir istisnası şeker pancarı. Bölgemizde ekimi hayli fazla yapılıyor ve çok su isteyen bir bitki. İşte burada, vahşi sulama metodu yerine, damlama sulama sisteminin kullanılması gerekiyor. Ancak şu noktaya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Eskişehir sınırları içinde olmasa da, Ankara'ya doğru, Polatlı çevresinde geniş yapraklı, çok su isteyen ürünlerin ekimi çok fazla yapılıyor. O tarlaların bir kısmı da  Eskişehir'in tek içme ve kullanma su kaynağı olan Porsuk'tan gelen suyla sulanıyor. Zaman zaman, siyasilerin de devreye girmesiyle Porsuk Barajı'nın kapakları açılarak, gereğinden fazla su veriliyor, sırf bu tarlalar daha rahat sulansın diye. Bu da, doğal olarak bizi etkiliyor, Porsuk Barajı'ndaki su seviyesinin tehlikeli limitlere kadar azalmasına yol açıyor.

Eskişehirlilerin tek vazgeçilmez markası Kalabak Su. Kalabak Su kaynaklarında azalma var mı?

Kalabak Su rezervlerinde artış ya da azalma, mevsim koşullarına ve yağış miktarına çok bağlı. Mutlaka siz de fark etmişsinizdir, özellikle bazı yıllar yaz aylarında sıkıntı yaşanabiliyor. Bunu geçmişte, az da olsa, zaman zaman yaşıyoruz. Bu durum da, bizim elimizde değil, hatta hiç kimsenin elinde değil. Doğal Kaynak Su olduğundan tamamen kaynakların bulunduğu havzayı koruma ve kullanmaya bağlı.

Çeşmelerde akan su da içilebilir. Ancak Eskişehirliler bu suyu içmede kullanmıyor. Bu konuda görüşleriniz neler?

ESKİ olarak ülkemizin en iyi arıtma tesislerinden birine sahibiz. Dolayısıyla çeşmelerden akan suyun kullanılmasının ve hatta içilmesinin sağlık açısından hiç bir sakıncası yok. Ayrıca, çeşmelerden akan suyumuzun, ESKİ'nin yetkili laboratuarlarında sistemli bir şekilde analizi yapılıyor ve İl Sağlık Müdürlüğü ile paylaşılıyor. Bu konuda herkesin içi rahat olsun. İçilmesi ile ilgili bölüme gelirsek, Eskişehirlilerin içme suyu olarak çeşmelerinden akan suyu içmemelerinin nedeni tadı. Eskişehirliler yıllardır Kalabak Suyunun tadına, lezzetine öylesine alışmışlar ki, başka bir su tüketmeleri mümkün değil. Hatta ben, yazlıklarına giderken buradan damacanalarla su götüren çok insan tanıyorum. İçilmemesinin tek nedeni tat ve alışkanlık.

Kırsalda altyapı yönünden sıkıntılar var mı?

2014 yılına kadar kırsal mahallelerin, o zamanki isimleriyle köylerin, her türlü altyapı ihtiyacı İl Özel İdareleri tarafından takip ediliyor ve yapılıyordu. Hatta Köylere Hizmet Götürme Birlikleri vardı. Görev yasayla bu kurumlara verilmişti. 2014 yılında çıkarılan Yeni Büyükşehir Yasasıyla, yetki ve sorumluluk tamamen Büyükşehir Belediyelerine devredildi. İl Özel İdareleri de lav edilerek, sahip oldukları tüm taşınır ve taşınmaz mal varlıkları kurumlar arasında paylaştırıldı. Büyükşehir Belediyesi de, ESKİ de bu paylaşımlarda üvey evlat muamelesi gördüler. Görev ve yetki devredilince gördük ki, ilçelerimizin ve kırsal mahallelerimizin çok ciddi altyapı sorunları var. İçme suyu başlı başına bir sorun, kanalizasyon, yağmur suyu drenaj hatları ya çok eski ya hiç yok. Yani, açık söylemek gerekirse, İl Özel İdaresi yönetimlerinin “köylerimizin hiç bir eksiği kalmamıştır" şeklindeki açıklamaları gerçekleri yansıtmıyormuş. Neyse, biz hemen kolları sıvadık. Gerekli teşkilatlanmaları ve hazırlıkları yaptıktan sonra hızla yapım işlerine geçtik. İçme suyu depolarını yenilemeye başladık. Su dağıtım şebekelerini yani suyu evlere taşıyan boruları değiştirdik. İlçelerimizde belli bir sırayla kanalizasyon ve drenaj sistemlerini baştan aşağı yeniliyoruz. Bizim temel hedefimiz, şehir merkezinde insanların hizmetine sunulan her türlü altyapı ve üstyapı hizmetlerinin ilçelerimize ve mahallelerimize kadar götürülmesi. Ancak biliyorsunuz ki, bu çalışmalar uzun soluklu ve mevsim koşulları ile bütçe koşullarına bağlı. O nedenle belli bir program dahilinde ilerliyoruz.

DSİ ile uyumlu çalışıyor musunuz?

Olabildiğince evet. Ancak her kurum arasında olabileceği gibi bizim de zaman zaman iletişim kopuklukları, senkronize olamamaktan kaynaklanan sıkıntılarımız olabiliyor. Sonuçta DSİ de, ESKİ de şehre hizmet için var. Görev ve yetki alanlarımız dahilinde çalışıyoruz.

Önümüzdeki süreçte planladığınız projeler hakkında bilgi verir misiniz?

