Derya hanım merhaba, dergimize hoşgeldiniz. Bize kendinizden bahseder misiniz? Nerede doğdunuz nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Merhabalar, çok değerli sanatçıları konuk ettiğiniz derginizde bu sayıda bana da yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Çok memnun oldum. Balıkesir’de doğdum. Üç kardeşim, ailem ve arkadaşlarımla çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Çocukluğumdan bahsetmişken, zihnimde canlanan bir anıyı sizinle paylaşmak isterim. İlkokula giderken müzik öğretmenimiz koro seçmeleri olacağını duyurmuştu. O kadar heyecanlanmıştım ki seçmelerim yapılacağı günü iple çektiğimi hatırlıyorum. Büyük gün geldiğinde tiyatro salonuna koştum, sıram gelince kendimden geçerek şarkımı söyledim. İlerleyen günlerde okul korosuna seçilmediğimi öğrendiğimde çok üzüldüğümü hatırlıyorum. Şanslıydım çünkü çoğu kişinin evde benim babam gibi bir babası yoktu. Pazar günleri kasetçalara koyduğu Türk Musikisi klasikleri, zaman zaman Balıkesir’de yönettiği koroya katılmam sayesinde ortaokul ve lise çağlarımda birçok eseri ezberlediğimi hatırlıyorum. Konservatuvar sınavlarına çok önceden hazırlanmış olduğum buradan anlaşılıyordur. 2006 yılında İ.T.Ü. T.M.D. K’ da lisans eğitimimi tamamladıktan sonra, Yeditepe Üniversitesinde yüksek lisans eğitimi aldım. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinde doktora eğitimimi tamamlamak üzereyim. Atatürk Üniversitesi T.M.D.K’da 4 yıldır öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Ses Eğitimi alanında Türkçe şarkı söyleme teknikleri üzerine çalışmalar yapmaya devam ediyorum.

Müzisyen bir ailede doğmanın sizin hayatınıza etkisi nasıldır?

Bu soruyu cevaplamak benim için çok zor. Olumlu etkileri çok daha fazla olmasına rağmen zaman zaman olumsuz etkileri de oluyor. Türk müziği camiasında tanınmış bir ailenin çocuğu olmanın geniş kitlelere ulaşma açısından kolaylığı oluyor tabi. Sağ olsunlar sevenlerimizde çok destek oluyorlar. Tanınır müzisyen bir ailede yer almamın, akademik camiada, amatör korolar içinde, TRT’de konuk sanatçı olarak yer almamız açısından da olumlu etkileri oldu hala daha da olamaya devam ediyor. Kardeşim Buğra kanun sanatçısı ve akademisyen, diğer kardeşim Mert ise Keman sanatçısı ve doktora öğrencisi aynı zamanda akademisyen adayı, babam Sıtkı Sahil ise Balıkesir Musiki derneğinin kurucusu ve koro şefi. Küçük yaştan beri evde herkes müzik yaptığı için evde hepimizin ayrı ayrı deneyimlediği her eseri hep birlikte öğrenmiş oluyorduk. Bu durum sözlü ve sözsüz repertuvar açsından ve işitme eğitimi açısından avantaj sağlıyordu. Olumsuz etkilerini çok detay vermeden izah etmek istiyorum. Birimize karşı edinilen bir ön yargı hepimizi olumsuz etkileyebiliyor. O yüzden çok dikkatli olmak gerekiyor.

Türk Müziğinin bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konu ile ilgili çok fazla görüş aldım, akademik yayın okudum. Ülkemize atalarımızdan miras kalan Osmanlı musikisi çok köklü bir kültür ürünüdür. Dikkatlice incelendiğinde tarih, edebiyat ve musikiyi ihtiva eder. Musikimize sahip çıkmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak tarih bilinci ile hareket etmenin önemli bir göstergesidir. Cumhuriyet döneminde kültür sanat politikalarında önemli değişiklikler olmuştur. Ben o dönemde Atatürk’ün doğru anlaşılmadığını düşünüyorum. Atatürk’ü anlamış bir birey olarak, zevk eğitiminin küçük yaşlardan itibaren okullarda doğru bir eğitim politikası ile verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Halk kültürü ile sanatlı bir musikinin birbirinden ayrılan yanlarını iyi analiz edip çocuklara, gençlere ve isteyen herkese nitelikli bir Türk müziği eğitimi sunulmalıdır. Musikinin bugünkü durumu birçok akademisyen tarafından siyaset ve sosyoloji bilimleri bağlamında incelenmiştir. Bilimsel anlamda çok çeşitli tespitler var ama asıl tespitlerin sahada uygulama alanında yapılması gerekiyor. Çünkü kayıp bir nesil var. Onu tekrar yakalamak kolay olmayacaktır. Bu kültürü gençlere doğru izah edip sevdirmemiz gerekiyor. Musikimiz yozlaştırıldı, batı kültürü ön plana çıkartıldı, pop müzik ve serbest icra ile arabesk ortaya çıktı. ‘Ondan biz böyle olduk’ diye yakınmak bugünkü durumu değiştirmememize yardımcı olmaz. Günümüzde musikimizin daha az tercih edilmesi bu alanda eğitim almış herkesin sorunudur ve sorumluluğudur.

