Gazetecilik yaşamımım gelişiminde büyük desteği ve katkıları olan Eskişehir basınının en saygın isimlerinden Engin Bayrı ile röportaj yapmanın mutluluğunu yaşadım. Usta Gazeteci Engin Bayrı, Eskişehir basını, Eskişehirspor’un durumu, Kentin yaşadığı sorun ve siyasi inatlaşmalarla ilgili düşüncelerini samimi şekilde Haberes’e anlattı.  Eskişehir’in basında bir marka olduğunu belirten Bayrı; “Gazeteci 'tüccar' değildir. Gazetecinin işi haberdir. Başka işlerle çalışan ve o işlerden para kazananlar gazeteci olarak adlandırılamaz” dedi.

Gazetecilik mesleğine nasıl başladınız? Sizin bu mesleği yapmanızda sizi destekleyenler, yönlendirenler oldu mu?

46 YIL DEĞİŞMEYEN MESLEK...

Gazeteciliğe ilk adımı amatör spor muhabiri olarak attım. İstikbal Gazetesi'ne Şeker Stadında oynanan amatör karşılaşmalardan haber getiriyordum. Sonra gazete kadrosundan ayrılanlar oldu. Bana 'gel çalış' kadroya girer maaş alırsın dediler. Gazete sahibi Ziya Sürol gazetede matbaa içindeki tek masayı muhabirlere ayırmıştı. Ben spor haberlerini yazıyor, spor sayfasını hazırlıyordum. İşleyişi kısa zamanda öğrendim. Mürettipliği öğrendim. Kurşun hurufatlarla başlık dizdim. Bazen de sıcak kurşun çalışan ertertip dizgi makinasında yazılarımı yazıyordum. Bir süre sonra, spor muhabirliğinin yanı sıra asayiş haberlerini de yazmaya başladım. Her sabah emniyet müdürlüğünden gelen asayiş bültenlerini habere dönüştürüyordum.

TRANSFER TEKLİFİ ALDIM...

1975'de İstikbal gazetesinde çalışırken, bir yıl geçmeden Yeni Haber Gazetesi'nden transfer teklifi geldi. Para-pul değil, teklif bana ait bir masa, bir daktiloydu.  Köksoyların sahibi olduğu Yeni Haber gazetesinde Orhan Özgürel ve Kenan Şanlıer gibi usta gazetecilerle çalışma fırsatı buldum.


 

SAKARYA SERÜVENİ...

Bir yıl sonra bu defa, Türk Haber Ajansı'ndan Sakarya Gazetesi'ne transfer olan İsmail Delikkaya'nın isteği ile geldiğim Sakarya'da 43 yıllık gazetecilik serüvenim başlamış oldu. Spor Muhabiri Selçuk Kaya vardı. Ben gazeteye muhabir olarak başladım. İlk görevim Başbakan Bülent Ecevit'in başlattığı ORKÖY projesi için, proje alanı olan Çatacık'a gitmek oldu. Çatacık ve ORKÖY ile ilgili bir seri haber yaptım. Selçuk Kaya memuriyete başlayınca; spor kadrosuna girdim. İsmail Delikkaya askerlik görevi için gidince, yazı işleri müdürlüğü görevini verdiler. Sakarya'da uzun yıllar yazı işleri müdürü olarak görev yaptım. Genel Yayın Müdürlüğüne getirilen Önder Baloğlu ile çalışma fırsatım oldu. Prof. Dr. İnal Cem Aşkun ile de çalıştım. İkisinden de çok şey öğrendim...

PERDE HİÇ KAPANMADI...

1975-76 yıllarında İktisadi Ticari İlimler Akademisi İktisat-Maliye okuyordum. Soner Sarıbayır ve Erkut Özencil spora ilgimi görerek beni gazeteciliğe yönlendiren isimler oldular. Gazetelerde değişik görevlerime rağmen spor gazeteciliği yapmaktan hiç vazgeçmedim. Gazetede iki köşem vardı. Birisi Eskişehir'deki günlük olayları yorumladığım 'Açık Perde' diğeri spor sayfasında 'Kırmızı kart’ bu iki köşe 38 yıldır varlığını sürdürüyor.

Sizce iyi bir gazeteci nasıl olmalı?

Sadece ve yalnızca gazetecilik yapmalı. Gazeteci 'tüccar' değildir. Gazetecinin işi haberdir. Başka işlerle çalışan ve o işlerden para kazananlar gazeteci olarak adlandırılamaz.

Bu meslekte kendinize örnek aldığınız bir idolünüz oldu mu?

Mesleki anlamda örnek aldığım bir isim yok. Hiçbir zaman kimseye benzemeye çalışmadım. Kendim oldum. Elbette meslekte bir şeyler öğrendiğim gazeteciler var. Ama; ustam diyebileceğim bir isim hiç olmadı...


 

Sizin mesleğe ilk başladığınız yıllardaki gazetecilik ile şu anki gazeteciliği kıyaslar mısınız?