Birinci öncelikli planladığımız proje, Sakaryabaşı kaynaklarını Çifteler ilçe merkezimizden sonraki noktasından suyu Eskişehir merkezimize getirebilmek. Kırsal İlçe ve mahallelerimizdeki gerek içme suyu depo ve hatları ile kanalizasyon şebekesinin revize edilmesi, arıtma tesisi olmayan ilçe kalmaması konusunda çalışmaları yapıyoruz. Şehir merkezimizde hizmet veren atık su arıtma tesisi kapasitesinin arttırılması yönünde proje ve ekonomik kaynak bulma yönündeki çalışmalarımız devam ediyor. Kalabak su bizim için hem çok değerli hem de bir ödev. Geçmişten aldığımız bu emaneti en iyi ve kaliteli şekilde Eskişehirlilere sunmaya çalışıyoruz ve bu yöndeki en önemli planlarımızdan biri damacana dolum tesislerini yenilemek olacak.

Anadolu Üniversitesi’nden bugüne hep Yılmaz Hoca’nın en yakınındaki isim oldunuz.  Oğuzhan Özen gözüyle Yılmaz Büyükerşen’i anlatır mısınız?

Çok zor yerden sordunuz...

Yılmaz Hoca'yı anlatmak çok kolay değil, hatta imkansıza yakın. Çünkü o kadar farklı özellikleri, o kadar farklı bir vizyonu var ki, çok uzun yıllardır onunla beraber çalışıyor olduğum halde, bazen ben ya da başka bir arkadaşımız geliştirdiği projelere, ürettiği çözümlere, konulara ve olaylara yaklaşımlarına şaşırıyoruz, hayret ve hayranlık içerisinde kalıyoruz. Yine de anlatabilmeye çalışacağım. Bence en yalın ve karışık tarifle Yılmaz Hoca bir okul gibidir. Asla mezun olmak istemeyeceğiniz, zevkle, gururla, onurla öğrenmeye devam ettiğiniz bir okul.

Vitrinde olan ve taraflı tarafsız herkesin takdir ettiği bir bürokratsınız. Mutlaka size ileriki günlerde belediye başkan veya milletvekili adaylığı teklifleri olacaktır. İleriye yönelik siyasi hedefleriniz var mı?

İltifatınız için teşekkür ederim. Gelecekte neler olacağını kimse bilemez. Ancak benim Yılmaz Hoca'dan aldığım terbiye, şu anda bulunduğum yerde elimden gelenin en iyisini yapmayı gerektirir. O nedenle, hele ki siyaseten, gelecek ile ilgili hedefim ve planım yok. Tek amacım şu anki görevimi layıkıyla yerine getirebilmek. Eskişehir’e ve Yılmaz Hocama mahcup olmamak.

Sizce Eskişehir’in en büyük sorunu ne? Kentimizin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bunu Yılmaz Hoca da sık sık gündeme getirir, şehirlerin ihtiyacı bitmez, sorunları bitmez. Çünkü şehirler de yaşayan canlılar gibidir. Yaşadığı sürece ihtiyaçları, istekleri vardır. Siz bir proje yaparsınız, daha iyisi istenir. Yaptıklarınız zamanla yıpranır, onarmanız, yenilemeniz gerekir. O nedenle benim, belediye açısından "Eskişehir'in en büyük sorunu şudur" şeklinde bir cevap vermem mümkün değil. Ama başka bir açıdan baktığımda, hem Eskişehir'in, hem ülkemizin, hem de dünyamızın en büyük sorunu, doğal dengenin bozulması. Doğanın insana yetişemez ve yetemez hale gelmesi. Doğal kaynakların hızla tükeniyor olması. Suyun azalması, havanın kirlenmesi, verimli toprakların hiç durmadan betonlaşması, iklim değişikliği. Bizlerin, tüm Eskişehir'in, topraklarımızı ve doğamızı korumak için nasıl mücadele ettiğimizi biliyorsunuz. Altyapıyı yenilersiniz, üst yapı bozulur, yeniden yaparsınız, binalar eskir, parklar yıpranır; her birine bir çözüm üretirsiniz. Ancak, kaybolan toprağı yerine koyamazsınız, su kaynaklarını yenileyemez, kaybolan doğal dengeyi yeniden düzenleyemezsiniz. Bence, hem Eskişehir’in hem de dünyanın en büyük sorunu bu.

Hayatınızdaki kırılma anı neydi?

Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü sırasında Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen hocamın daha öğrenci iken beni yanına alması ve onunla birlikte çalışmaya başlamamdır.

Hayatınızda hiç keşkeleriniz oldu mu?

Her insanın keşkeleri vardır ve hayatın akışının bir parçasıdır. 2010 yılında bir trafik kazasında kaybettiğimiz benim için kardeşten öte bir yere sahip Coşkun Halıcı keşke aramızda olsaydı, inanın onu hala özlüyorum ve arıyorum. Belediyede yakın çalıştığımız iyiyi, kötüyü paylaştığımız Mustafa Mansız, Erdin Erol, Tugay Aladağ keşke aramızda olsalardı.

Eskişehirlilere son bir mesajınız var mı?

Öncelikle bana böyle bir imkan verdiğiniz için size ve Haberes ekibine teşekkür ediyorum. Eskişehir bugün örnek bir şehir, tüm ülkede parmakla gösterilen bir şehir. Bir zamanlar Eskişehirspor nasıl futbolda Anadolu ateşini yakmışsa, bugün de Yılmaz Hoca sayesinde şehircilikte Anadolu ateşinin yakıldığı şehirdir. Türkiye'nin en eğitimli, en güvenli, en aydınlık şehirlerinden biridir. Bütün dileğim, Eskişehir halkının bu değişim ve gelişim döneminde vermiş olduğu desteğin her zaman sürmesidir. Yılmaz Hocamın dediği gibi Eskişehirliler her şeyin en iyisine layıktır.