Haberes'in dördüncü sayısında Eskişehir’in makus talihinin değişmesi ve bugün Anadolu’nun en modern şehri olarak anılmasında iki projenin önemli olduğunu belirtmiştik.  Geçtiğimiz sayıda bu projelerden Porsuk Islah Projesine yer vererek, Eskişehir’i ikiye bölen çayın gelişimini anlatmıştık. Eylül sayısında da Eskişehir halkını çağdaş bir ulaşım sistemine kavuşturan Tramvay Projesine yer verdik. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen 2002 yılında Bizim Şehir Dergisi’nde “1869’dan 2002’ye Türkiye’nin Tramvay Öyküsü ve Eskişehir” başlıklı yazısında çağdaş ulaşım konusunda dedelerimizin bizden daha ileri görüşlü olduğunu vurguladı.

8 yıl önce Büyükerşen tarafından kaleme alınan yazıda şu ifadeler kullanıldı; “Tramvay, buharlı lokomotiften sonra kalkınan ülkelerde; toplu taşımacılığın kent içindeki akılcı ve toplumcu tercihi olmuştur. 19. Yüzyıldan bu yana da cadde tramvayı, gelişen teknolojiye paralel olarak, bir yandan yenilenip modernleşmesini sürdürürken, bir yandan da ihtiyaçlara göre, kah yerin altında metro, kah direkler üzerinde monoray tipleriyle çeşitlenerek, uygar kent insanlarının vazgeçilmez toplu taşıma aracı haline gelmiştir. Ülkemizde ise, Hafif Raylı Sistemin ilk kez kullanılışı 1869 yılında kurulan İstanbul’daki ‘Der Saadet Tramvay Şirketi’nin atlar tarafından çekilerek, raylar üzerinde giden araçlarıyla başlamıştır. Atların çektiği de olsa, bu aracı pek seven ve öyküleriyle romanlarında bile ona yer veren İstanbullular, Balkan Harbi’nden sonra bir süre bu taşıma araçlarından mahrum kalırlar. Çünkü Osmanlı Hükümeti, ordunun ihtiyacını karşılamak üzere (30 bin altın karşılığında) tramvay şirketinin atlarına el koymuştur. Böylece, tramvayın şehir içi yollarda ulaşımda sağladığı toplumsal karakterli hizmetten bir süre uzak kalmış.  Sistemin modernizasyonuna da yol açan bir sebep olmuş ve nihayet atlı tramvayların yerini 1914 yılında elektrikle çalışan tramvaylar almıştır.  İlginçtir, 1. Dünya Harbi devam ederken Eskişehir’de de 30 Temmuz 1332 (12 Ağustos 1916) tarihli Osmanlı Hükümeti iradesine dayanılarak, 50 bin lira sermayeli ve her biri beş lira değerinde isme yazılı 10 bin hisseli ‘Eskişehir Milli Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ kurulmuştur. Şirket,  1. Dünya Savaşı bittikten sonra Eskişehir’de belediyeye ait olan elektrik imtiyazını alarak, şehri aydınlatmak ve bir tramvay şebekesi kurup işletmek için çalışmalar başlatmıştır. Ancak imparatorluğun çöküş dönemine girmesi ile bu çalışmalar sonuçlandırılamamıştır. 1923’ten sonra, ekonomik kalkınmada, raylar üzerinde giden araçların toplu taşımacılıkta ne denli önemli olduğunun bilincinde olan ve yurdu demir ağlarla örmeğe başlayan genç cumhuriyet hükümetleri döneminde de İstanbul tramvay hatları hem genişletilmiş, hem de araçların yenilenmesine devam edilmiştir. Ne var ki, 1950’li yıllarda petrol kaynakları olmayan Türkiye’de ‘Küçük Amerika olmak’ hevesiyle başlatılan otomobil sevdasına, kamunun otobüsler, troleybüsler, binek otolu, midibüslü, minibüslü dolmuş sistemi ve giderek bunlara ilave edilen küçük tonajlı kamyon filolarına varan ‘Lastik Tekerlekli Taşımacılık Politikası’ ağırlık kazanmıştır. Bunun sonucunda, demiryolu ağlarını genişletme politikası terk edilirken, Hafif Raylı Sistemlerin tramvay şebekesi de, günün koşullarına uygun hale getirilmek yerine, ortadan kaldırılmıştır. Oysa o dönemde Avrupa’dakiler başta olmak üzere, bütün ileri ülkeler gelişmekte olan şehirlerindeki Hafif Raylı Sistem hatlarını genişletip, bu konuda üretim yapan endüstrilerini büyütmekteydiler. Bugün raylı taşımacılıkla ilgili yayınlar, kent içi raylı taşımacılığa sahip olan şehirlerin şebekelerinin sürekli genişlettiklerine, hafif Raylı Sistemleri olmayanların da modern tramvay araçlarına ve şebekeleri sahip olmaya başladıklarına ilişkin bilgi ve haberlerle dolup taşıyor. Son yıllarda İstanbul, Ankara, Antalya, Konya, Adana ve Bursa kentlerimiz, 40 yıl önce Türkiye’de şehir içi taşımacılığında yapılan hatanın bir anlamda kefaretinin ödeyerek, Avrupa’nın ileri ülkelerindeki akılcı şehircilik anlayışına yaklaşmaya çalışıyorlar. Biz ise Eskişehirliler olarak, dedelerimizin babalarının 86 yıl önce, verimliliğini görerek, girişimde bulundukları fakat imparatorluğun çöküşü ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle gerçekleştiremedikleri ‘Tramvayla Kent içi Toplu Taşımacılık Sistemini’ kurmak için ancak 2002 yılında, henüz yola çıkıyoruz… Yolumuz açık olsun.”