Mesleğe başladığım yıllarda gazetecilik bugünkünden çok zordu. En önemlisi bugünkü gibi bilgi kaynakları haber ajansları yoktu. Daha da önemlisi gazete tasarımı ve basımı çok meşakkatli işlerdi. Bugün bir bilgisayar başına oturup, haberleri derlemek, gazete ve sayfa tasarımı yapmak ve bilgisayar ortamında hazırlanan tasarımı baskı için matbaaya göndermek çok daha kolay.


Yıllarca bu sektöre emek vermiş biri olarak, Türk ve Eskişehir basınının şu anki durumunu nasıl görüyorsunuz?

Eskişehir basında bir marka. Her ne kadar sosyal medya ile birlikte okur sayısı azalsa da, kendisine güvenen belli bir okuyucu kitlesi var. Eskişehir'deki gazeteler uçlarda değil. Kentin değerlerine ve toplumun değer yargılarına saygılı bir yayın politikası izliyorlar. Her ne kadar Eskişehir'de yayınlanan gazetelere yerel basın deseler de asıl ulusal basın, İstanbul gazeteleri değil Anadolu basınıdır.

Meslek yaşamınızda çok ilginç olaylarla karşılaşmışsınızdır. Meslekte yaşadığınız bazı ilginç anılarınızı bizlerle paylaşır mısınız?

GAZETEYİ KAPATTILAR...

80 sonrasıydı. Yönetimin fiyatları baskılaması sonrası, kasaplar et satmamaya başlamıştı. Gazetede 'kasaplarda et yok’ diye başlık atıp, fotoğraflarla belgelemiştik. Gazetenin yayınlandığı gün, basın bürosundan geldiler. Sıkıyönetim komutanlığının üç gün gazeteyi kapattığını tebliğ ettiler. Haberin gerçek olup olmadığını hiç sorgulamadılar. Gazeteyi ve matbaayı mühürleyeceklerdi. Uzun tartışmalardan sonra mühürleme işleminin gereksizliğini anlatmaya başardık. Yazı İşleri olarak üç gün gazeteyi çıkarmayacağız, aksine bir durumda gerekli cezalara rıza göstereceğiz diye bir yazı verdik.

Futbol geçmişiniz var. Yıllarca kalecilik yaptınız. Antrenör ve yönetici olarak Eskişehir amatör sporuna önemli katkılar sundunuz. Bu spor yaşamınızı anlatır mısınız?

1966'da futbol okulundan başlayan bir futbol sevgisiyle, Altay, Derespor ve Fatihspor'da file bekçiliği yaptım. Antrenör eğitimi ve diploması aldıktan sonra; 35 yılda Eston, Eskişehirspor, Demirspor ve Osmangazispor'da antrenörlük yaptım. Fatihspor ve Osmangazispor da kulüp yöneticiliğinde bulundum. Eskişehir Gazeteciler Derneği kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesiyim. Antrenörler Derneği (TÜFAD) Eskişehir Kurucu üyeliği ve üç dönem şube başkanlığını yaptım. Türkiye Antrenörler Derneği Vakfı (TÜFAV) yönetim kurulu üyeliği, Spora yönelik projeler yaptım. Anadolu Spor Gazeteciliği Derneği kurucu üyesi ve il şube başkanlığı, Basın İş sendikası Eskişehir şube başkanlığı, Eskişehirliler Derneği kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyeliğim var.

Eskişehirspor’un görkemli günlerine tanıklık etmiş bir spor adamı ve gazeteci olarak ES ES’in şu anki durumunu değerlendirir misiniz? Sizce Eskişehirspor’un kurtuluşu nasıl olur?

Bu güne kadar yapılan yanlışların acılarını en kötü şekilde yaşıyoruz. Ekonomik olarak çökertilen kulüp, son 3-4 yıldır elindeki futbolcu varlıklarını da kaybetti. Kulüp FİFA VE TFF'deki dosyalar yüzünden verilen transfer yasakları nedeni ile alt yapıdaki takımlarına dahi futbolcu takviyesi yapamıyor. Başarıya veya başarısızlığa küme düşmek veya kalmak olarak bakmamak lazım. Bu uzun soluklu bir süreç. Alt yapıyı sağlam tutup, kaleleri birer birer geri almak zorundayız. Sabırlı olmalıyız, küme düştük, bir kez daha düşebiliriz. Önemli olan düştüğümüz yerden zamanı geldiğinde yeniden ayağa kalkabilmektir. Yılların sorununu bir yılda çözmek imkansız…

Sizce kentimizin en büyük sorunu nedir? Eskişehir’in geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Kent içi ve şehirlerarası trafik. Özellikle yeni çevre yollarının yapılmasının aciliyeti var. Yıllardır siyasi otoritenin inadı yüzünden projeleri hazır olmasına rağmen yeni çevre yollarının yapımına başlanmadı. Kentteki seçilmiş ve atanmışların kente hizmet konusunda ortak paydada buluşamaması ve inatlaşmaları kente zarar veriyor.

Ülkemizde gazetecilik mesleğinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu mesleği yapmak isteyen gençlere hangi mesajları verirsiniz?

Gazetecilik Atatürk'ün sözlerindeki gibi. “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.” Mesleğe başlayan gazetecilerin gördüklerini, düşündüklerini ve bildiklerini yazmak gibi sorumluluğu var. Bu görev ve sorumluluğun bilincinde hareket etmelerini bekliyorum.