Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda uygulanmakta olan Temel Yeterlilik Testi (TYT)  ile Alan Yeterlilik Testi (AYT) sınav puanı barajı uygulamasını kaldırdı.

Bu karar sonrasında, TYT' de Türkçe veya matematikten yarım net yapan aday iki yıllık okullara tercih yapabilecek. Benzer şekilde AYT testlerinin birinden yarım net çıkaran aday o puan türündeki dört yıllık lisans programlarına tercih yapabilecek. Diğer bir deyişle de çocuklarımız 0.5 net ile üniversiteyi kazanmış olacak.

BU BİR REFORM MUDUR?

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar üniversitelerimiz ilki 1933, ikincisi 1946 ve üçüncüsü 1981’de olmak üzere üç büyük reform hareketi yaşamıştır. 1933’teki reformun temel amacı ülkedeki tek üniversite olan İstanbul Üniversitesi’ni bilimsel bir kimliğe kavuşturmaktı.

1946 reformunun amacı ülkemizdeki çok partili yaşama uygun demokratik üniversiteyi kurabilmekti. Ancak üniversiteler 1950’li yıllarda ülke siyasal yaşamındaki çalkantılardan fazlasıyla etkilendi.

1981 reformunu yapanlar amaçlarını, “ülkemizde bozulan demokrasiyi rayına oturtmak ve üniversitelerdeki karmaşayı yeniden sağlıklı hale getirmek” olarak açıklamışlardı. Dönemin siyasal koşullarının etkisi altında çıkarılan 2547 sayılı yasa üzerindeki tartışmalar hala sürüyor.   

2022 yılında üniversiteye giriş için yapılacak tercih koşullarından baraj puanının kaldırılması, kamuoyunun bir bölümü tarafından doğru bir uygulama, hatta bir “reform” olarak görülürken; bir bölümü ise bu uygulamanın üniversite eğitiminin niteliği, gençlerin hatta Türkiye’nin geleceği açısından olumsuz sonuçları olacağını düşünüyor.

SAYI MI, NİTELİK Mİ ÖNEMLİ?

Cumhuriyetin kuruluşundan 1930'lu yılların sonuna kadar Türkiye'de 2 üniversite vardı. Bugün üniversitelerimizin sayısı 200’ü geçti.

1984 yılında Bilkent Üniversitesi’nin kurulmasıyla Türkiye ilk kez bir vakıf üniversitesi ile tanıştı. Daha sonra birçok kurumun yükseköğretim alanına “ticari” yatırım yapmasıyla vakıf üniversiteleri yeni bir boyut kazandı. 

2000-2011 yılları arasında 43 yeni vakıf üniversitesi kuruldu. Bu gün 11 farklı ilde toplam 77 Vakıf Üniversitesi mevcut.

KONTENJANLAR DOLMADI…

2020-2021 eğitim ve öğretim yılında 7 milyon 595 bin 918 öğrenci devlet üniversitesinde öğrenim görürken, 645 bin 79 öğrenci de vakıf üniversitelerinde   öğrenim gördü.

2021’de, 1milyon 10 bin 669 kontenjandan 195 bin 304’ü boş kaldı. Üst üste ek yerleştirme olanağı tanınmasına rağmen devlet üniversitelerinin bazı bölümleri ve vakıf üniversitelerinin kontenjanları doldurulamadı.

Mevcut vakıf üniversiteleri arasında eğitim öğretim kalitesi, akademik kadro yapısı ve fiziki ortamlar açısından çok yönlü farklar olduğu ve bazılarının yeterince tercih edilmediği biliniyor. Bu nedenle, son yapılan “baraj puanı” düzenlemesinin vakıf üniversitelerinin kontenjanlarını doldurmayı amaçladığını ileri sürenlerin sayısı hayli fazla.

YÖK Başkanı Erol Özvar, düzenlemenin amacını “Daha fazla adayın tercih yaparak üniversiteye girmesini sağlamak” olarak açıklıyor.

Sayın Özvar’a göre bu uygulama “öğrenciler arasında rekabeti de artıracak”.

YÖK Başkanı’nın bu açıklamaları ile 2018 yılında yine YÖK tarafından yayımlanan raporda; “Yükseköğretime giriş sisteminde baraj puanlarının düşürülmesinin girdi esaslı bir olumsuzluk oluşturduğunun ve eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkilediğinin” vurgulanmış olması oldukça çelişkili görünüyor.

DİPLOMALI İŞSİZLİK ARTAR MI?

Gençlerimizin üniversiteye girebilme olanaklarının artırılması hepimizi sevindirir. Ancak, asıl üzerinde düşünülmesi gereken; tüm üniversitelerimizdeki eğitimin nitelikli bir düzeye çıkarılması ve mezunların istihdamının sağlanması olmalıdır.

Bunun için eğitim sistemimiz okul öncesinden üniversiteye kadar erişilebilir nitelikli düzeye ulaşabilecek şekilde planlanmalıdır.

Üniversiteye girişi kolaylaştırırken; gerek lise giriş sınavları gerekse üniversiteye giriş sınavlarındaki net sayılarına bakarak, ortaöğretim mezunlarımızın yeterlilikleri ile ilgili doğru ve gerçekçi değerlendirmeler yapılmalıdır.

Üniversitelerimiz, yerleşim alanları, akademik kadroları ve eğitim olanakları ile nitelikli eğitim verebilecek kaliteyi hedeflemeli, vakıf üniversiteleri salt “ ticarethane” mantığından uzak olmalıdır.

EĞİTİM GELECEĞİMİZDİR!..  

Baraj puanlarının kaldırılması; eğitim sistemindeki yanlışları, gerileyen ortaöğretimin sınav sonuçlarına yansıyan durumunu gizlemek için ya da “akademik kadroları bile olmayan ve nitelikli eğitimi sağlayamadığı için tercih edilmeyen”  üniversiteler ile vakıf üniversitelerinin kontenjanlarının doldurulması için yapılıyorsa doğru değildir.

Ama daha da önemlisi;  eğitim ile ilgili benzer uygulamalar siyasi bir araç olarak kullanılıp seçim yatırımı için yapılıyorsa hiç doğru değildir.

Çünkü ; Eğitim, günü değil, geleceği kurtarma sanatıdır…”