Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği (ESKAFDER) Başkanı Jankat Yelbaşı Haberes Dergisi’nin Şubat 2024 sayısına konuk oldu.

Genel Yayın Yönetmenimiz Ayhan Aydıner’ çarpıcı açıklamalarda bulunan Yelbaşı; “2014 yılında Soçi’de Rusya’da Kış Olimpiyatları düzenlenmişti. Bu olimpiyatların düzenlendiği alan bizim tarihsel topraklarımız. Geçmişte o bölgede çok ciddi soykırımlar yapıldı. Olimpiyat köyü ve tesisler yapılırken farklı farklı yerlerde toplu mezarlara rastlandı ama bunlar kamuoyundan gizlendi” dedi.

Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği (ESKAFDER) ne zaman kuruldu? Kurulmasındaki amaç neydi? Çerkes olmayanlar derneğe üye olabiliyor mu?

21 Mayıs 1864 yılında sona erdiği kabul edilen Kafkas Rus savaşları sonrası Kuzey Kafkasya’nın farklı bölgelerinden sürgün edilen Çerkeslerin bir bölümü de Osmanlı iskân politikası gereği Eskişehir ve civarında 36 köye yerleştirildi. Kafkasya’nın farklı bölgelerinden gelmelerine rağmen yerleştirildikleri yerlerde beşerî ilişkilerine devam eden Çerkesler, Osmanlı imparatorluğu, Kurtuluş savaşı ve sonrasında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde de karşılaştıkları tüm zorluklara rağmen Köylerinde Kültürlerini yaşatmaya çalıştılar.

Türkiye de 1950’li yıllarda yaşanmaya başlayan köyden kente göç sürecinden de etkilenen Çerkesler bir taraftan şehir yaşamına uyum sağlamaya çalışırken bir taraftan da yerleştikleri şehirlerde kültürlerini yaşatabilmek, birbirleriyle irtibatlarını koparmamak ve dayanışma içinde kalabilmek adına çözümler aradılar.

Bu sürecin sonunda 14 Ocak 1967 yılında Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği kuruldu ve kurulduğu günden itibaren de kültürel faaliyetlerine başladı. Eskişehir ve civarında yaşayan Kuzey Kafkasyalılara şehir hayatının koşturmacası içerisinde soluk alınacak birbirleriyle görüşmelerini sağlayacak, kültürlerini gelecek kuşaklara aktarmalarına vesile olacak derneğimizin temelleri o günlerde atıldı. Derneğimiz daha çok Çerkes kültürü üzerine çalışmalar yaptığı için Çerkes olmayanlardan çok fazla bu yönde talep gelmiyor, tüzüğümüz gereği de üyelik için 2 üyenin referansı isteniyor.

ESKAFDER’e kayıtlı ne kadar üyeniz var? Üyelerinize hangi hizmetleri sunuyorsunuz?

Derneğimizin şu an için kayıtlı üye sayı 700 civarında, dernekler masasında yapılan değişiklikle üyelerin Derbis sistemine kaydedilmesi gerekiyor, bizim eski üyeliklerimizde maalesef bilgi eksiklikleri olduğu için tüm üyelerimizi sisteme giremedik, şu anda bununla ilgili bir çalışma yürütüyoruz. İnşallah kısa sürede arttıracağız. Derneğimiz ağırlıklı olarak kültürel çalışmalar yürütüyor bunun yanı sıra ekonomik ve sosyal dayanışma odaklı çalışmalarımızda oluyor. Hali hazırda minikler, gençler ve büyükler olmak üzere 3 ayrı halk dansları ekibimiz çalışmalarını sürdürüyor, anadil kurslarımız, akordeon ve mızıka kurslarımız şu an devam ediyor. Dönem dönem Çerkes El Sanatları, İngilizce, Rusça, Matematik, ALES, KPSS vb. gibi ihtiyaç doğrultusunda kurslarda açıyoruz. Dönem dönem ihtiyaç sahiplerine yönelik yardım kampanyaları da düzenliyoruz. Eskişehir’de farklı alanlarda hizmet veren işletmelerle üyelerimize yönelik indirim anlaşmaları yaparak ekonomik açıdan da fayda sağlamaya çalışıyoruz.

