Muharebe alanları araştırmacısı Kadim Koç, Türk İstiklal Harbi'nin en önemli dönüm noktalarından biri olan Sakarya Meydan Muharebesi'nin 103. yıl dönümünde Çal Dağı'nda yaşananları İhlas Haber Ajansı'na anlattı. Savaşın başladığı 23 Ağustos günü Türk savunma hattı için önemli bir nokta olan Mangal Dağı'nın Yunanlılara geçtiğini ifade eden Koç “Sakarya Meydan Muharebesi aslında Kütahya Eskişehir muharebelerinden sonra düşmanla aramıza büyük bir mesafe koyup hazırlıklar yaptığımız bir mevzi. Sakarya Savaşı, adını da Sakarya Nehri'nden alıyor. Çünkü Sakarya Nehri o zaman 824 kilometrelik bir nehir. Ve bu nehrin hemen doğusuna çekilerek Sakarya Nehri'ni önümüze engel olarak alıyoruz. 14 Ağustos 1921'de Yunanlılar ileri harekatı başlatıyor. Yunanlılar 22 Ağustos'ta artık cephemizdeki birliklerle temas kurmuş durumda. 23 Ağustos'ta Yunanlılar, hedefleri olan Ankara'ya öncelikle bir kuşatma manevrasıyla el atmak istiyorlar. Burada kritik arazi Mangal Dağı. Mangal Dağı'nı da kısa zamanda alıyorlar” dedi.

Türk Birliğinin güçlü olması ortak alfabeden geçer Türk Birliğinin güçlü olması ortak alfabeden geçer

