Son yıllarda gündemimizi en çok meşgul eden konulardan biri de kanal İstanbul. Baştan çılgın proje diye adlandırılan, herkesin dikkatini çeken bir projeydi. İlk açıklandığında hepimizi etkiledi. Çılgınlığı seven bir milletiz.
Sonra teknik rakamlar ortaya çıktıkça, su havzalarımıza çok ciddi zarar vereceği bilim adamları tarafından açıklandıkça bu projenin hiç de iyi bir proje olmadığı ortaya çıktı.
Takip eden zamanlarda yapılması planlanan kanal projesi civarının özellikle Araplar başta olmak üzere binlerce dönüm arazi satışlarının yapıldığı kamuoyuna yansıdı. Konunun boyutları ve vahameti de ortaya çıktı.
Yapılan ÇED raporuna göre bu proje Terkos gölü havzasını ve Sazlıdere Barajı’nın tamamını devre dışı bırakacak. Bu bölgedeki toplam su doğrudan kaybedilmiş olacak. Bu kaybedilecek su miktarı Avrupa yakasının su ihtiyacının yüzde 13 ü ne karşılık geliyor. Ayrıca kanaldan geçecek tuzlu suyun bütün su havzalarının tuzlanmasına sebep olacağı belirtiliyor. 66 farklı alt havzadan gelen suların, derelerin kullanılmadan kanala akacak şekilde düzenlenmiş olduğu belirtiliyor. Yani bu tatlı su kaynaklarımız kullanılamadan heder olacak.
Bu kanalın yapılmasına gerekçe olarak, deniz trafiğinin iyice artığı İstanbul Boğazı’nın bu yükü karşılayamadığı tezi ortaya sürüldü. Sonra istatiksel olarak bu tez yalanlandı. Çünkü geçen zamanda gemilerdeki teknolojik gelişmeler ve tonajlarının artması sebebi ile eskiye nazaran gemi sayısında bir artma olmadığı ortaya çıktı. Daha sonra gemilerin bu kanaldan geçirilmesi halinde daha fazla geçiş ücreti alınacağı söylendi, bunun da yapılan değerlendirmeyle doğru olmadığı görüldü.
Verimli binlerce dönüm arazide yapılaşmaya gidileceği, burada tarımla uğraşan birçok vatandaşımızın ekmeğini kaybedeceği ve en önemlisi Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin devre dışı kalacağı gerçeği ortaya çıktı.
Varsa paramızı faydası olmayan projelere harcamak yerine yaklaşmakta olduğu söylenen büyük İstanbul depremi öncesi kentsel dönüşümü hızlandırmaya harcamalıyız.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi bizim deniz hukukumuzu koruyan uluslararası bir anlaşmadır. Boğazlardan geçişler şartlara bağlanmıştır. Bizim iznimiz olmadan Karadeniz’den hiçbir savaş gemisi geçemez. Hiçbir ülke de bize bunu zorlayamaz. Ama bu kanal yapılırsa özellikle ABD buradan Karadeniz’e savaş gemilerini geçirecektir. Bu da Rusya’nın bize cephe almasına hatta savaş sebebi saymasına sebep olacaktır.
47 Kilometre uzunluğunda, 270 metre genişliğinde, 25 metre derinliğinde bir kanal yapılacakmış.
47.000x270x25 = 317.250.000 milyon metre küp toprak çıkar. Günde kaç kepçe çalıştıracaksın, bu kanal ne kadar zamanda açılacak, ne kadar kamyon çalışacak.
Bu toprağı nereye dökeceksiniz?
Ayakta kalabilmek için Katarlılara iyi bir masal uydurmuşlar.
Bu kanal Montrö anlaşmasını delmek için ABD tarafından dayatıldığı anlaşılıyor. Bu kanal açmak değil Montrö’yü delmek gibi görünüyor.
Son günlerde Montrö anlaşmasının gündeme getirilmesinin arkasında yatan gerçek, ABD savaş gemilerinin Karadeniz’e rahatça girip çıkması fikridir.
BOB projesi tıkır tıkır işliyor, muhalefet de seyrediyor.
Bu proje ülkemize ihanet projesidir.
Sağcısı, solcusu, dindarı, milliyetçisi, ulusalcısı her ne isek, tek ortak noktamız olan ülkemizi bu ve bu gibi ihanetlerden korumalı ve kurtarmalıyız. Bizim ülkemizden başka servetimiz yok.
Yapılan tespitlerde Trakya’nın altında, petrol ve doğalgaz bulunduğu söyleniyor.
Yap işlet devret modeliyle kanal İstanbul projesini alan firma Trakya’ya hakim olacak.
Herkes toprağını satacak. Trakya’nın Asya’yla bağlantısı kesilecek, kanalla Avrupa yakası ayrılmış olacak.
Aynı oyun güneydoğuda mayınlı arazilere yapılmak istendi. Oluşan kamuoyu buna müsaade etmedi.
Trakya Türk milletinin elinden alınacak 49 yıllığına yabancılara verilecek.
Hepimizin bildiği Etibank özelleştirilme aşamasında olduğu haberi yayıldı, bunun doğru olmadığını öğrendik çok sevindik.
Türkiye kıskaçta.
Arabayı bor madeniyle çalıştıracak patentli 600 proje olduğu ortaya çıktı!
Türkiye, dünyada bor rezervinin % 73’e sahip bir ülke.
Uluslararası “teröristler ülkeler” Türkiye uyanmadan bütün kaynaklarımızı ele geçirmeyi planlıyor.
Buna ülke olarak uyanık olmak ve tedbir almak zorundayız.
Sevgiyle kalın.