Yeni başkan oldunuz? Başkan seçildiğiniz günden beri yaptığınız çalışmalar ve ileriye yönelik projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Yeni bir yönetim kurulu seçilmiş ve görev dağılımı yapılmış gibi görünse de aslına bakarsanız hem ben hem de çalışma arkadaşlarım yıllardır bu yapının içerisinde bulunmuş ve görev almış insanlar. Yukarıda bahsettiğimiz çalışmalar hemen her dönem yapılan çalışmalar, bizde zaten bu çalışmalara geçmişte de hem katılıyor hem de destek veriyorduk, yönetime geldiğimizde de devam eden çalışmaları sürdürdük ve ara verilmiş olan çalışmalara tekrar başladık. Amacımız üye sayımızı artırarak daha çok hemşerimize hizmet edebilmek, kültürümüzü ve gençlerimizi asimilasyona karşı koruyabilmek. Eskişehir’de yaşayan Çerkes toplumumun mobilizasyonunu arttırmak, üyelerimize kültürel hizmetin yanı sıra, ekonomik fayda da sağlayabilmek. Çerkes toplumu Eskişehir’de siyasetten ticarete, spordan sanata hayatın her alanında aktif rol alan bir toplum. Derneğimizi ve toplumumuzu Çerkes kimliğiyle daha görünür kılabilmek istiyoruz.

Eskişehir’de ve Türkiye’de ne kadar Çerkes var? Çerkez nüfusu en çok hangi illerde.

Eskişehir hinterlandında diyebileceğimiz Bilecik ve Kütahya’nın yakın köyleriyle beraber halen 30’a yakın Çerkes köyü var bölgemizde. Nüfus olarak Eskişehir’de 70 bin civarında Çerkes yaşadığını tahmin ediyoruz. Türkiye’de de 7-8 milyon civarında Kuzey Kafkasyalı olduğu tahmin ediliyor. En çok sürgün döneminde çıkılan limanlardan biri olan Samsun bölgesinde Çerkes olmakla beraber maalesef asimilasyonun en yoğun olduğu bölgede Samsun.

21 Mayıs 1864’te Çerkesler büyük bir soykırıma uğradı. Sürgünler ve eziyetler yaşadı. Atalarınızın yaşadığı bu büyük acılar, daha sonraki yıllarda Çerkesleri nasıl etkiledi?

Elbette olumsuz olarak etkiledi, insanlar ailelerinden, kardeşlerinden ayrı düştüler, aynı sülaleden insanlar farklı coğrafyalara yerleşmek zorunda kaldı birbirini kaybetti. Bugün Suriye’de, Ürdün’de, Türkiye’de ve Kafkasya’da aynı sülaleler yani aynı kardeşlerin soyundan gelen insanlar yaşıyor. Konuyu biraz daha açmak gerekirse, 18. Yüzyılda güçlü bir imparatorluk haline gelmiş olan Rusya, İmparatorluğun güney sınırlarını Kuzey Kafkasya’ya hâkim olarak emniyet altına almak istiyor ve Kuzey Kafkasyalıları da fethedilecek tebaa olarak görüyordu. Ruslar bölgenin otokton halkı olan Adıge, Wubıh, Abaza ve diğer halkları kontrol edilemez "Dağlılar" olarak görüyor ve sözde “Kafkasya’yı medenileştirmeye” çalışıyordu. Kafkasyalılarda binlerce yıllık medeniyetlerini vahşi Rus saldırılarından korumaya çalışıyorlardı. Rusya Kafkasya’yı bu halklardan temizleyerek işgal etmek istiyordu. İlk temaslar aslında 1568 yılında başladı,1707 yılından1864 yılına kadar devam etti. Özellikle1735 yılında Kızılyar kalesinin inşasına başlandı ve Ruslar bu tarihten sonra sistemli bir şekilde bölgedeki askeri varlığını arttırarak her geçen gün daha acımasızca Kafkasya’ya saldırmaya devam etti.