Çal Dağı'nın, Sakarya Meydan Muharebesi'nin kalbi olduğunu dile getiren Koç “Arkamızda gördüğünüz dağ Çal Dağı. Artık Yunanlılar için üçüncü safha başlamıştı. Birinci safha da yaklaşmışlardı. İkinci safhada kuşatma manevrasını yapacaklardı. Ve üçüncü safhada da artık cephemizi ortadan yarma girişimine başvuracaklardı. İşte o yarma girişiminin yapıldığı yerdeyiz. Şu anda tam muharebenin kalbindeyiz aslında. Cephemizi ikiye yaracakları arazi kesimi de Çal Dağı. Onun için Çal Dağı çok kritik bir araziydi” değerlendirmesinde bulundu.
Mangal Dağı'ndan sonra Türbe Tepe ve İkiz Tepeleri de kaybettiklerini söyleyen Koç, İkiz Tepeleri kaybettikten sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın tarihe geçen “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz” emrini verdiğini hatırlatt. Bu emirden sonra artık birlikler için bir savunma hattının olmadığını vurgulayan Koç, askerlerin bulundukları her yerin onlar için bir mevzi olduğunu belirtti.
“Çal Dağı birçok kez el değiştiriyordu”
30 Ağustos'tan itibaren düşmanın Çal Dağı'na dayandığını ifade eden Koç, “31 Ağustos'ta Çal Dağı kaybediliyor. 1 Eylül'de tümüyle Çal Dağı artık Yunanlıların eline geçmiş oluyor ve Mustafa Kemal, Batı Cephesi Komutanı çareler üretmeye çalışıyorlar. Yani bu son arazi kesimini elde tutmak için çareler bulmaya çalışıyorlar. Batı Cephesi Komutanı 57. Tümen'i kendi ihtiyatı. İhtiyatı hemen devreye sokuyor. Ve 3.Grup ihtiyatı olan 190. Alay ile birlikte 57. Tümenimiz Çal Dağını savunmaya çalışıyorlar başlarda İsmet Paşa'nın yayınladığı emirlere baktığımız zaman da birlikler Çal Dağı'na sevk edilmiştir. Bu iki birliğe emir veriyor. Ve diyor ki bu birlikler Çal Dağı'na yetişene kadar Çal Dağı'nı son damlanıza kadar savunmanızı istiyoruz. Düşünün yani elindeki son ihtiyatı da artık sahaya sürmüş durumda. Artık son mermisine kadar her şey sahaya sürülmüş durumda. Artık Çal Dağı kaybedilirse ordu olarak bu hatlarda savunmamız artık imkansızlaşacaktı. Bu durumun olması halinde artık geriyi de düşünmek de zorundayız. Bunun için Başkomutanlık ve Batı Cephesi komutanlığı Karargahı'nda da bu planlar yapılmış durumda. Bu arazi kesimi için Çal Dağı o kadar önemli. Bu nedenle Çal Grubu oluşturuluyor. 57. ve 190. Alay'dan sonra da 15. Tümen ile 24. Tümen oluşuyor. Ve 15. Tümen Komutanı'na emir komuta veriliyor. Bu Çal Grubu'da 1-2 Eylül günü buradaki savunmayı gerçekleştiriyor. 3 Eylül'de Çal Dağı sürekli el değiştiriyordu” diye konuştu.
Çal Dağı'nın tümüyle Yunanlıların eline geçmiş olmasına rağmen zaman zaman Türk birliklerin taarruz ederek Çardaktepe'yi ve diğer tepeleri tekrar geri aldığını söyleyen Koç, bu muharebe sırasında sık sık gece taaruzlarının ve cebri keşiflerinin olduğunu hatırlattı.
“Çal Dağı'nda 82 subay, 900 erimiz şehit oluyor”
Çal Dağı muharebesini iki boksörün ringde birbirini yumruklarla yıpratmasına benzeten Koç, “Bu bir yıpratma savaşıdır. 3 Eylül'de 12. Grup Komutanına Çal Grubu tümüyle devredilmiş oluyor. Çünkü sürekli savaşan 15. ve 24.Tümenimiz tükenmiş ve birliklerimiz erimiş durumda. Zaten savaşın sonunda da 24. Tümen tümüyle lağvedilecek. Ve bu iki tümenimizin savaşında 82 subay, 900 erimiz şehit oluyor. Yalnızca 1 ve 2 Eylül günleri bu kadar önemli bir kayıp veriyoruz Çal Dağı'nı korumak için. Kayıplarımızdan 3 tanesi alay 5 tanesi de tümen komutanı. Bu bir tümenin tüm alay komutanları demek ” diye konuştu.
“Her iki orduda takatsiz kaldı. Ve pes eden taraf Yunanlılar oldu”
Muharebede 2 Eylül günü Yunanlıların Çal Dağı'nı tümüyle eline geçirdiğini, Türk ordusunun da Karayavşağın Tepelerine doğru çekildiğini söyleyen Koç “ Başkomutanımız Mustafa Kemal, Batı Cephesi Komutanımız İsmet İnönü Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak geliyor. Çareler üretmeye çalışıyorlar. Ama sonradan alınan bilgiye göre Yunanlılar tümüyle artık bulundukları mevzilerde kalıyor. Ve daha sonra öğreniyoruz ki ; Yunan komutan Papulas, birliklerine iki gün boyunca bulundukları hatlarda istirahat etmesi konusunda emir veriyor. Bu Yunanlıların yaptığı en büyük hata. Ama sonradan incelediğimizde şunu görüyoruz; Yunanlılar artık tükenme noktasına gelmişler. Özellikle ikmal üstlerinden çok uzaktalar. Ayrıca günlerdir savaştıkları için de tümüyle askerler yıpranmış. Lojistik açısından da artık günde normal istihkaklarının beşte birini alabiliyorlar. Özellikle ekmek artık ikmal edilemiyor. Yalnızca buğday kaynatıp erlere verebiliyorlar. Bir de buradaki köylülerimizden elde ettikleri, el koydukları hayvanları a kesiyorlar. Ama bu hayvanları da kesmelerine rağmen Anadolu bozkırında odun bulamadıkları için onu pişiremiyorlar. Yunan askerler içerisinde büyük bir huzursuz var. Birlikler içerisinde isyanlar çıkmaya başlıyor. Ve bu isyanlar sonucunda da artık Yunan komutan pes ediyor. Artık geri çekilme düşüncesi komutanların kafasına yerleşiyor. Yunan komutanlarını savaşma azim ve iradesini tümüyle kırılıyor. Yunanlıların komutanı Papulas, Yunan savaş bakanına daha fazla ileri harekatının olamayacağını ve geri çekilmeleri konusunda teklifte bulunuyor. 6'sında geri çekilme emri veriliyor. Sonrada Sakarya Nehri'nin batısına çekilmeye çalışıyorlar. Sonrada cephede bulunan Fevzi Çakmak Yunan esirlerden aldığı bilgilerle Yunanlılardan çekilme içerisinde girdiğini öğreniyor. Sonrasında taaruz sırası Türk ordusuna geldi. Sonuç olarak her iki orduda takatsiz kalmıştır. Ve pes eden taraf Yunanlılar oldu” dedi.

Editör: Ayhan Aydıner