“Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanmazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için güzel sözlü demogoglar, kötü de olsalar başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin devleti idare edebileceği zannedilir.”
Bazı kitapları okumak zordur, bazılarını da anlamak. Her şeyi okuma hastalığımdan dolayı felsefeye de el atayım dedim ve elime bu kitap geçiverdi. Tıpkı söylediğim gibi okuması kolay ama anlaması zor bir kitap.
Adı herkes tarafından bilinen, ne hikmetse bir türlü okumaya zaman bulunamayan, bazıları tarafından başlanıp sıkılınca bir köşeye atılan kitaplardan;
“Platon”un “Devlet” adlı eseri.
Tabii ki konusu felsefe olduğundan ve soyut düşünmeyi gerektirdiğinden, metnin de 2500 yıl öncesinin düşünce dünyasını yansıtıyor olmasından dolayı bu yaklaşımların olağan karşılanması gerekiyor.
Yine de bu eserin, asırlar boyunca kendisinden sonra gelen filozoflara, yazarlara, araştırmacılara rehberlik ettiği, felsefenin temel taşı eserlerden biri olduğu akıldan çıkarılmamalı.
***
Kitabın yazarı Platon; ancak kitabın başından sonuna kadar konuşan, yorumlar yapan, eleştirilerine, tavsiyelerine yer verilen Sokrates’tir. Platon, Sokrates’in öğrencisidir. Kesin olmamakla birlikte fikirleri Sokrates’ten aktaran Platon’dur denebilir.
Kitabın başlığı “Devlet”; fakat okununca anlaşılıyor ki, ana konu “insan.” Çünkü o çağın toplumsal düzenini sağlayan devlet anlayışı, insan tarafından inşa edilmiş kurumsal bir yapı. İnsan toplumu oluşturduğuna göre, kendi yapısının devlete de sirayet etmemesi mümkün değil. Zaten kitapta da genel bir devlet incelemesinden başlanmıyor; örneklendirerek insan topluluklarının davranışlarını tek tek inceleme yolu seçiliyor.
Kitapta anlatılanların çoğu günümüz için geçerli olsa da, bize ters gelebilecek bazı anlayışların o günün şartları göz önüne alınarak değerlendirilmesi daha doğru olur. Anlatılanların yapılıp yapılamayacağından çok, konunun özünün ve doğruluğunun düşünülmesi daha yararlı olacaktır. Platon’un fikirlerine bakınca, onun krallığı savunduğu ve demokrasi karşıtı olduğu anlaşılmakta.
Fikirlerinde yer alan devletin, cinsel birliktelikten çocuk yapmaya, giyim kuşamdan yaşam şekline kadar her şeye karışan, beyin yıkayan, insanları yönlendiren davranışları arzuluyor olması çağımız anlayışıyla pek de uyuşmamakta. Yine de Platon’un (aslında Sokrates’in) fikirlerinin bu çağa kadar gelebildiği unutulmamalı.
***
Okumaya başlamadan önce MÖ 750 ile 150 yılları arasında bugünkü Yunanistan ve Ege topraklarında yaşayan insanların yoğun ticaretle zenginleştiği Antik Yunan Dönemi hakkında bilgi sahibi olunursa;
Eğitimsiz burjuvaların ele geçirdiği devlet yönetiminin yarattığı toplumsal karmaşa anlaşılabilirse;
Askeri totaliter şehir devleti Sparta ile soylulara ait aristokratik bir demokrasinin hâkim olduğu Atina arasındaki savaşlar, sonuçları ve o çağın insanlarına olan etkisi bilinirse;
Çağımızdan bakıldığında bizlere ters bazı fikirler daha anlaşılır hale gelecektir.
***
Çeviri kitapların çoğunda fikri ve konuyu açıklayan kelimeler yetersiz gelebilir. Bu kitabın çevirmenlerini kutlamak gerek, harika bir anlatımı var. Son derece doğal, sıradan bir dil kullanılmış.
“Devlet” meramını elit bir arkadaş grubunun aralarında geçen diyaloglarla anlatmayı seçmiş; felsefi düşünceleri sohbet cümlelerine çevirmeyi başarmış. Sokrates’in diline yapıştırılan esprili anlatım da anlamaya epeyi lezzet katmış.
Kitapta ağırlıklı olarak “doğruluk ve eğrilik” tartışılıyor. Doğruluğun ve eğriliğin tanımı, üstünlükleri, toplumun doğruya etkisi, doğrunun topluma etkisi, kendi toplumlarının eğrilik-doğruluk durumu, ince elekten geçiriliyor. Doğru olmakla doğru görünmenin farkı vurgulanırken, ideal devlet anlayışının resmi çizilmeye çalışılıyor.
İçerikte insan çeşitleri, devletin özellikleri ve çeşitleri, eğitimin önemi, söz sanatları, kadın hakları, filozof kral veya kral filozof konsepti, iyi ideası, gerçeğe ulaşma, ruhun özü ve kâinatın yapısı gibi konulara da bölüm bölüm değiniliyor.
Böyle kitapların diğer kitaplardan farkı bol bol altı çizilecek cümlenin var olması; not almayı, hatta çoğu zaman geri dönüp yeniden okumayı gerektirmesidir.
***
Bu kitap okuyanın dağarcığına çok şey katacaktır. Özellikle sona doğru anlatılan Atina demokrasisi içinde iktidar olan zorba yönetimin yaptıkları ve düşündükleriyle ilgili analizler ülkemiz insanına hiç de yabancı gelmeyecektir.
Okuyanda değişik algılar yaratacağına, farklı yorumlara neden olabileceğine inandığım “Devlet” adlı bu eserin, belki defalarca ele alınacak, bolca düşünerek tekrar tekrar okunacak bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
İşin teorisiyle uğraşan biri değilseniz, felsefe anlatılarını sentezleme alışkanlığınız yoksa bu kitabı okumayın derim. Bırakın ilgi duyanlar okusun.
Düşünce ve yazım dünyası ilgi alanınızsa mutlak okuyun derim.
***
“Bir devlette zenginlik ve zenginler baş tacı olunca, doğruluğun ve doğru insanların şerefi azalır.” (s.276)