1860 yılında nüfusu yaklaşık 1milyon 500 bin olan Çerkeslerin direnen son birliğinin Soçi’de katledildiği ve Çarlık Rusya’sının “Zafer Yürüyüşü” yaptığı 21 Mayıs 1864 tarihine gelindiğinde Çerkesler kendilerinden kat kat güçlü olan Ruslar karşısında savaşı kaybetmiş. Savaş yerini sürgüne bırakmış ama soykırım devam etmekteydi. Bu sürgün ve soykırım sırasında yapılan katliamlarda ve salgın hastalıklar neticesinde en az 625 bin insanın hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Kalan nüfusun 700 bin kadarı Osmanlı imparatorluğuna sürgün edilmiş olup bugün dünyanın farklı coğrafyalarında farklı ülkelerinde varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Nüfus artış hızı yüzde 2 olarak hesaplandığında bugün 30 milyon olması gereken Çerkes nüfusunun 7 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor, bu nüfusun sadece 700 bini Kafkasya’da yaşamakta. Bu veriler dahi yaşanan vahşetin büyüklüğünü göstermektedir. Bu sürecin günümüze ve kollektif hafızaya etkilerini araştırmak ve anlatmak daha çok sosyologların, toplum bilimcilerin çalışma alanı.

Kafkasya’da yaşayan Çerkeslerin şu anki durumu ne? Dernek olarak Ata topraklarınızda yaşayanlarla iletişiminiz nasıl?

Kafkasya’da yaşayan Çerkesler şu anda Rusya Federasyonu adı altında Adigey Cumhuriyeti, Karaçay- Çerkes Cumhuriyeti, Kabardey Balkar Cumhuriyeti gibi farklı Özerk Cumhuriyetlerde yaşıyorlar. Bugün bu cumhuriyetlerin birbirleriyle karasal bağlantıları, birbirlerine sınırları yok. Aralarına Rus yerleşim birimleri kurulmuş. Tabi bu yerleşim yerlerinin tamamı Çerkeslerden boşaltılan yerler. Gittikçe artan bir merkezi hükümet etkisi var, özerk cumhuriyetlerin yetkileri sistemli bir şekilde daraltılıyor Putin rejiminde.

Hatırlarsınız 2014 yılında Soçi’de Rusya’da Kış Olimpiyatları düzenlenmişti. Bu olimpiyatların düzenlendiği alan bizim tarihsel topraklarımız. Geçmişte o bölgede çok ciddi soykırımlar yapıldı. Olimpiyat köyü ve tesisler yapılırken farklı farklı yerlerde toplu mezarlara rastlandı ama bunlar kamuoyundan gizlendi.

Bizim için önem arz eden bir diğer konu ise Abhazya. 1993 Yılında Gürcistan’ın işgaline uğrayan ve tüm Kafkasyalıların ve diasporada yaşayan Çerkeslerin desteğiyle bağımsızlığını kazanan Abhazya Cumhuriyeti. Abhazya verdiği bağımsızlık savaşıyla özgürlüğünü kazanmış olmasına rağmen maalesef vatandaşı olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmıyor. Bu durum bizim açımızdan oldukça üzücü. Bu bağımsızlık savaşına tüm diasporalardan olduğu gibi Eskişehir’den de katılan insanlarımız oldu ve bir de şehidimiz var. Derneğimiz de dönemin aktif gençlerinden olan A Bağba Bahadır Özbağ’ı bu savaşta kaybettik. Anısı halen hafızalarımızda ve konferans salonumuzdaki şehitlerimiz kısmında yaşatılmaya çalışılıyor.

Kurumsal olarak kültürel ilişkiler dışında çok bir etkileşimimiz yok. Oradan buraya dönem dönem Halk Dansları Ekibi ya da sanatçılar geliyor. Ya da Türkiye’deki Çerkeslerin hayatını, yaşam tarzını araştıran insanlar, gazeteci, belgeselci, TV programcıları geliyor. Bazı dönemlerde genellikle kültürel etkileşim amacıyla devlet yetkilileri de geldiği oluyor. Bunun dışında gençlerimiz karşılıklı gidip geliyorlar, evlilik yoluyla kurulan akrabalıklar vesilesiyle de ilişki kuruluyor.

Çerkeslerin kendilerine özgü kültürlerinden bazı örnekler verebilir misiniz?

Bu aslında şehir efsanesine döndürülmüş konulardan biri, işte Çerkes’ten kız alınır, kız verilmez. Ya da gelinler kapı eşiğinde hiç konuşmadan beklerler. Geç evlenirler gibi pek çok şey insanların aklında vardır.