Amatör koroların Türk Müziğine katkısı ne şekildedir?

Cumhuriyet döneminden itibaren kurulan musiki cemiyetleri, sivil toplum kuruluşu olarak ulus devlet olabilmenin temel taşları olan kimlik ve ortak kimlik kavramlarına vurgu yapmayı başarmışlardır. Ortak bir kimlik bulma çabası içerisindeki bireyler cemiyetler çatısı altında toplanmaya başlamıştır. Bu sayede cemiyetler, kendi içinde ortak bir yaşam kültürü ortaya çıkarmış, zamanla devletin toplumla bütünleşme sürecine katkı sağlamıştır. Türk musikisi, Cumhuriyetin ilanından itibaren zorlu bir süreçten geçmiş, bu süreci, kültürel kimliğini yitirmeyi reddeden bireylerin bir araya gelmesi ile kısmen başarılı bir şekilde atlatmıştır. Cemiyet kökenli bir akademisyen ve sanatçı olarak, bu süreçte emeği geçen tüm kurumlara teşekkürü borç bilirim.

Albümlerinizden bahseder misiniz?

Bu zamana kadar sadece bir albüm yaptım. Sanat yönetmenliğini ve aranjörlüğünü kardeşim Buğra Sahil yaptı. Albümde çoğunlukla babamın besteleri var. 2017 yılında Duy müzikten çıktı. Az sayıda basıldı ve çıktığı gün tükendi. Duy müziğin sahibi seveniniz çokmuş dediğinde hem sevenlerimi hem de babamı mutlu ettiğimden emin olmuştum. Yani ilk albüm için hedefime ulaşmıştım.

Şimdi neler yapıyorsunuz?

Şu an Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuvarında doktora eğitimime devam etmekteyim. Aynı zamanda Atatürk Üniversitesi Türk Musikisi Devlet konservatuvarında öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Bu aralar dünyaya yeni gelen oğlum Deniz’e bakmakla da meşgulüm. Bunun dışında Burhan Kul Uluslararası Türk Müziği Akademi çatısı altında harika bir ekiple çalışıyorum. Çiğdem Gürdal, Burhan Kul, Alper Oflaz, Cem Aksu ve ben güzel işlere imza atıyoruz. Çok yakında yeni bir proje ile yolumuza devam edeceğiz inşallah.

Gelecek dönemde sanat adına plan ve projeleriniz nelerdir?

Yapmış olduğum ve yapacak olduğum tüm çalışmaları Türkçe şarkı söyleme okulu oluşturma üzerine tasarlıyorum. Öğrencilerim üzerinde gerçekleştirdiğim deneysel çalışmalar bilimsel olarak izlediğim yolun doğru olduğunu gösteriyor. İyi bir ses pedagogu ve ses koçu olmak istiyorum.

Yeni nesil gençlerin Türk müziğine ilgisini nasıl buluyorsunuz?

Yeni nesil gençlerin Türk Müziği olarak algıladıkları müzik Türk müziği olmadığı için onları konuya ilgili bulmuyorum. İstisnalar elbette vardır ancak çoğunluğun algısı ve bilgisi bu değerli kültür ürününü anlamaya yeterli değil. Aslında gençleri suçlamayı çok doğru bulmuyorum belki de biz veya bizden öncekiler anlatamadı. Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli hocam Alaeddin Yavaşça, repertuvar derslerinde geçeceği eserin dikkatimizi çekmesi için, bazen eserle ilgili bir anekdot anlatırdı. Her geçtiği eserin güftesini muhakkak açıklardı. Sonra o kadar saygın bir duruşu vardı ki bizi hiç kırmazdı çok sevgi doluydu. Kendini boydan boya aşmış bir kişiliği vardı. Sanatçı kimliğinin yanı sıra kişiliği, duruşu ve bilime olan katkıları sayesinde musikimizi sevmemek imkânsızdı. Yeni nesil eğitimcilerin aynı hassasiyetle yaklaşmaları ilgili ve bilgili gençlerin yetişmesini sağlayabilir diye düşünüyorum.

Eskişehir’e hiç geldiniz mi? Neler söylemek istersiniz şehrimiz için?

Eskişehir’e geldim. Son yıllarda ülkemizde sosyal belediyeciliğin en güzel örneğini Eskişehir’de görmekteyiz. Kültür Sanat etkinlikleri de çok duyarlı bir şekilde destekleniyor. Şehrin fiziki görünümü gerçekten göz alıcı. Her türlü siyasi görüşün takdirini kazanmış bir yerel yönetim görüyorum. Bunun dışında insanları çok sıcak. Gezilecek görülecek çok yeri var. Son olarak benim canım oğlum Ali Ege’nin özel eğitim süreci ile ilgili araştırmalar yaparken, Özel eğitim uygulamalarının Eskişehir’de çok iyi noktada olduğunu öğrenmiştim. Özel gereksinimli bireylerin iyi eğitim almaları için harika bir şehir. Konuya katkı sağlayan akademisyenleri ve sahada çalışan tüm eğitmenleri gönülden tebrik ediyorum.