Yukarıdaki bu satırları yazan Büyükerşen her zaman olduğu gibi bu projede de yoluna engeller konuldu. Ancak tüm engellemelere rağmen Yılmaz Hoca Avrupa Yatırım Bankası’ndan sağladığı krediyle bu projenin ilk etabını 20 ayda  tamamlayarak, 24 Aralık 2004’te hemşerilerinin hizmetine sundu. Estram Projesi 2004 yılında Dünya Birincilik Ödülünü kazandı. Daha sonraki yıllarda Marsilya’da toplanan ‘Avrupalı Raylı Sistem Paneli’nde de ‘En İyi Sistem’ olarak takdir ve kabul gördü. Estram 2009 yılında Kent Dostu Ulaşım Ödülünü kazandı. 20 mahalleyi kapsayan ikinci etap projesi Devlet Planlama Teşkilatında yıllarca engellendi. Her zaman olduğu gibi belediyenin kendi imkanlarını harekete geçirerek; gerekli finans kaynaklarını bulan Büyükerşen ikinci etap projesini de tamamladı. 2002 yılında 17 kilometre ile başlayan tramvay projesi son hatların tamamlanmasıyla 61 kilometreye çıkacak. Emek-71 Evler tramvay hattı Şehir Hastanesi’ne uzatıldı. Otogardan Opera, Tunalı ve Kumlubel mahallelerine yeni bir hat yapıldı.  Yılmaz Hoca, şehrin dört bir yanındaki tramvay hatlarıyla Eskişehir’i adeta demir ağlarla ördü.

2002 yılında 17 kilometre ile başlayan tramvay projesi 61 kilometreye çıktı. Emek-71 Evler tramvay hattı Şehir Hastanesi’ne uzatıldı. Otogardan Opera, Tunalı ve Kumlubel mahallelerine yeni bir hat açıldı.

Önümüzdeki süreçte Yeşiltepe, Sütlüce, Esentepe ve Eskişehir Teknik Üniversitesi hattı da hayata geçirilecek.  Büyükşehir Belediyesi otobüs filosunu da yeniledi. Böylece Eskişehirliler daha çağdaş, daha temiz ve daha konforlu ortamda yolculuk etme imkanına kavuştu. Benim yaşımda olanlar iyi bilir.  Estram’dan önce toplu taşımada çok eski otobüsler kullanılıyordu.   Bozuk olduğu için ‘kapıları bile kapanmayan otobüslerle’ yolculuk yapıyorduk. Araç yoğunluğundan dolayı İkieylül Caddesi’nde karşıdan karşıya geçemiyorduk. Büyükerşen kendi girişimleriyle Avrupa Yatırım Bankası’ndan aldığı krediyle tramvay projesini hayata geçirdi. Bu proje sayesinde ‘Eskişehir halkı çağdaş bir ulaşım sistemine’ kavuştu. Eski otobüsler gitti. Bugün tramvaylar ve pırıl pırıl otobüslerle yolculuk yapıyoruz. Eskişehir halkı tramvayı çok sevdi. Estram 2019 yılında  41 milyon 222 bin 395 yolcu taşıdı. Türkiye’de herkesin gıptayla baktığı, çağdaşlığı ile ülkenin yüz akı olan Eskişehir’e de, Eskişehir halkına da bu yakışırdı…

"1. Dünya Harbi devam ederken Eskişehir’de de 30 Temmuz 1332 (12 Ağustos 1916) tarihli Osmanlı Hükümeti iradesine dayanılarak, 50 bin lira sermayeli ve her biri beş lira değerinde isme yazılı 10 bin hisseli ‘Eskişehir Milli Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ kurulmuştur." 

  

Eskişehir Milli Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi 1. Dünya Savaşı bittikten sonra Eskişehir’de belediyeye ait olan elektrik imtiyazını alarak, şehri aydınlatmak ve bir tramvay şebekesi kurup işletmek için çalışmalar başlatmıştır.

  

“Eskişehirliler olarak, dedelerimizin babalarının 86 yıl önce, verimliliğini görerek, girişimde bulundukları fakat imparatorluğun çöküşü ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle gerçekleştiremedikleri ‘Tramvayla Kent içi Toplu Taşımacılık Sistemini’ kurmak için ancak 2002 yılında, henüz yola çıktık.”

Tüm engellemelere rağmen Yılmaz Hoca Avrupa Yatırım Bankası’ndan sağladığı krediyle bu projenin ilk etabını 2,5 yılda tamamlayarak, hemşerilerinin hizmetine sundu. Estram Projesi 2004 yılında Dünya Birincilik Ödülünü kazandı.

Yılmaz Hoca, şehrin dört bir yanındaki tramvay hatlarıyla Eskişehir’i adeta demir ağlarla ördü. Önümüzdeki süreçte Yeşiltepe, Sütlüce, Esentepe ve Eskişehir Teknik Üniversitesi hattı da hayata geçirilecek.