Bunlar parça parça anlatıldığında insanlara değişik gelebiliyor ve bir kısmı gerçekten şehir efsanesi fakat bunu bir bütün olarak ele almak, o şekilde gözlemlemek gerekir.

Çerkes toplumu 300 yılı aşkın süre Ruslarla savaşmış. Doğal olarak savaşın etkileri kültürlerine yansımış bir toplum. Kültür bizzat yaşayan ve değişen bir öge olduğu için bazı şeyler zaman içinde değişime uğruyor. Örneğin eskiden babalar erkek çocuklarıyla çok samimi olmazlarmış. Savaş devam ettiği ve babanın hayatını kaybetme ihtimali olduğu için ‘erkek çocuk babasına çok bağlanmasın ve öldüğünde yıkım yaşamasın, ailenin ihtiyaçlarını karşılayabilmeye devam etsin’ diye. Mesela artık bu adet esnemeye ve değişmeye başladı.

Eskişehir’de lobicilikle konusunda etkili misiniz? Aranızda birlik ve dayanışma nasıl?

Yukarıda da bahsettiğim gibi Çerkesler Eskişehir’de hayatın her alanında varlar. Ticarette, siyasette, sporda, sanatta, bürokraside, akademide Çerkeslerle karşılaşabilirsiniz. Doğal olarak şehrin farklı kademelerindeki bu insanlar birbirleriyle iletişim halindeler. Genel olarak mobilizasyon yeteneği kuvvetli bir toplumuz. Özellikle toplumsal konularda hızlıca bir araya gelip aksiyon alabiliyoruz. Örneğin geçtiğimiz yıl yaşadığımız deprem felaketinin merkezi olan Kahramanmaraş Göksun bölgesi Türkiye’de Çerkeslerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden biri. Deprem felaketi yaşanır yaşanmaz aksiyon alarak ilk aşamada bölgeye insani yardım ulaştırma çalışmalarına başladık. İlerleyen dönemde bölgeden aileleri Eskişehir’de misafir ettik. Bir kısmı kalıcı olarak buraya yerleşirken bir kısmı geri döndü. Benzer çalışmaları Çeçen mültecilerde ve Suriye savaşından mağdur olan Çerkeslerde de yaptık. Aynı şekilde Eskişehir’de yaşayan ihtiyaç sahipleri üyelerimize yönelik çalışmalarda yapıyoruz. Sadece Türkiye’de değil Kafkasya’da gerçekleşen Abhazya savaşı döneminde, 1. ve 2. Çeçen- Rus savaşında da yardım kampanyaları düzenlenmişti.

Sizce Eskişehir’in en büyük sorunu ne? Kentin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bence trafik ve çevre yolu. Buna Seyitgazi ve Alpu yolu da eklenebilir. Ben Eskişehirli olmaktan ve burada yaşamaktan çok mutluyum. Belki bu yüzden bazı sorunları göremiyor olabilirim ama çeşitli vesilelerle ne zaman başka bir şehre gitsem bir an önce Eskişehir’e dönmek istiyorum, Eskişehir’in kıymetini daha çok anlıyorum.

Üyelerinize ve Eskişehirlilere son bir mesajınız var mı?

Eskişehir pek çok farklı kültürün bir arada yaşadığı bir yer. Farklı dönemlerde buraya gelip yerleşen Tatarlar, Çerkesler, Arnavutlar, Bulgar göçmenleri şehrin yerlileriyle uyum içerisinde yaşıyorlar, bugün oturduğunuz apartmanda bir komşunuz Çerkes, biri Tatar, bir diğeri Arnavut olabiliyor ve bu toplumlarım her birinin kendine özgü bir kültürü yaşam biçimi var. Hepsi birbirlerine saygı göstererek bir arada uyum içerisinde yıllardır yaşıyorlar. Bu durum Eskişehir’e özgü bir “birlikte yaşama kültürü” geliştirmiş ve bu şehrin en güzel yanı bence bu. Genellikle insanlar Eskişehir’i pek çok Anadolu şehrinden ayıran havayı Üniversiteye bağlar. Ben bu konuda biraz farklı düşünüyorum. Akademinin bu kadar gelişmesine ve öğrencilerin şehri tercih etmesine neden olan şey bence Eskişehir’deki bu birlikte yaşama kültürü. Bu özelliğimizi kaybetmeden hep birlikte yaşamaya devam etmeyi diliyorum.